Mesajı Okuyun
Old 29-10-2007, 00:41   #141
Av. Lale Beşe

 
Varsayılan Tartışmayacağım da?!?

"empoze ve dayatma" da nereden çıktı onu anlayamadım? ORTADA ZATEN BİR DAYATMA VAR VE BİZ BUNA KARŞI MÜCADELE ETMEYE ÇALIŞIYORUZ/ÇALIŞACAĞIZ. TBB BAŞKANI HER SENE ADLİ YIL AÇILIŞ KONUŞMASINDA KONUYU DİLE GETİRİYOR ZATEN.

Bu bir empoze olayı değil, mücadele olayıdır. Sanırım anlaşılamadı.

İdari yargıda hukukun temel kavramları ve müesseseleri bir türlü anlatılamamaktadır. Hukukun temel ilkeleri, hukuk fakültelerinde Roma Hukukundan başlayarak ilahi hukuk alanına da hukuk tarihi ile kayarak ve sonrasında hukuk felsefesi ile devam edilerek anlatılmaktadır. "non bis in idem", "in dubio pro reo", mecelle bilmeyen hakim olmaz. Bunları bilmedikleri lisans döneminde ilgili dersleri almadıklarından dolayı zaten karine haline gelmiş ve sınavında da bu konulara pek değinilmeyen hakimlerin oturduğu kürsüler tabii hakim ilkesine aykırı olarak oluşturulmuş kürsülerdir. Hukukun temel kavramlarını bilmediği açıkça anlaşılan heyetler karşısında avukat olarak son derece büyük sıkıntılar içerisinde olduğumuz dosyalar vardır. Adli yargı hakiminin (sulh ceza) önüne gelir gelmez kavradığı ve tedbir kararını derhal verdiği bir konuda idari yargının ne yaptığının anlaşılamadığı dosyamız vardır. Adli yargı hakimleri ile idari yargı hakimleri arasındaki fark çok barizdir. sadece hukukun temel ilkeleri değil, özel hukuk kuralları açısından da bilgi sahibi olmayan hakimler çok fazla sıkıntı yaşatmaktadır. Bu konuların başkaca somut örnekleri vardır. hem de çok fazladır. çok yoğundur. mesela adli tıp bilmeyen, ceza usul hukuku bilmeyen, hukuk usulü bilmeyen hakim emniyet teşkilatı davalarına bakamaz. bu konularla ilgili olarak yapılan soruşturmalarda ve genellikle kamu davalık konularda soruşturma izni alınamamaktadır ve buna karşı itiraz yeri de idari yargı olmamalıdır. çünkü soruşturma izni verilmediği hallerde idari yargı bu negatif kararı onaylayan mahkeme sıfatından ileri gidememektedir. bu konuda çok fazla sıkıntı vardır. vardır da vardır.

AİHM eski DGM' lerden asker üyeyi çıkardığında gerekçesi şu idi: Karşısında asker gören bir sanık, adil yargılandığına inanamaz. Mahkemenin kararı bir ihtimal doğru olsa bile karşısında yargılanan insan, görüntü olarak adaletli bir yargılama yapıldığına inanmadığı sürece yargılama adil değildir.

Ben de bir avukat olarak idare mahkemeleri karşısında aynı endişeleri taşıyorum. Hukuk karşısında devlet yani idare ve vatandaş eşit haklara sahiptir. hakim kürsüsünde devletin işleyişini iyi bilen değil, hukuku iyi bilen insanlar oturmalıdır. zaten okuldan çıkıp hakim kürsüsüne oturan insan ne devletin işleyişini iyi bilir, ne de hukuku. aksi görüşün kabulü halinde bireylerin hakları karşısında devletin hukuki üstünlüğünü sağlamak gibi hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacak sakıncalı durumlar ortaya çıkmaktadır.

Sorun aynı zamanda idari yargı-adli yargı ayırımının hukuki dayanağının olmadığı sorunudur. İdari yargı kolu diye bir yargı kolu ayrılması, topyekun hukuka aykırıdır. Hukukun evrensel ilkelerine aykırıdır. Anayasanın genel ilkelerine aykırıdır. İnsan haklarına aykırıdır. memurlara imtiyaz tanınmasıdır. İdareye ayrıcalık tanınmasıdır. Açıkça ayırımcılık yasağına aykırılıktır ve sistemin fransa' dan gelmiş olması bile bu gerçeği değiştirmez.

"Şimdi sıra geldi "non bis in idem" ile "in dubio pro reo" konularına" demeyeceğim merak etmeyin.