Mesajı Okuyun
Old 19-04-2013, 10:51   #7
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

HMK m.136/ç bendi uyarınca nafaka davalarının basit yargılama usulüne tabi olduğu düzenleniyor. Basit Yargılama Usulü'ne ilişkin olarak da HMK m.318 çok açık; delillerin ikamesine yönelik olarak düzenlenen bu maddede, tarafların dilekçe ile birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu belirterek bildirmek ZORUNDA olduğu düzenliyor. Bu konudaki yasal düzenleme aslında şüpheye dahi mahal vermeyecek kadar açık ve net.

Biz de oluşabilecek örnekteki gibi durumları öngörerek seminerlerde hocalara hep şu soruyu sormuştuk. Avukatı olmayan vatandaş ne yapacak? Dava/cevap dilekçesinde delil listesini bildirmediği için bütün ispat veya savunma hakları elinden mi alınmış olacak? Açıkçası bu soruya elle tutulur bir cevap da alamamış idik... Şimdi, sizin de aktardığınız gibi bu öngörünün hayata yansımış örnekleri ile karşılaşıyoruz.

Ben, Yüksek Mahkemenin bu konuya ılımlı yaklaşacağını ve tıpkı önceki yasa döneminde "kesin süre" ile ilgili yerleşmiş ılımlı kararları gibi kararlar çıkacağını umut ediyorum. Aksi takdirde kendini vekille temsil ettirme açısından maddi yeterliliğe sahip olmayan (ve adli yardım talep edebilecek düzeyde de olmayan) vatandaşın ciddi hak kayıpları doğacaktır.

Ben, iddia ve savunmanın avukat ile temsil edilmesinin bir zorunluluk olması gerektiği ve bunu devletin vatandaşına sağlamak yükümlü olduğu düşüncesinde olan bir insanım ama devlet , vatandaşına bu konudaki gerekli zemini sağlamadıkça böyle bir zorunluluk da usul yasaları ile bu şekilde getirilmemelidir.


Bu davada, davayı açan kişinin vatandaş olduğu ve dolayısıyla da her ne kadar "kanunu bilmek mazeret değildir." şeklinde yerleşmiş bir ilke bulunsa da vatandaşın yasayı, böyle incelikli usul kuralları bakımından bilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle de haklarının kısıtlanmaması bakımından deliller sonradan gösterilmiş olsa bile yargılamanın uzamasına sebebiyet verilmemiş ise ve iddianın/davanın genişletilmesi yasağı kapsamına girmedikçe, kısacası bu yaklaşım kötü niyetli olmadıkça, iddiaya yönelik bildirilen bu delillerin gözetilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Aşağıda, "hukuki dinlenilme hakkı"ndan yola çıkarak yeni yasa döneminde verilmiş bir kararı alıntılıyorum. Bu kararı mantığı açısından kullanarak tanıklarınızın dinlenmesi için bastırmanız mümkün. Asilin kendi verdiği dilekçede usul kurallarını bilmemesi nedeni ile hak kaybına uğradığını, daha sonradan YARGILAMAYI DA UZATMAYACAK ŞEKİLDE TANIKLAR BİLDİRİLDİĞİ VE DAVETİYE ÇIKARILDIĞI halde sadece usul hukuku kurallarına göre bu istemin şimdi reddedildiğini, oysa yasadaki usul kurallarını vatandaşın bilmemesinin olağan olduğu ve bu nedenle de hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmaması için, yargılamanın da uzamasına sebebiyet vermediğiniz gözetilerek tanıklarınızın dinlenilmesi için bir dilekçe daha verin meslektaşım. Hakim bu talebinizi reddetse dahi Yargıtay aşamasında göze alınma ihtimali var. Bahsini ettiğim ılımlı kararlar da ancak böyle durumlar doğdukça ve çoğaldıkça ortaya çıkabilir.


