Mesajı Okuyun
Old 24-09-2011, 15:37   #34
Droogi

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/4318
K. 2009/12326
T. 9.6.2009
• VELAYET ( Boşanma İlamı İle Velayeti Babaya Verilen Küçüğün Anneyle Kişisel İlişki Kurması Uygun Görüldüğüne Göre Kişisel İlişki Kurulmamasına da Mahkemece Karar Verileceği )
• KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ ( Boşanma İlamı İle Velayeti Babaya Verilen Küçüğün Anneyle Kişisel İlişki Kurması Uygun Görüldüğüne Göre Kişisel İlişki Kurulmamasına da Mahkemece Karar Verileceği )
• İLAMLARIN İCRASI ( İlamın İcrası Sırasında İnfazın Çocuk Psikolojisi Açısından Olumsuzluğuna Değinen Uzman Beyanı Dikkate Alınarak Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin İlamın Yerine Getirilmemesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
• ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİNE İLİŞKİN İLAM ( İlamın İcrası Sırasında İnfazın Çocuk Psikolojisi Açısından Olumsuzluğuna Değinen Uzman Beyanı Dikkate Alınarak Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasına İlişkin İlamın Yerine Getirilmemesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
2004/m.25/b
4058 S. Çocuk Hakları Söz. m. 9
ÖZET : Boşanma ilamı ile velayeti babaya verilen küçüğün, anneyle kişisel ilişki kurması uygun görüldüğüne göre, kişisel ilişki kurulmamasına da mahkemece karar verilir.
İcra Müdürlüğünce, ilamın icrası sırasında, infazın çocuk psikolojisi açısından olumsuzluğuna değinen uzman beyanı dikkate alınarak, çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamın yerine getirilmemesi yasaya aykırıdır.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Takip dayanağı {Küçükçekmece İkinci Aile Mahkemesi )'nin 2007/854 esas, 2008/755 karar sayılı 30.07.2008 karar tarihli ilamı ile boşanmaya, küçüğün velayetinin babaya bırakılmasına ve şikayetçi anne ile küçük arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK'ya 4949 sayılı Kanun'la eklenen 25/b maddesine göre "Çocukların teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilamların icrası, icra müdürüyle birlikte Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından görevlendirilen sosyal çalışmacı, pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın, bunların bulunmadığı yerlerde bir eğitimcinin hazır bulunması suretiyle yerine getirilir". Bu maddeye ilişkin hükümet gerekçesinde; "Çocuğun Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmede öngörülen yüksek yararı ve Sözleşmenin 9. maddesinde yer alan ilkelere uyum sağlanması amacıyla çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrasında icra müdürünün yanında hazır bulunabilecekler belirtilerek, çocuğun psikolojik yönden rahatsız edici unsurlardan etkilenmesinin önlenmesi amaçlandığı" açıklanmıştır.
11.12.1994 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 09.12.1994 tarih ve 4058 sayılı Kanun'la kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinde, yetkili makamlarca uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açık olarak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar verilmedikçe, çocuğun; ana-babasından, onların rızası dışında ayrılmamasının güvence altına alınacağı, ancak, ana-babanın birbirinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun ikametgahının belirlenmesi amacıyla karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı verilebileceği ve ana-babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça, ana-babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı gösterileceği düzenlenmiştir.
İİK'nın 25/b maddesine ilişkin hükümet gerekçesi ve gerekçede atıf yapılan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi birlikte değerlendirildiğinde; çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrasında icra müdürünün yanında sosyal çalışmacı, pedagog, psikolog veya çocuk gelişimcisi gibi bir uzmanın bulundurulmasıyla, velayetin kendisine bırakılandan çocuğun alınıp, şahsi münasebet için diğer tarafa verilmesi sırasında çocuğun psikolojik yönden etkilenmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Boşanma ilamı ile mahkemece velayeti babaya verilen küçüğün anneyle kişisel ilişki kurması uygun görüldüğüne göre, görevi infaz işlemi sırasında yalnızca küçüğe psikolojik yardımda bulunmak olan uzmanın beyanına itibar edilerek infaz işleminin yapılmaması ilam hükmünü ortadan kaldırır nitelikte olduğu gibi, hükümet gerekçesinde atıf yapılan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinde yer alan; "yetkili makamlarca uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açık olarak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar verilmedikçe" ve "çocuğun ana-babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı gösterileceği" hükümlerine de aykırıdır. Bir diğer ifade ile küçüğün anne veya babası ile kişisel ilişki kurmamasına ancak mahkemece karar verilebilir.
Bu nedenle İcra Müdürlüğünce, infazın çocuğu psikolojik açıdan olumsuz etkileyeceğine yönelik uzman beyanına itibar edilerek, çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamın yerine getirilmemesi yasaya aykırıdır.
O halde, mahkemece şikayetin kabul edilerek icra müdürünün işleminin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yolunda hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 09.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Bu karardan anlaşıldığı üzere Yargıtay ne uzman görüşüne ne de çocuğun kişisel görüşüne itibar etmiyor. Aslolan usulüne uygun verilmiş mahkeme kararının icrası, teslimin yahut şahsi ilişkinin kurulması, çocuğun psikilojisini bozuyor ise yeniden velayetin yahut şahsi ilişkinin düzenlenmesi için dava açılması, bu davada da çocuğun hem uzmanlar hemde hakim tarafından bir kez daha dinlenmesi gerekiyor.


Yanlız ortada ciddi bir çeliki var. Çocukların korunmasına ilişkin uluslararsı sözleşmeler de, Türk Medeni Kanunu da, Yargıtay kararları da görüş ve düşüncelerini açıklama olgunluğuna erişmiş çocuğun görüşleri dikkate alınır demesine rağmen ilamın icrasında teslime direnen çocuğun görüşünü hiçe sayıyor.


15 yaşında çocuğun direnmesine rağmen yaka paça velayet sahibine teslim edilmesinin ne çocuğua ne anne babaya bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Hatta bence 15 yaşındaki çocuğa doğrudan velayetin kimde kalmasını istediğine ilişkin dava açabilme yeteneği dahi tanınmalıdır.