Mesajı Okuyun
Old 11-09-2007, 09:37   #9
lawyer382

 
Varsayılan

İlgimi çekti,İmam nikahlı eş ne davası açacak acaba?
--------------------
Yargıtay gayrıresmi birlikte yaşanılan eşe de bazı haklar tanımıştır. Aşağıda ilgili birkaç içtihatı ekliyorum.

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4


Esas No.
2001/4849
Karar No.
2001/8843
Tarihi
01.10.2001


743-TÜRK KANUNU MEDENİSİ/24


MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ
KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NİTELİĞİ VE MANEVİ TAZMİNAT
RESMİ NİKAH YAPMAKTAN KAÇINMA VE TERKETME
NİKAHSIZ EVLENDİĞİ KARISINI TERKEDEN KOCA


ÖZET
DAVALININ EVLENMEK VAADİ İLE DAVACI İLE BİRLEŞTİĞİ, HATTA BU AMAÇLA YÖRENİN GELENEKLERİ İLE DÜĞÜN DAHİ YAPTIĞI, HİÇBİR NEDEN OLMADAN DA RESMİ EVLENME OLGUSUNA YANAŞMADIĞI ANLAŞILMAKTADIR. DAVALININ BU HAREKETİ İLE DAVACININ SOSYAL KİŞİLİK DEĞERLERİNE SALDIRIDA BULUNDUĞU AÇIKTIR. BU DA DAVACININ MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNDE HAKLI OLDUĞU SONUCUNU DOĞURUR.


DAVA : Davacı Leyla Kaçar vekili Avukat Sahabettin Aydoğdu tarafından, davalı Scbahattin İstek aleyhine 16/12/1998 gününde verilen dilekçe ile resmi evlilikleri olmayan eşler arasındaki eşyaların aynen iadesi, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tazmini ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 20/12/2000 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili Avukat Sahabettin Aydoğdu tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı, davalı ile evlenmek amacı ile biraraya geldiklerini, daha sonra davalının evlenmeye yanaşmaması nedeni ile evi terk etmek zorunda kaldığını, davalı elinde kalan eşyaların iadesini ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece istem reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece verilen kararda eşyaya ilişkin bölüm uygun görülmüş ise de, manevi tazminata dair karar somut olaylara uygun düşmemiştir. Şöyle ki;

Dosyadaki kanıtlara göre, tarafların ve ailelerin Elazığ'ın köyünde oturdukları, davacının davalı tarafından istenmesi üzerine yörenin geleneklerine uygun biçimde düğün yapılıp evlendirildikleri ve davalının işi gereği İstanbul'da oturdukları, bu birlikteliğin 6 ay kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Daha sonra davacının köyündeki bir yakınının ölümü üzerine, tarafların birlikte başsağlığı için köye gittikleri, bir süre kaldıktan sonra davacının köyde kalıp, davalının İstanbul'a döndüğü, bu ayrı kalmanın 1,5 ayı aşkın süre devam etmesinden sonra davalının davacıyı telefon ile arayarak gelmemesini istediği artık davacıyı istemediğini bildirdiği görülmüştür. Bunun üzerine hamile olan davacı üzüntü karşısında çocuğunu düşürmüştür. Yine dosyadaki kanıtlara göre genç yaşta dul kalan ve bu belirtilen biçimde karşılaştığı olaylardan dolayı kendi yaşına ve sosyal durumuna uymayan kişiler tarafından evlenme teklifi almış, bu durum da davacı üzerinde üzüntü oluşturmuştur.

Davacının karşılaştığı bu sonucun, davacının haksız eyleminden kaynaklandığına ilişkin davalı tarafından somut kanıtlar getirilememiştir. Davalı tarafından gösterilen tanıkların açıklamalarında, davacının çocuğunu aldırması nedeni ile davalının davacıyı istemediği biçiminde bir beyan ileri sürülmüş ise de, doktor olan bilirkişiden alınan rapordan çocuğun iradi olarak aldırılmayıp, kendiliğinden düşük meydana geldiği belirtildiğinden davalının iddiasının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Davacının gösterdiği tanıkların açıklamalarında ise, hiçbir neden olmadan davalının davacıyı istemediği, arada başka bir kadının bulunduğu, hatta ayrılıktan 2 ay sonra davalının başkası ile evlendiğini duyduklarını belirtmişlerdir.

Şu durumda, davalının evlenmek vaadi ile davacı ile birleştiği, hatta bu amaçla yörenin gelenekleri ile düğün dahi yaptığı, hiçbir neden olmadan da resmi evlenme olgusuna yanaşmadığı anlaşılmaktadır.

Davalının bu hareketi ile davacının sosyal kişilik değerlerine saldırıda bulunduğu açıktır. Bu da davacının manevi tazminat isteminde haklı olduğu sonucunu doğurur. Mahkemenin tüm bu olguları gözönünde tutmak suretiyle, takdir edilecek miktarda manevi tazminata hükmetmesi gerekir iken, bu kalem isteğinin de ret edilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 1/10/2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARSI OY YAZISI

Reşit olan davacının davalı ile biraraya gelmiş olmalarını takiben resmi nikah yapılmadığından söz ederek davalıdan tazminat isteyebilmesi için resmi nikah yapılmasına davalının yanaşmamış olması, başka deyişle fiili beraberliğin davalının kusurlu davranışı ile sona ermiş olması gerekir. Dosyadaki delillerin birlikte değerlendirilmesinde davalının kusurlu sayılmasını, en azından fazla kusurlu sayılmasını gerektiren bir durum olmadığından davacı yararına manevi tazminata karar verilmek üzere kararın bozulmuş olması uygun olmamıştır.

