Mesajı Okuyun
Old 17-02-2010, 10:10   #6
Av. Emrah GELEŞ

 
Varsayılan örnek kararlar

Sayın meslektaşım,
Diğer duruşmalarda tazminat talep edip etmediğiniz önem arzediyor. Fakat her koşulda şekil koşullarına uygun olarak yapılmadığını belirtmenizden dolayı bana göre olayınızda feragat olduğunu söyleyemeyiz. Bu durumda feragat yokmuş gibi işlemlere devam edilmesi gereklidir. Aşağıda sunmuş olduğum kararın sorunuzu cevaplandıracağı kanaatindeyim. Saygılarımla...


----------------------------------------------------------



T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas: 2008/1405
Karar: 2008/2424
Tarih: 28.02.2008

ÖZET: Türk Medeni Yasanın 794. maddesi uyarınca intifa hakkı taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir mal varlığı üzerinde kurulabilir. Aksine düzenleme olmadığı sürece tapu kütüğüne tescil ile kurulan bu hak, hak sahibine konusu üzerinde tam bir yararlanma yetkisi sağlar. Davacı da intifa hakkının kendisine sağladığı bu yetkiye dayanarak taşınmazı kullanma iradesini belirtmek suretiyle davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini istemiştir. Ancak; 26.04.2007 günlü oturumda "Benim asıl talebim davalının evi tahliye etmesi değil, kullanması karşılığında bana ecrimisil ödemesidir. Talebimi bu biçimde düzeltiyorum, aramızda kira sözleşmesi yoktur. Yararlanma hakkı bende kalmak üzere taşınmazı davalıya satmıştım, ancak yararlanmama engel olmaktadır....." biçiminde beyanda bulunmuş, mahkeme bu beyanı nazara alarak yalnızca ecrimisil isteği yönünden hüküm kurmuştur. Bilindiği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 151/son maddesi hükümü gereği iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatına dair beyanlarının tarafların huzurunda okunup onlara imzalattırılması gerekir. Davacının az yukarıdaki beyanı okunup davacıya imzalattırılmamıştır. Davacı daha sonraki oturumlarda da evin kendisine teslimi hususundaki talebini tekrarlamıştır. O durumda davacının imzasıyla onaylamadığı beyanına değer verilerek elatmanın önlenmesi isteminin hüküm altına alınmaması doğru olmamıştır.

(4721 sayılı MK. m. 683, 794, 803) (1086 sayılı HUMK. m. 91, 95, 151)

KARAR METNİ:
YARGITAY İLAMI

Davacı tarafından, davalı aleyhine 05.03.2007 tarihinde verilen dilekçe ile intifa hakkına dayalı elatmanın önlenmesi, bu istek kabul edilmezse ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; ecrimisil isteminin kısmen kabulüne dair verilen 21.06.2007 tarihli hükmün Yargıtay'ca tetkiki davacı vekili ve davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı 1407 ada 5 parsel 4. kat 13 numaralı bağımsız bölümün intifa hakkının kendisine çıplak mülkiyetin ise davalıya ilişkin olduğunu davalıya 29.01.2007 gününde ihtarname göndererek evin kendisine teslimini istediğini, ancak ihtarname gereğinin yerine getirilmediğini ileri sürerek davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini, bu istek kabul edilmediği takdirde 2007-2008 yılı kira bedeli karşılığı 6000,00 YTL ecrimisilin hüküm altına alınmasını istemiştir.

Davalı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece 26.04.2007 günlü oturumda davacının dava konusu konuttan davalının tahliyesi talebinden vazgeçtiği gerekçesiyle 3500 YTL ecrimisil hüküm altına alınmıştır.

Hükmü davacı elatmanın önlenmesi isteminin hüküm altına alınmamasının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek temyiz etmiştir.

Dava, intifa hakkına dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.

