Mesajı Okuyun
Old 14-04-2010, 23:42   #125
Nur Deniz

 
Varsayılan

Ne çok dostum vardı bir zamanlar. Ya da ben öyle sanıyormuşum. Yapraklarımı döktükçe dostlarımı ve arkadaşlarımı da kaybettiğimi anladım. Bu uzun süren sessizlik,bana hayata dair çok şey öğretti. Yaprak gibi dökülen ''dostlar'' yerine, kök salanlar oldu hayatıma. Yaşamımın bir alanına sormadan, yerleşenleri çok sevdim. Bazen sustum kırmamak adına. Biliyordum çünkü kayıpların neler eksilttiğini. Bekledim bazen kendileri çıkıp gitsinler diye. Gittiler. Yerlerine önce önemsemediğim sonra içime işleyen sıcaklıklarını sonradan farkettiğim insanlar geldi.

Sadece bir ''merhaba'' demek yetti bazen.Ya da başka bir tek kelime. Belki bir bakış.Uzunca bir süre bakmadım insanların gözlerine. Görmedim, baktıysam da. Göremedim belki. Yasını tuttum sessizce gidenlerin, çaktırmadan. Hayatıma giren çok az kişinin ardından konuştum. Hakkımda iyi şeyler konuşmadıklarını bilmeme rağmen. Duymamazlıktan da geldim. Unutmayı bile becerdim.

Bir sürü soru sordum kendime. İnsanlar neden bana ağlar? Neden sormadan anlatırlar? Sonra da , niye pişman olurlar? Nadiren de olsa bunun acısını da yaşadım. Oysa tek kelime yeterli benim için.
-Söyleme!

Ben de çıkmışım hayatlardan. Unutmuşum insanları. Ne düşünüyor ne ile uğraşıyorsam? Uzun sessiz bir dönem geçirdim.Yalnızlığı sevdim bu nedenle. İnsan hayatında ne kadar kalabalık o kadar gürültü.

Türküleri hep severdim, daha bir sevdim bu arada. Evimde olmak tek keyfim şimdi. Evimi sevmek. İşim de ayrı ama yorgunluğu evde atmak gibisi yok. Çok minik ellerin omzuma dokunup;

-Burası mı ağrıyor ? diye sorması gibi yok. Ağrı da kalmıyor, yorgunluk da.

Bahar uyanıyor, ben içime dönüyorum.Çiçekler açıyor ,ben gözlerimi kapatıyorum. Karanlığa değil ama. Başkaca renki bir dünyaya açıyorum gözlerimi, her ayrıntısını kendim çizebildiğim, hayal dünyasına.

Boşa harcanan masum insanlar da oldu önceden. Ama bir dakika söyleyeceklerim var, kanatıyorsa biri sizi, yakınındakileri de uzak tutmak istersiniz. Aslında herkesin yaptığı budur. Yakınlaşmalar, gruplaşmalar ve parçalanmalar böyle olur.

Ne öğretir hayat insana?

Aslında hiç bir şey. Umulan bizi bize öğretmesi, kendimize kendimizi.

Ne çok sayfa karaladım, ne çok kelime kurduysam, okuyanlardan , kağıttan, kalemden ve tuşlardan özür dilerim.

Hayat, anlamsızdır. Anlamaya çalışmak faydasız. Bizim gibi , insanlar gibi. Her saniye değişir. Geçer. Sevinçler ve kederler aynı kalmaz. Zamanla silinir, ya da aniden gelişir, artar.

Parçalanıyorsa bütünlükler, bir bütünün parçaları tamların anlamını verir mi hiç? Örneğin; Gülün yaprakları tek tek gülün mutluluğunu veremediği gibi.

Çok öfkelendiğim şeyler de oldu. Sonradan kahkalarla güldüğüm. ''Lanet olsun, bizim gibiler olmasa, diğerlerinin işi nasıl kolaylaşır?'' bile dedik.

-Sen üzgünsün, benim de üzülme mi istiyorsun! diyen de oldu. Bilmiyorum ki. Belki de paylaşmak istedim o an ne hissettiğimi.

Beklediğim şeyler oldu hep. Hiç şaşırmadım olan bitene. Tıpkı düşündüğüm gibi dedim.

Ne söylediğime dikkat ettim. Bilirim ki ağızdan çıkan her söz kesinlikle geri döner. Bir şekilde duyulur. Söylenmek istenmezken anlaşılır. Dilinizden çıkan elinizde patlar bir zaman sonra. Pimi çekip dilden çıkarılmamalı. Söyleyemeyeceğimiz şeyi,düşünmemeliyiz aslında .Çok zordur bu.

Telafisi olmayan hiç bir şey yok hayatta. İnanın. Geçen zamandan ve ölümden gayrı. Öyle acı bir ayrılık ki ölüm, bir saniye önce nefret ettiğiniz biri hakkında aklınızda tamamen güzel anılar kala kalır. Ölen de yanında sadece hatalarını götürür. Kalan ise özlem duygusu. Geçmez. Kabullenme konur yerine.

Şöyle davranmaya karar verdim artık;

-Herkese ölmüş gibi...

Sizinle beraber hatalar gitti. Geriye kalan güzel şeyler olsun bir kez daha. Anımsanmaya değer.

Bir yazım daha darmadağınık oldu. Ben de boş veriyorum zaten. Anlamak isteyene tek bakış yeter düşüncesi ile.