Mesajı Okuyun
Old 16-11-2006, 11:25   #7
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

Birgün Gazetesi/İnci Hekimoğlu(16.11.2006)
Paylaşmak istedim.

Türkiye 'çocuk fuhşu' ile karşı karşıya

İnci Hekimoğlu
Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği'nin İstanbul ve Diyarbakır'da yaptığı araştırma, çocuğa yönelik ticari cinsel sömürünün vardığı noktayı gözler önüne serdi. Özellikle İstanbul ve Diyarbakır'da sömürünün en belirgin örneği olarak çocuk fuhşunun öne çıktığı ve sürekli artış gösterdiği belirlendi"

Kutsal Aile"de çocuğa yönelik cinsel istismar kayıtlara ender olarak geçse de yetkili ve ilgililerin tanıklığı gerçeğin altını çiziyor. Raporda, istismarcılar ise "baba, erkek kardeşler, amca ve dayılar, üvey babalar ve erken yaşta yapılan evliliklerde eşler" olarak sıralanıyor

Medyada, "17 aylık bebeğe tecavüz" ya da "12 yaşındaki A.S., 20 kişinin tecavüzüne uğradı" başlıklarıyla yer alan, ancak buzdağının çok küçük bir noktasını yansıtan örneklerle yeni dillendirilmeye başlanan çocuk istismarı konusunda yapılan araştırmada çarpıcı verilere ulaşıldı. Yeniden Eğitim ve Sağlık Derneği'nin, ECPAT ile birlikte yaptığı çalışmanın sonuçlarını içeren "Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü" (ÇTCS) raporu, özellikle İstanbul ve Diyarbakır'da çocuk fuhşunun, sömürünün başlıca biçimi olarak ortaya çıktığını ve sürekli artış gösterdiğini ortaya koydu.

Alan araştırması 2005 yılının Şubat ve Haziran ayları arasında yapılan ve geçtiğimiz ay tamamlanan rapora göre, Türkiye'de çocuklar, hem aile içinde hem de dışında, çeşitli biçimlerde ve derecelerde cinsel istismara maruz kalıyor. Çocukların karşı karşıya kaldığı cinsel istismar ise, çocukların ticari cinsel sömürüye maruz kalma riskini arttıran en önemli faktör oluyor.

Ancak aile içi şiddet yüksek olmasına rağmen, açığa çıkma oranının oldukça düşük olduğunun altı çizilen raporda şu tespitlere yer veriliyor:

"Görüşülen kişiler arasında yer alan seks işçileri, aile içinde yaşadıkları cinsel istismarın sonrasında fuhşa dahil olduklarını ifade etmektedir. Diğer çalışmalar da, aile içi şiddetin yüksek olduğunu, ancak bu yaşantıların nadiren açığa çıktığını desteklemektedir. Aile içinde uygun destek mekanizmalarının yokluğu, umutsuz koşullarda yaşayan bu çocukları evden kaçmaya itmektedir. Sokakta yaşayan ve cinsel sömürüye maruz kalan çocuklarla yapılan çeşitli araştırmalarda, aile içi şiddetin çok yaygın olduğu görülmektedir (ailede istismara maruz kalma oranları yüzde 70 ile yüzde 80 arasındadır).

Kızlar erkeklere göre aile içinde tüm istismar biçimlerine daha fazla maruz kaldıklarını belirtmektedir. Kızlara yönelik şiddet, çoğunlukla aile içindeki erkek figürler tarafından gerçekleştirilmektedir: sıklıkla baba, beraberinde erkek kardeşler, amca ve dayılar, üvey babalar ve erken yaşta yapılan evliliklerde eşler. Fiziksel istismar başlıca istismar biçimi olduğunda, cinsel istismardan daha sıklıkla bahsedilmektedir."

Aile içi cinsel istismarın Türkiye'de çok hassas bir konu olması nedeniyle açığa çıkmasını engelleyen unsurların varlığına işaret edilen raporda yer verilen tanık ifadeleri ise tabloyu belirginleştirmeye yetiyor:

"Sıklıkla açığa çıkmasa da, çocuklarla çalışan uzmanlar aile içinde cinsel istismara maruz kalan çocuk sayısının yüksek olduğunu belirtmektedir. Ankara'da yapılan görüşmelerde, acil serviste çalışan doktor ve hemşireler, cinsel istismara uğrayan çocukların haftada en az iki ya da üç kez hastaneye getirildiğini, başvuru şikayeti olarak da çoğu kez aile tarafından farklı sebepler öne sürüldüğünü belirtmektedirler.

Böylece aile içi şiddetin yaygınlığı da gizlenmektedir."

Ancak bu tanıklıkların raporda yer almasa da ortaya koyduğu bir başka gerçek ise, başta doktorlar olmak üzere sağlık personelinin de sorumlulukları konusunda bilgisiz ya da isteksiz olduğu. Şiddet görmüş bir çocuğu, adli birimlere bildirmemek, çocuğun tedaviden sonra tekrar aile tarafından götürülmesine göz yummak, kadına yönelik şiddet sorunundaki, yetkili ve ilgililerin tutumlarıyla benzerlikler gösteriyor.

