Mesajı Okuyun
Old 01-07-2010, 17:36   #89
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Muzaffer ERDOĞAN
Sn Dikici;
Ben bu hususu ikinci fıkraNIN DÜZENLEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. aMA HALA GARİP OLAN BİR ŞEY VAR:

Bu yoruma göre maddeyi şöyle anlarsak:
1- Hakarette hakaret eden kişi belli bir fiil isnat edecek ve bu fiili kanıtlarsa (suç oluşacak) cezadan kurtulacak, ama sövenin fiil isnadı olmadığı için kurtulma şansı olmayacak cezayı alacak. (Md.125)

2. fıkra ceza alan bir kişinin bu cezanın sürekli olarak başına kalkınmasının önlenmesine yönelik olarak konulduğunu düşünüyorum. AKSİ TARTİRDE MADDENİN İÇİNDEN ÇIKILMASI KESİNLİKLE MÜMKÜN DEĞİLDİR.

!. Fıkraya ve yukarıda verilen örneğe yeniden dönersek;
Kadınla yakalandım ve hakkında dava açıldı (fahişelik suç) kesinleşen bir hükümle de mahkum oldu. Ben de bunu biliyorum. Hüküm kesinleşene kadar benim (belki de herkesin) ona bu şekilde hitabım suç oluşturmaz.

Çok garip değil mi?

Maddenin en iyimser yorumu bu.

Madde yasa tekniği ve Türçe açısından son derece zayıftır.

Saygılar.

Doktrinde görüş ayrılığı olduğunu gördüğüm için ben içtihadı birleştireyim dedim.



Sayın Erdoğan,

Madde 127 ile ilgili yorumlarınıza katılmıyorum.



127. maddenin 1 inci fıkrasını cümle cümle ele almak lazım. 1 inci cümleyi ele alıyorum. Bir üst düzey memura(X) düşmüş bir işiniz olsun. Bu işinizi halletmek için sizden rüşvet aldı. Siz daha sonra bir akşam balık eşliğinde “ X isimli memur, filan olayda benden rüşvet aldı” diyorsunuz. Bu balık, üst düzey memura durumu iletmiş ve şahıs size karşı “hakaret”ten suç duyurusunda bulunmuş olsun. Yargılandığınız sırada hakime diyorsunuz ki “ Ben hakaret etmedim. Benden rüşvet aldığını kanıtlayabilirim” Hakim de “buyrun “ diyor. Siz yargılandığınız davada rüşveti kanıtlarsanız, tabii ki beraat edeceksiniz. Kanıtlayamazsanız mahkum olacaksınız.

Başka bir üst düzey memuru(Y) düşünelim. Hakkında “rüşvet almaktan “ dava açılmış olsun. Bu dava derdestken, siz de bir akşam balık eşliğinde “ Y isimli memur, filan olayda rüşvet almış” diyorsunuz. Bu balık, üst düzey memura durumu iletmiş ve şahıs size karşı “hakaret”ten suç duyurusunda bulunmuş. Sizin yargılandığınız dava hakimi, Y’nin rüşvet almak suçundan yargılandığı dava sonucunu bekleyecektir. Y o davadan beraat ederse, siz mahkum olacaksınız. Y mahkum olursa siz beraat edeceksiniz. Değilse, sizin yargılandığınız davada, Y’nin rüşvet aldığını ispatlama hakkınız bulunmamaktadır. Ha zaten siz bu lafı söylediğinizde, Y’in hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı varsa, bu kararı ibraz ederek beraat edebileceksiniz. Maddenin 1 inci fıkrasının ikinci cümlesinden anladığım budur.


Fıkranın 3 üncü ve son cümlesinden anladıklarımı yazıyorum. Yukarıdaki haller dışında “isnadı ispat” edebilmeniz iki koşuldan birinin gerçekleşmesine bağlıdır. Birisi “kamu yararı” diğeri “mağdurun rızası” . Sizin bir akşam birlikte olduğunuz fahişe hakkında “isnadı ıspat” etmenizin kamu yararıyla ilgisi yoktur. Ama bir parti genel başkanı olsanız ve hakkınızda “bilmem kimle yatıyor, karısını aldatıyor” denilse, burada kamu yararı olduğu için sanığın “isnadı ispat” hakkı bulunmaktadır. İkinci olarak “mağdurun rızası” olursa bu hakkınızı kullanacaksınız. Sizce birlikte olduğunu fahişe, dediklerinizi ispat etmenize rıza gösterecek midir?

Ben yasada bir çelişki göremiyorum.