T.C. YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/46804 K. 2012/7600

T. 7.3.2012

• İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Mahkemece Davalı Tarafa Tanıklarını Dinletmesi Hususunda Usulüne Uygun Kesin Mehil Verilerek Tanıklarını Dinletme İmkan Sağlanması Sonucuna Göre Hüküm Kurulması Gerektiği )

• HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI ( İşçilik Alacakları - Davanın Taraflarının Kendi Hakları İle Bağlantılı Olarak Sahip Olduğu/Bu Hak "Açıklama ve İspat Hakkı'nı da İçerdiği )

• AÇIKLAMA VE İSPAT HAKKI ( Tarafların Hukuki Dinlenilme Hakkı Kapsamında Sahip Olduğu - Davanın Taraflarının Usül Hukuku Hükümlerine Aykırı Olarak İspat Hakkını Kullanmalarının Kısıtlanması İddia ve Savunma Hakkının Kısıtlanması Sonucunu Doğuracağı )

• TANIK DİNLETME ( İşçilik Alacakları - Mahkemece Davalı Tarafa Tanıklarını Dinletmesi Hususunda Usulüne Uygun Kesin Mehil Verilerek Tanıklarını Dinletme İmkan Sağlanarak Hüküm Kurulacağı/Tanıkların Dinlenmemesi Davalının Hukuki Dinlenilme Hakkının Kısıtlanması Sonucunu Doğuracağı )

• İDDİA VE SAVUNMA HAKKI ( Davanın Taraflarının Kendi Hakları İle Bağlantılı Olarak Hukuki Dinlenilme Hakkına Sahip Olduğu - Tarafların İspat Hakkını Kullanmalarının Kısıtlanması İddia ve Savunma Hakkının Kısıtlanması Sonucunu Doğuracağı )

6100/m.27

2709/m.36

ÖZET : Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma, genel tatil, yıllık izin, bayram tatili, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptir. Bu hak "açıklama ve ispat hakkı'nı da içermektedir. Davanın taraflarının, usül hukuku hükümlerine aykırı olarak ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.

Mahkemece, davalı tarafa tanıklarını dinletmesi hususunda usulüne uygun kesin mehil verilerek tanıklarını dinletme imkan sağlanması ve tanık beyanlarının diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davalı tanıklarının usül hukuku hükümlerine aykırı olarak dinlenilmeyip, davalının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması hatalıdır.

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, fazla çalışma, genel tatil, yıllık izin, bayram tatili, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi F. Benli tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, davalıya ait iş yerinde 03.11.1998 - 01.07.1999 ve 10.10.2000-06.10.2005 tarihleri arasında çalıştığını, çalışma süresinin Sosyal Güvenlik Kurumuna eksik bildirilmesi nedeni ile iş akdini haklı sebebe dayalı feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile y bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B ) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı tarafça cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir


C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D ) Temyiz:

Kararı davalı taraf, tanıkları dinlenilmeksizin karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğunu ileri sürerek temyiz etmiştir.

E ) Gerekçe:

Somut uyuşmazlıkta; davalı vekili 09.10.2008 tarihli celseye katılarak vekaletnamesini ibraz edip davaya ilişkin cevaplarını bildirmek için süre talep ettikten sonra diğer celseler katılmamış, cevap ve delil listesi ibraz etmemiştir.


Davalı vekili 09.07.2009 tarihli dilekçesi ile vekillikten çekilmiş ve bu husus davalı asile 14.07.2009 tarihinde tebliğ edilmiştir.


Davalı asil 30.06.2009 tarihli dilekçesi ile tanık listesi ibraz etmiş ve vekilinin çekilmesinden sonraki ilk duruşmaya katılarak tanıklarının dinlenmesini talep etmiştir.


Mahkemece, davalı tanıkları dinlenilmeksizin hüküm kurulduğu, davalı tarafa tanıkların dinlenmesi için usulüne uygun kesin mehil verilmediği görülmüştür.

Savunma hakkı Anayasamız'ın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde " Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." düzenlemesi ile açıkça hüküm altına alınmıştır.

İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı HMK'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usül hukukumuza yansıtılmıştır.

Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkın sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı'nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının, usül hukuku hükümlerine aykırı olarak ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davalı tarafça tanık isimleri mahkemeye dilekçe ile bildirilmiştir.


Mahkemece, davalı tarafa tanıklarını dinletmesi hususunda usulüne uygun kesin mehil verilerek tanıklarını dinletme imkan sağlanması ve tanık beyanlarının diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davalı tanıklarının usül hukuku hükümlerine aykırı olarak dinlenilmeyip, davalının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanması hatalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.03.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.