Nitekim raporda da '"Ailenin kutsallığı' , sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel bütün ilişkilere yansımakta ve bu kabul kurumların işleyişini de etkilemektedir." deniliyor. Bu tutumun, medyada da yaygın olduğu belirtiler raporda bir gazetenin yöneticisinin "pekçok örnek olayın kamuoyuna duyurulamadığını ve medyanın bu duruma ışık tutmaya henüz hazır olmadığını belirttiği"ne dikkat çekilirken, çocuğa yönelik ticari cinsel sömürünün artmasının nedenleri de sıralanıyor:

"Türkiye, çocuk haklarının korunmasını olumsuz yönde etkileyen ve özellikle ÇTCS olmak üzere çocukları çeşitli sömürü biçimlerine açık hale getiren ciddi sosyal ve ekonomik sorunlarla karşı karşıyadır. Özelde göç etmiş çok sayıda ailenin içinde bulunduğu fevkalade istikrarsız koşullar, daha genelde aile içi şiddetin yaygınlığı ile diğer sosyal ve ekonomik zorluklar, sokakta yaşayan çocuklar sorununun büyümesine neden olmakta ve etkisiz koruma sistemini beraberinde getirmektedir.

Göç sonrası ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri olarak, özellikle büyük ve büyümekte olan kentlerde oluşan varoşlar, başka bir ifadeyle "gecekondu" bölgeleri gösterilmektedir

Varoş bölgelerine dair manzara pek iyi durumda değildir. Temel ihtiyaçlar çok kısıtlı düzeyde karşılanmakta, yoksulluk ve güç yaşam koşulları göçle tetiklenen ve medya tarafından yaratılan "imrenilen güzel yaşamlar" la çatışmaktadır. Bunun yanı sıra insanlar kendilerini "geleneksel yaşam tarzı" ile uyum sağlamaya çalıştıkları "modern yaşam tarzı" arasında sosyal bir çatışmanın içinde bulmaktadırlar. Tüm bunlar, aile içinde gerginlik yaratmakta ve çocukların uygun ve koruyucu bir çevre içinde gelişmelerini engellemektedir. Bunun sonucunda da, çocukların sömürüye maruz kalma riskleri artmaktadır."

Tanıklar
"KURUMUMUZA toplumun değişik kesimlerinden müracaatçı gelmektedir. Yaşanılan sorunlara bakıldığında ise aile içi şiddet ve cinsel istismar başvuru nedenleri arasında ön sırada yer almaktadır." (EPÎ-DEM Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi - Diyarbakır) "Akşam 7'den sonra bir kız çocuğu camı silerken düştü, merdivenlerden yuvarlandı diye geliyorsa mutlaka evde tacize uğramıştır. Çok defa karşılaştık. Tutanak farklı şekilde hazırlanıyor. Aile zarar görmesin diye."
(Doktor - Ankara)

"Bana abim tecavüz etmeye kalktı. Ben de o zaman evden kaçtım. Sokak, pavyon derken buraya geldim."
(Seks işçisi - İstanbul)

Uluslararası STK: ECPAT
ECPAT (Çocuk Fuhuşu, Çocuk Pornografisi ve Cinsel Amaçlı Çocuk Ticaretine Son) ÇTCS'nin tüm biçimlerini ortadan kaldırmak için çalışan bir sivil toplum kuruluşu. Merkezi Bangkok, Tayland'da bulunmaktadır ve çalışmalarına 1990 yılında Asya ülkelerinde turizmle bağlantılı çocuk fuhşuna karşı yürüttüğü bir kampanyayla başladı. I996'da, Stockholm, İsveç'te gerçekleştirilen Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüye Karşı İlk Dünya Kongresi'ne 122 hükümet temsilcisi, sivil toplum kuruluşu ve diğer hükümetler arası kurum temsilcisi katılmıştır. Bu kongrede, temsilciler çocuklara yönelik ticari cinsel sömürü sorununun varlığını kabul etmişler ve "Stockholm Deklarasyonumdan Eylem Planı" adıyla ÇTCS'ye karşı Ulusal Eylem Planları geliştirmeyi üstlenmişlerdir. Daha sonra ECPAT, bu Eylem Pla-nı'nı izlemekten sorumlu uluslararası bir ağ (network) oluşturmuştu. Bu ağ, şu anda dünya çapında 79 ülkeyi kapsayan bir boyuta ulaştı.

"YENİDEN"in çalışma alanı
YENİDEN Sağlık ve Eğitim Derneği 2002'de psikiyatrist, psikolog ve eğitimciler tarafından kurulmuş, kâr amacı gütmeyen sivil toplum örgütüdür. Temel ilgi alanları bağımlılık, psikolojik travma ve eğitim olup hedef grubu risk altındaki çocuklar. Derneğin amaçları ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı bireylerden oluşan bir toplumun oluşmasını sağlamak, insanların sosyal, kültürel ve psikolojik açıdan gelişmesine yardımcı olmak, bireylerin yaşam kalitesinin artmasını sağlamak, gençlerin ve yetişkinlerin ruhsal ve sosyal sorunlarla başa çıkabilmelerini sağlayacak yeni toplumsal ve kişisel beceriler kazanmasına yardımcı olmak amacıyla gerekli araştırmaları yapmak, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri sunmak, eğitim programları hazırlamak ve yürütmektir.

YENİDEN, 2002'de İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'yle işbirliği içinde İstanbul'da sokakta yaşayan çocuklara yönelik psikososyal destek programı yürütmeye başladı. Bu projeyle, ÇTCS konusunda çalışmalarını başlattı. 2006 itibariyle sokakta yaşayan, cezaevinde kalmakta olan, madde kullanan veya bu bağlamda risk altında olan çocuklara yönelik psikososyal destek programları yürüyor.

Araştırma sorumluları: Doç. Dr. Kültegin Ögel (Psikiyatrist), Abdullah Karatay (Sosyal Hizmet Uzmanı), Araştırma koordinatörü: Harika Yücel (Psikolog), İstanbul alan araştırması: Özgür Özel (Halkbilimci), Diyarbakır alan araştırması: İrfan Polat (Sosyal Hizmet Uzmanı), Literatür taraması: Özgür Özel (Halkbilimci)