Mesajı Okuyun
Old 04-02-2023, 17:16   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Kararı ekleyerek Mahkemeye bir dilekçe verin bari.


21. Hukuk Dairesi 2015/20127 E. , 2015/21189 K.
"İçtihat Metni"
Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Bakırköy 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 22/09/2011
NUMARASI : 2009/196-2011/762


Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde çalışırken geçirmiş olduğu kazanın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, dava şartı yokluğundan reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, iş kazası tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının vefat etmiş olması nedeniyle davanın taraf teşkili noktasında dava şartlarından birinin olmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğunda davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı vekili tarafından 10/03/2009 tarihinde işbu davanın açıldığı, davacı vekili tarafından müvekkilinin 28/02/2014 tarihinde vefat ettiğini ve aralarındaki vekalet ilişkisinin sona erdiği belirtilerek 22.09.2011 tarihli oturuma mazeret bildirerek katılmadığı anlaşılmaktadır.
Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından (dava konusunun ölenin malvarlığına ilişkin olması ve dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi durumunda) davaya devam edilebilir. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburî dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir.
TMK.nun 28. maddesine göre, ölüm ile kişilik son bulur. Ölü bir kişi herhangi bir hakkın sujesi olamayacağına göre, onun açmış olduğu davaya devam edilemez. Bu şekilde yürütülen bir dava sonunda ölü kişi aleyhine hüküm kurulamaz. Borçlar Kanununun 397. maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur. Somut olayda; ölüm ile vekalet ilişkisi son bulduğu halde davacının mirasçılarından vekaletname alınmadan ve yöntemince davaya katılmaları sağlanmadan, davaya devam olunarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Yapılacak iş; mahkemece davacı C.. Ş..'in mirasçılarına usulüne uygun olarak tebligat yapmak, mirası reddetmeyen mirasçıların mecburi dava arkadaşı olarak davada yer almalarını sağlamak ve mirasçılar davayı birlikte takip etmekten kaçınırlarsa miras şirketine kayyım tayin ettirmek, taraf sıfatı şartı sağlandıktan sonra yargılamaya devam ederek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
.../...

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı mirasçılarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi

E:2008/17890
K:2008/19346
T:13.11.2008

DAVACININ ÖLÜMÜ
VEKALET İLİŞKİSİ
DAVAYA DEVAM YÖNTEMİ
MİRAS ŞİRKETİ

Özet
Dava devam ederken davacının ölümü, halinde vekalet sona ereceğinden (BK md. 397/1) vekili olan avukat davayı yürütemez. Davacı vekilinden davacıya ilişkin mirasçılık belgesi istenerek tüm mirasçılarının katılımını sağlamak veya TMK'nın 680. mad. uyarınca (miras şirketine temsilci tayin ettirmek) gerekir.

818 s. Yasa m. 397/1

Dava dilekçesinde 2.350.000.000.-TL. alacak için takibe vaki itirazın iptali, inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir.
Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili 17.01.2005 tarihli dava dilekçesinde, davalı kiracının kiralanana verdiği zarar nedeniyle hasar bedeli olarak 2.350,00.-TL. alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki haksız itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap vermemiş, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından (dava tarihinin maddi hata sonucu gerekçeli kararda 17.01.2006 olarak yazılı olması nedeniyle), dava tarihinde davacının ölü olması nedeniyle adına dava açılamayacağı gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Geri çevirme üzerine dosyaya konulan nüfus kaydına göre; dava görülürken davacı 09.11.2005 tarihinde vefat etmiş, vekili bu husus mahkemeye bildirilmediğinden mirasçıları davaya dahil edilememiştir.
Gerçek kişilerin ve medeni haklardan yararlanma ehliyeti ölümle son bulur (TMK md.28). Ölü kişi taraf ehliyetine sahip olmadığından ve müvekkilin ölümü ile vekalet sona ereceğinden (BK md.35/1 ve BK md. 397/1), vekaletnamenin varlığından söz etmek mümkün değildir. Ayrıca, HUMK'un 67. maddesinde belirtilen gecikmesinde zarar umulan haller de söz konusu değildir. Bu nedenlerle müvekkilin sağlığında düzenlediği vekaletname ile yetkili kıldığı vekil (avukat), müvekkilin ölümünden sonra adına davayı yürütemez.
Mahkemece, davacı vekilinden davacının veraset ilamı istenerek, mirasçılara tebligat yapılması ve alacak miras şirketine intikal ettiğinden tüm mirasçıların davaya katılımı veya yazılı muvafakatinin sağlanması ya da TMK'nın 680. maddesi uyarınca miras şirketine temsilci tayin ettirilmesi suretiyle davaya devam edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bu husus tamamlanmadan karar tarihinde ölü olan kişi lehine hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak:İstanbul Barosu Dergisi 2010-1
Böyle de bir karar var ancak bence usulen yanlıştır. Size verilen kesin sürenin hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı kanaatindeyim.

Saygılarımla,