Mesajı Okuyun
Old 31-07-2006, 20:21   #1
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Vekalet görevinin sona ermesi ve avukata veraset ilamı çıkarılması için görev verilme

Bugün THÇG de sayın Dikici'nin yer verdiği "Hukuk mahkemelerinde gecikmeye ilişkin" olarak Adalet bakanlığınca yayınlana yazıyı okurken ciddi bir konuyu atladığımız aklıma geldi:

önce yazıdan alıntıyı aktarayım:

"Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/550 esas sayılı dosyasında duruşmaların devamı sırasında ölmüş bulunan bir davalının veraset ilamı alınarak mirasçılarının davaya dahili öngörülmüşse de bir yıldan fazla süreyle ve 9 oturum bu konuda davacı vekiline mehil verilmesine karşın istenen veraset davasını açıp açmadığının belirlenememesi sonucu gereksiz zaman kaybedildiği,
Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/237 esas sayılı dosyasında da taraf teşkili için ibrazı zorunlu görülen veraset ilamını davacı vekili vermediği gibi bir yıldan fazla süreyle mehil alınmasına karşın henüz veraset davası açıp açmadığının dahi belirlenemediği,"

Bence burada tartışılması gereken avukatı bu kadar uzun beklemek değil, bu olay için avukata görev verilmiş olmasıdır.

Şmdi de başımdan geçen bir olayı;

Davacı vekiliyim. Müvekkilim vefat etti. Bunu duruşmada mahkemeye bildirdim ve BK hükümleri gereğince ölüm ile vekalet son bulduğundan artık sıfatım kalmadığını bildirdim.

Bunun üzerine yargıç; Peki ne yapacağız? dedi.
Ben de en uygun çözümün Cumhuriyet savcılığı aracılığı ile mirasçıların bulunup davanın onlara duyurulması ve katılmalarının sağlanması olduğunu söyledim.

Yargıç kendisinin bu işle uğraşamayacağını, bunu benim görevim olduğunu iddia ederek (ki bir kişi hariç salonda bulunan diğer meslektaşlarımız da bu yoruma katıldı) benim mirasçıları saptayıp, veraset ilamı çıkarıp, mirasçılardan vekaletname alarak davaya devam etmem için bana süre verdi.Ben de daha sonra dosya ile ilgilenmedim. Bir sorun çıkmadı ama çıkmasını isterdim.

Bakanlığın yazısının satır aralarından da bu anlayışın benimsendiği anlaşılıyor. Çünkü orada eleştirilmesi gereken avukatı altı ay veya bir yıl beklemek değil avukatın bu şekilde görevlendirilmesinin yanlış olmasıdır. Bu konuda Yargıtay kararları da vardır.

Bildiğimiz gibi BK hükümleri gereği ölüm ile vakalet akdi ölüm ile kendiliğnden (yasa gereği) son bulur. Bunun istsisnaları işin mahiyetinden anlaşılması, sözleşmeden anlaşılması, gecikmesinde zarar doğuracak hallerdir.

(Sözleşmeden aksinin anlaşılması da çok mantıklı değil. Bu ayrı bir tartışma konusu yapılabilir.)

Şimdi hukuk sistemimize bakalım:
Ölüm ile kişilik son bulur. (MK)
Ölüm ile vakalet akdi sona erer.(BK)
Ölüm ile malvarlığı hakları mirasçılara/miras şirketine geçer.(MK)

Şimdi yargıç hangi hakla bana git veraset ilamı çıkar veya mirasçıları bularak onların veraset ilamı çıkarmasını sağla diyebilir?

Ben hangi hakka dayanarak bu işlemleri yapabilirim?

Uygulamada bu durumlarda vekile bu görevin yüklendiği ve bunun kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Bu son derece tehlikeli bir durumdur.

1- Öncelikle hukuk sistemimize tamamen terstir. Avukat bu işleri hangi yetki ve hak ile yapacaktır?
2- Yazıdan anlaşıldığına göre avukata defalarca veraset ilamı çıkarması için süre verilmiş ve dava sürmüştür.
Peki avukat mirasçıları bulduğunda "biz bu davayı sürdürmeyecektik sen ne hakla sürdürdün sorusu ile karşılaşırsa nasıl bir yanıt verecektir?

Sonuç olarak uygulama yasaya aykırı temeli olmayan bir uygulamadır.
Yasal düzenleme nedeni ile de avukatların bu işi yapması olanaksızdır. Yapmalarıyasaya aykırıdır.
Uygulamanın yerleşmesi gereksiz yere avukatların sorumluluklarının artmasına neden olacaktır.

Sonuçta Bakanlık yargıçları yanlış yönlendirmektedir. İşi çıkmaza sokmakta katkıda bulunmaktadır.

Ne düşünüyorsunuz?

Saygılarımla.