Türk Medeni Yasanın 794. maddesi uyarınca intifa hakkı taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir mal varlığı üzerinde kurulabilir. Aksine düzenleme olmadığı sürece tapu kütüğüne tescil ile kurulan bu hak, hak sahibine konusu üzerinde tam bir yararlanma yetkisi sağlar. Davacı da intifa hakkının kendisine sağladığı bu yetkiye dayanarak taşınmazı kullanma iradesini belirtmek suretiyle davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini istemiştir. Ancak; 26.04.2007 günlü oturumda "Benim asıl talebim davalının evi tahliye etmesi değil, kullanması karşılığında bana ecrimisil ödemesidir. Talebimi bu biçimde düzeltiyorum, aramızda kira sözleşmesi yoktur. Yararlanma hakkı bende kalmak üzere taşınmazı davalıya satmıştım, ancak yararlanmama engel olmaktadır....." biçiminde beyanda bulunmuş, mahkeme bu beyanı nazara alarak yalnızca ecrimisil isteği yönünden hüküm kurmuştur. Bilindiği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 151/son maddesi hükümü gereği iki tarafın ikrar ve sulh ve feragatına dair beyanlarının tarafların huzurunda okunup onlara imzalattırılması gerekir. Davacının az yukarıdaki beyanı okunup davacıya imzalattırılmamıştır. Davacı daha sonraki oturumlarda da evin kendisine teslimi hususundaki talebini tekrarlamıştır. O durumda davacının imzasıyla onaylamadığı beyanına değer verilerek elatmanın önlenmesi isteminin hüküm altına alınmaması doğru olmamıştır.

Kabule göre de; haksız işgal tazminatı olarak da adlandırılan ecrimisilin dava gününe kadar hüküm altına alınması gerektiği hususunun gözardı edilerek dava gününden itibaren 1 senelik süre için ecrimisile hükmedilmeside ayrıca usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde yatırana iadesine, 28.02.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------


Ayrıca bir diğer karar;



----------------------------------------------------------------------------------------------------
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2000/2-1753
Karar: 2000/1786
Tarih: 13.12.2000

ÖZET: Davacı vekilinin beyanı haktan feragat niteliğinde değildir. Kaldı ki haktan feragat niteliğinde kabulü halinde imzası ile tasdik edilmesi gerekir. Sabit tenkis oranı belirlenmeden tercih hakkı kullanılamaz. Tercih hakkı davalı tarafından kullanılmadan tenkis sonunda para olarak ödenecek karşılık miktarı belirlenemez.

(1086 sayılı HUMK. m. 151)

KARAR METNİ:
Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 1. Hukuk Mahkemesi´nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.3.1999 tarih ve 1998/772 E. 1999/205 K. s. kararın tetkiki taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi´nin 21.9.2000 tarih ve 1999/7267 E. 1999/9322 K. s. ilamiyle; (...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacının temyizine gelince;

Davacı vekilinin 25.3.1999 günlü son oturumdaki beyanı haktan feragat niteliğinde değildir. Kaldı ki haktan feragat niteliğinde kabulü halinde de Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasanın 151. maddesi gereğince imzası ile tasdik edilmesi gerekir. Sabit tenkis oranı belirlenmeden tercih hakkı kullanılamaz. Tercih hakkı davalı tarafından kullanılmadan tenkis sonunda para olarak ödenecek karşılık miktarı belirlenemez. Bu nedenle de doğmayan bir haktan feragat söz konusu olamayacağından yargılamaya devam olunup 11.11.994 gün 4/4 s. İçtihadı Birleştirme Kararına uygun işlem yapılması gerekirken nitelendirmede yanılgı sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu´nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

1-Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne ait kurulan hüküm davalılardan Mualla Berküren vekili tarafından da temyiz edilmiş, Özel Dairece davalının bütün temyiz itirazları reddedilerek, davacı yararına bozulmuştur. Hal böyle olunca mahkeme kararı davalılar yönünden kesinleşmiştir.

Bu durumda, hakkında hüküm kesinleşmiş bulunan davalının direnme kararını temyize hakkı yoktur. O sebeple davalının temyiz istemi bu sebeple reddedilmelidir.

2-Davacının temyizine gelince:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici sebeplere göre, Hukuk Genel Kurulu´nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarda açıklandığı üzere;

1-Hakkında hüküm kesinleşmiş bulunan davalı Mualla Berküren´in direnme kararını temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin reddine,

2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harçlarının geri verilmesine, 13.12.2000 tarihinde oybirliği ile karar verildi.