Mesajı Okuyun
Old 30-06-2006, 10:57   #375
ege

 
Varsayılan

Tenha bir meyhanede oturuyorduk sevgilim
Izmir'in eski rihtiminda
Bilirsin, severim çok Izmir'in eski rihtimini
Hani bir çesit kuslar vardir bulanik denizinin
Insanlar gibi konusur o kuslar bazen
Ve unutulmus diller gibi pek anlasilmaz ne konustuklari
Millerce yil öteden bir tenhaligi sözlendirirler
Hatirla
Ne demistim o gün ben sana
'Her tenha semtte kurulmamis bir saat yakisir'
Benim o bunaltili günlerimden kalma bir misra
Ve sense bana Aragon'un
-Parisli sair, yüzü aslan dolu-
Simsicak, dipdiri bir misrasini anlatmistin
Seninle ve parmaklarinla
Bardakta duran suyun bir akarsuyu
Nasil kiskandigini anlatmistin boyuna
Nasil mi
Dedim ya, seninle ve parmaklarinla
Neden olmasin, yeni yakilan bir sigarayla da anlatilabilir siir
Apansiz bir yolculukla da
Bir karpuzu ikiye bölmekle, bir portakali dilim dilim ayirmakla
Anlatilabilir
Ama bizim memleketimizde siir
Yazik ki ölümle anlatilir biraz
Ölümle anlasilabilir
Olsun, diyeceksin ne çikar bundan
Biz hayati siirden
Siiri hayattan özümlemedik mi
Ölümde girse araya
Sahici asklar kurmadik mi seninle
Tertemiz, dosdogru asklar
Izmir'de
Izmir'in eski rihtiminda
Unutmak için simdilik
Kolayca unutulmaz ya
Içimizdeki bin dokuz yüz yetmis bir yazini.

Yeni bir yüzmüydü ne
Kuru bir bozkiri çikarip gögsünden
Yeni yazdigi bir siiri düzeltiyordur Ahmet Oktay
Alnini dayayaraktan cama
Kalemsiz kagitsiz yazar çünkü Ahmet Oktay
Içinden geldigi gibi
Ve misra çeker durmadan, hafifçe egri sirtini dogrultarak
Nemlenir kimi zaman da gözleri
Siir yürür, siir sever, siir içer mi
Siir mi
Yürür de, sever de, içer de elbet.



...