Mesajı Okuyun
Old 12-11-2008, 15:51   #6
ahmetyılmaz

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Onbirinci Ceza Dairesi
Esas No
: 2005/09117
Karar No
: 2005/10867
Tebliğname No
: Y.E./2005182414


Sahtecilik suçundan sanık …, 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 342/1, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, (İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi) nin 21.12.2004 gün ve 2003/175 esas, 2004/412 sayılı kararının infazı sırasında, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, 765 Sayılı Kanunun lehe olduğundan bahisle, ağır hapis cezasının hapis olarak aynen infazına dair, (İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi) nin 16.06.2005 gün ve 2003/175 esas, 2004/412 sayılı ek karara yönelik itirazın reddine ilişkin, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.07.2005 gün ve 2005/408 değişik iş sayılı kararın incelenmesinde, "Tüm dosya kapsamına göre, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2, 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddeleri uyarınca, yeni kanunun sanık lehine hükümler getirip getirmediği ve kesinleşmiş hükümler açısından infaz aşamasında uygulanıp uygulanmayacağının tespit edilmesi bakımından, temel ceza maddesi yanında kanuni ve takdiri artırım ve indirim maddelerinin uygulanmasında hakimin takdir hakkını kullanarak karar vermesini gerektiren durumlar ile hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik gerektirecek bir hususta öncelikle incelemenin duruşmalı olarak yapılması gerektiği nazara alınmadan,

Kabule göre de,

Sanığın resmi belge mahiyetinde olan çeki yırtmak suretiyle ortadan kaldırmak şeklinde belirlenen eylemi nedeniyle mülga 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 348. maddesi yollamasıyla anılan Kanunun 342/1. maddesi uyarınca cezalandırıldığı, aynı Kanunun 348. maddesinde evrakın ortadan kaldırılması ve bozulması halinin düzenlendiği, suç konusunun resmi evrak olması durumunda aynı Kanunun 342, özel evrak olması durumunda ise anılan Kanunun 345. maddesi uyarınca cezalandırılacağı hususunun belirtildiği, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda sahtecilik suçunun konusunun resmi evrak olması halinde 204, özel evrak olması durumunda 207, belgeyi yok etmek, bozmak veya gizlemek suçunun konusunun resmi evrak olması halinde 205, özel evrak olması durumunda ise 208. maddesinin uygulanması gerekmesine nazaran, resmi belge ile özel belgenin gerek sahtecilik gerek bozmak, yok etmek veya gizlemek suçları açısından ayrı ayrı düzenlendiği, yine aynı Kanunun 210. maddesinde resmi belge hükmünde bulanan belgeler başlığı altında kambiyo senedi ve bir kısım evrakın sahtecilik suçuna konu olması halinde 204. maddede düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağının açıkça belirtilmiş olması karşısında, kambiyo senedi olan çekin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesi halinde resmi evrakta sahtecilik suçunun oluşmayacağı, özel evrak niteliğinde değerlendirilerek sanığın eyleminin özel belgeyi bozmak suçunu oluşturacağı ve anılan Kanunun 208. maddesinin uygulanması suretiyle sanık lehine bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden,

Sanığın sahtecilik suçundan 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 342/1, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmış olduğu, mülga 647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 6. maddesi uyarınca evvelce para cezasından başka bir ceza ile mahkum olmayan kimse hakkında 1 yıla kadar verilen ağır hapis cezalarının ertelenmesine hükmolunabileceğinin belirtilmiş olması nedeniyle bu cezasının ertelenmediği, ancak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5349 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi uyarınca ağır hapis cezalarının hapis cezasına dönüştürülmüş olması ve yine 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 51/1. maddesinde işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezasının ertelenebileceğinin düzenlenmiş bulunması karşısında, anılan maddenin (a) ve (b) bentleri de göz önünde tutulmak suretiyle hükümlü lehine bir karar verilebileceği düşünülmeden,

İtirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden" 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 11.10.2005 gün ve 42830 sayılı yazılı emirlerine atfen Yargıtay C. Başsavcılığının 19.10.2005 gün ve YE.2005/182414 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7/2 maddesinde, yürürlükten kaldırılan 765 Sayılı Yasanın 2/2. maddesinde olduğu gibi, suç tarihinden sonra kabul edilen ve sanık lehine olan yasanın uygulanacağı hükmü yer almaktadır. Anılan yasalar arasındaki uyum sorununu gidermek, uygulama ilkelerini belirlemek amacıyla 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun kabul edildiğinden, 01.06.2005 tarihinden önce verilen kararlarda lehe yasanın belirlenmesinde öncelikle bu yasanın 9. maddesi uyarınca "lehe yasanın derhal uygulanabileceği hallerde" duruşma yapılmaksızın evrak üzerinde karar verilebilecektir. Mahkemece bir değerlendirme yapılarak suçun unsurlarının tayini, takdir hakkı kullanılarak cezanın belirlenmesi veya kişiselleştirilmesinin gerektiği hallerde, davaya katılan veya şikayetçiye de haber verilerek duruşma açılması, tarafların beyan ve bu konularda sunacakları delillerin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Ceza Genel Kurulunun 11.05.1999 gün, 104/113 sayılı ve 06.10.1998 gün, 224/297 sayılı kararlarında "duruşmalı inceleme sonunda verilen ve kesinleşen bir hükmün zat ve mahiyetinde değişiklik yapılması, aksine bir düzenleme yapılmadığı takdirde ancak duruşma yapılarak verilecek yeni bir hükümle mümkün olduğu" kabul edilmiştir.

Duruşma yapılarak ya da duruşma yapılması gereken hallerde dosya üzerinde verilen hükümler arasında fark olmayıp her iki halde de temyiz yolu açıktır. Davanın esasını çözen veya esasa ilişkin kararlarda değişiklik yapan sonuçlandırıcı (nihai) kararlar duruşma dışında verilmiş olsa bile temyize tabidir. Yasaya aykırı olarak evrak üzerinde karar verilmesi yasa yolunu değiştirmeyecektir.

Dosya içeriğine göre, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin uygulanması ve cezanın ertelenmesinin talep edilmesi üzerine, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesince 16.06.2005 gün ve 175/412 sayılı ek kararla, 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu Hükümlerine göre verilip kesinleşmiş ilamdaki cezanın hükümlü lehine olduğundan bahisle TCK.nun 348. maddesi yollamasıyla 342/1, 59. maddeleri uyarınca tayin olunan 1 yıl 8 ay ağır hapis cezasının hapis cezası olarak infazına karar verilmiş, erteleme istemi hakkında ise bir karar verilmemiştir. Erteleme istemi üzerine verilen bu karar temyize tabi olup sanık vekili tarafından itiraz yoluna başvurulmuştur. CMK.nun 264/1. maddesi uyarınca "kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağından" 2. fıkra uyarınca dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay C. Başsavcılığına gönderilmesi gerekmektedir. Buna rağmen başvurunun itiraz olarak kabulü ile incelenerek İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2005 gün ve 2005/408 D. İş Sayılı kararı hukuken yok hükmünde olup 16.06.2005 tarihli ek karar henüz kesinleşmemiştir. Kanun yararına bozma, kesin olan ya da temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur. Yok hükmündeki bir kararın temyizen veya kanun yararına incelenmesi olanaksızdır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.06.2005 gün ve 175/412 sayılı ek kararı temyize tabi olup yasal yollara başvurulması nedeniyle kesinleşmediğinden ve İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2005 gün ve 2005/408 D. İş sayılı karar da hukuken yok hükmünde olması nedeniyle incelenemeyeceğinden kanun yararına bozma isteminin (REDDİNE) , temyiz incelemesi yapılması için gereğinin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığına iadesine 07.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.