Tarafların fiili evlilikleri sırasında bir kısım eşyanın da davalı tarafça temin edildiği, iade sırasında davacıca birliğe getirilen eşya iade edildiği halde bu bölüm eşyanın iade edilmediği anlaşılmaktadır. Birliğe getirilip kadına armağan edildiği kabul edilen eşyanın ona iade edilmemiş olmasının sebebi yoktur.

Yukarda yazılan nedenlerle manevi tazminat ile ilgili bozma kararma ve bir kısım eşya ile ilgili onama kararına katılamıyorum. 01/10/2001




T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 4


Esas No.
2001/13026
Karar No.
2002/3866
Tarihi
01.04.2002


818-BORÇLAR KANUNU/49


MANEVİ TAZMİNAT
DAVACININ KUSURU
GAYRIRESMİ EVLİLİĞİN HAKSIZ SONA ERDİRİLMESİ


ÖZET
DAVA, GAYRİRESMİ EVLİLİĞİN HAKSIZ BİÇİMDE SONA ERDİRİLMİŞ OLMASI NEDENİNE DAYANAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASINA İLİŞKİNDİR.TANIK ANLATIMLARINDAN DAVACININ KENDİ KUSURLU DAVRANIŞLARI SONUCU EVDEN AYRILMAK ZORUNDA KALDIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. HİÇ KİMSE KENDİ KUSURUNDAN YARARLANARAK TAZMİNAT İSTEYEMEZ. DAVALILARIN EVDE YAKALANAN KİŞİ HAKKINDA ŞİKAYETÇİ OLMAMALARI SOMUT OLAYIN VARLIĞINI VE DAVACININ KUSURUNU ORTADAN KALDIRMAZ.


DAVA : Davacı Gülizar B. vekili Avukat Ali Haydar Ertan tarafından, davalılar Mustafa H. ( asaleten ve Enes H.'a velayeten ) aleyhine 2.3.2001 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.10.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davacı, davalı Enes H. ile gayriresmi evliliğinin haksız biçimde sona erdirilmiş olması nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacının davalı Enes H. ile resmi nikah yapılmadan evlenerek bir müddet bu şekilde yaşadıktan sonra ayrıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Davalılar ayrılmanın davacının kusurlu eylemi nedeniyle gerçekleştiğini ileri sürmüşlerdir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının da evde bulunduğu sırada yabancı bir erkeğin evin içinde saklanmış halde yakalandığı, durumun polisçe de tesbit edilerek evde yakalanan şahıs hakkında işlem yapıldığı anlaşılmaktadır. Evde yakalanan şahıs davacının çağırması ile eve girdiğini söylemiş ve dinlenen davacı tanıkları da aynı olay sırasında davacının koşarak evden uzaklaştığını ve sonradan eve dönmediğini bildirmişlerdir. Bu durum karşısında davacının kendi kusurlu davranışları sonucu evden ayrılmak zorunda kaldığı görülmektedir. Hiç kimse kendi kusurundan yararlanarak tazminat isteyemez. Davalıların evde yakalanan kişi hakkında şikayetçi olmamaları somut olayın varlığını ve davacının kusurunu ortadan kaldırmaz. Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın ( 2 ) sayılı bentte açıklanan nedenle BOZULMASINA davalının diğer temyiz itirazlarının ( 1 ) sayılı bentte açıklanan nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 1.4.2002 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava; yaşları küçük olan davacı ile davalının resmi nikahları ileri bir tarihte yapılmak üzere ailelerin isteğiyle gayri resmi olarak evlenmelerine rağmen henüz resmi nikahın yapılmadan davacının evden kovulmuş olması nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalı, davacının eve erkek alması ve durumun kayınpederi tarafından farkedilmesi üzerine davacının kendisinin evi terkettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Hernekadar bir kısım tanıklar, davacının evde bulunduğu sırada gündüzleyin evde bir yabancı erkeğin yakalanmış olması nedeniyle evden koşarak uzaklaştığını ve tekrar eve dönmediğini bildirmişlerse de incelenen hazırlık evraklarına göre evde yakalanan Savaş Ç. adındaki kişi ifadesinde; yoldan geçerken tanımadığı bir bayanın kendisini işaretle evine çağırması üzerine eve gittiğini konuşmaya başladığı sırada kayınpederi gelince davacının kendisini yatağın altına sakladığını bildirmiştir. Davalının babası Mustafa A.'ın da hazırlık ifadesinde bu kişiden şikayetçi olmadığını beyan ettiği görülmektedir. Her nekadar yerel mahkemenin böyle bir durumda bu kişinin öldürülmesi bile söz konusu olabilir şeklindeki gerekçesi makul ve yerinde değil ise de hayatın olağan akışı itibariyle yeni evli ve yaşı küçük genç bir kadının yoldan geçen hiç tanımadığı bir erkeği eve çağırması bu kişinin evde yakalanmasına rağmen eşinin yada kayınpederinin şikayetçi olmaması açıklanabilir bir davranış biçim de değildir. Bu nedenle yerel mahkemece davalının savunmasına ve tanıkların anlatımlarına itibar edilmemiş olması doğrudur. Davalının ileride evleneceği vaadiyle davacı ile karı koca hayatı yaşadığı kızlığını bozduğu ve bilahare davacının gerçekleştirdiği kabul edilmeyecek bir bahane ile evlilik hayatına son verildiği kanaatine ulaştığımızdan daire çoğunluğunun bozma görüşüne katılamıyoruz. 1.4.2002