Mesajı Okuyun
Old 31-12-2008, 02:09   #62
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin

Bana göre avukatın (hukukçunun) görevi adaletin tecellisini sağlamaktır yoksa her şart altında müvekkilinin beraatini değil...

.......

Avukatın şu yorumu yapması bence son derece yanlıştır: "benim müvekkilim 20 yıl hapis ceası gerektiren bir suç işlemişse, ben beraat talep edeyim, savcı idam talep etsin, yargıç ortasını bulduğunda adalet tecelli eder". Olaya bu yorumla yaklaştığınız zaman yargıcın ortasını bulamadığı durumlarda suçsuzları mahkum eder, ya da suçluları beraat ettirirsiniz ki ortaya çıkan bu tabloya ne adalet ne de savunma hakkının kutsallığı açısından bir açıklama bulmak imkansızdır. Avukat da, savcı da yargılama sırasında sanığın eylemini adaleti tecelli ettirecek şekilde gerçeğe uygun şekilde irdelerlerse (ki avukat açısından bu yeri geldiğinde BERAAT talep etmemek demek olacaktır) o zaman hem adaletin tecellisi kolaylaşır, hem de avukatlar halkın gözünde filmin kötü adamı rolünde olmaktan kurtulurlar diye düşünüyorum..

Saygılarımla,




Alıntının kaynağı: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=2240


http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=7961

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=11208&page=2

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=3720

Savunmanın sınırları ve avukatın kendi kendisini müvekkilinin doğruları ile ne derecede özdeşleştirebileceği konusu THS’de bir hayli tartışıldı. Yukarıya aldığım linkler savunmanın görev ve sınırlarını açıkça belirtiyor bence.

Olay bir hayli karışık, ama her avukatın en sonunda kendi kendisine şu soruyu sorması gerekir diye düşünüyorum, ‚adaletin ve hukukun tecellisi için mi çalışacağım yoksa adalet ve hukuk kavramlarını müvekkilin menfaatlerine feda mı edeceğim".

Not: Yasaların vermiş olduğu bir hakkı kullanmayı ve yeri geldiğinde susma hakkını kullanmayı yalan olarak değil, yasaların verdiği savunma hakkının bir parçası olarak görüyorum. Bir de ‚müvekkilimin dorğruları için yalan söylerim’ diyenlerin bu yalanın veya yalanların nerede sona erecekleri konusunda düşünmelerini istiyorum. Sınır nerede sahiden? Kanıtlanmış gerçekleri göz ardı etmekte mi? Yalancı şahit bulmakta mı?

Saygılarımla