Mesajı Okuyun
Old 22-11-2010, 17:49   #37
Av.Can

 
Varsayılan

Sayın Armağan Konyalı

Mülkiyete dayalı bir toplumun işleyişini çok güzel açıklamışsınız. Ailenin tek başına önem taşımadığını aile kurumunu anlamak için mülkiyet hakkına bakılması gerektiğinden yola çıkarak yaptığınız tüm açıklamalar mülkiyete dayalı kapitalist ekonomik ilişkiler temelindeki toplumu yanlışsız ifade etmişsiniz.

İşte benim tam olarak karşı çıktığım anlayış da bu. Mülkiyete göre örgütlenmiş bir toplumda bir an için aile kurumunun olmadığını düşünürsek ekonominin bir anda çökeceğini ailenin insanı düzene bağlı tutan tutkal olduğunu söylemişsiniz. Bana göre mülkiyete dayalı bir düzen insanlık onurunu aşağılayan bir düzendir. Ekonomik sistemin devamı için aile gibi kurumları toplumun temeli sayıp insanı bu kurumun içinde kalmaya zorlamak sizin de ifade ettiğiniz gibi düzene insanı tutkalla yapıştırmaya çalışmaya benzer. Düzene uymak, düzene uymaya zorlanmak, dahası aileyi düzenin temeli kabul edip aile kurumundaki haksızlıklara boyun eğerek yaşamaya zorlanmak mülkiyete dayalı ekonomik sistemin ayakta kalması içindir. Bir ekonomik sistemin ayakta kalması uğruna insanlar sizin deyiminizle tutkal benim deyimimle zincirle bir yerlerde tutulmaya zorlanmamalı. Haksızlığa uğrayan kadından illa bunu ispat etmesini beklemek bana düzeni bozdurmamak için konulmuş çirkin şartlar olarak geliyor. İnsanlar nasıl evlenmek hakkına sahipse o evliliği tek taraflı olarak istediği an bitirme hakkına da sahip olmalıdır. Pozitif hukukta olanları doğru kabul edip ona göre açıklamalar yapmayı kabul edemem. Her yasanın her maddesinin doğruluğundan şüphe duyarım her zaman. Kanunda evliliği bitirme hakkı verilmemiştir diye bunun doğru olduğunu kabul edemem.

Mülkiyet mi özgürlük mü sorusunu sormuşsunuz benim cevabım tartışmasız özgürlükten yanadır. Dahası mülkiyetin özgürlüğü öldürdüğü kanaatindeyim.

Hemen yukarıda kiracı kiralayan örneğinde olduğu gibi. Dünya üzerinde üstü kapalı bir yerde uyumak için bir başkasına para vermek zorunda olmanın erdemsizliği bir yana bu durumun yasalarda kodifiye edilmiş olması meşru olduğu anlamına hiçbir zaman gelmeyecektir.

"Devlet aileyi korurken aile bireylerinin kişisel isteklerini gözardı eder" demişsiniz. Sebep ne olursa olsun bir bireyin kişisel isteklerinin başka bir bireye zarar vermemek kaydıyla gözardı edilmesi büyük bir insan hakkı ihlalidir. Aile bireyinin isteğinin(boşanma ayrılma gibi) gözardı edilmesi yani boşanma davasının reddedilmesi sizin de açıkladığınız gibi aile kurumunu, dolayısıyla mülkiyete dayalı ekonomik düzeni korumaya yarar. Oysa olması gereken bireylerin hakkının korunmasıdır.

Son olarak mülkiyet hakkının kutsallığını kesinlikle reddediyorum. İnsan karşısında hiçbir şeyin kutsal olması mümkün değildir. İnsanların aile gibi bazı kurumlara girip buradan ancak kanunda gösterilen 6 koşulla çıkmasına izin verilmesi özgürlüğün kesin ihlali iken mülkiyet hakkının kutsallığından bahisle ailenin de ancak o kadar kutsal olduğuna inanmak hukukun tam da özel mülkiyeti, aileyi, düzeni yani kapitalist ekonomik ilişkilerin tümünü korumaktan başka bir işe yaramadığının göstergesidir. Onun içindir ki evlilik dışı ilişkiler Medeni Kanun kapsamı dışındadır. Yani düzen bize ya benim koyup kutsallaştırdığım kurumlara göre yaşayacaksın ya da hukuktan sen faydalanamazsın demektedir. Oysa hukuk yasaların çok çok üzerinde ve sadece insan için işlemesi gereken bir bilimdir.