Mesajı Okuyun
Old 09-12-2007, 17:47   #17
fikirbay

 
Varsayılan gerekçeli kararlara ihtiyaç var

Devlet içinde belirli sınıfların egemenliğinin yargı marifetiyle korunması ve imtiyazlı duruma getirilmesi demek, kanun önünde eşitlik ilkesinin ortadan kaldırılması demektir. Hakim ve savcının (polisin) gücü sadece baklava çalan çocuklara yetmektedir. Halbuki, baklava çalan çocuklar öksüzün yetimin malını çalanlar gibi değildir. Baklava çalanlar, baklavacının malını çalmakta ve öteki bir bireyin hakkını yemektedirler. Ama, bürokratlar çalıp çırptığında tüm halkın (öksüz-yetim dahil) malını çalmış olmakta ve bir de korundukları için adalet mekanizması çürütülmektedir.

Kanun önünde eşitlik ilkesine bağlı kalınması ve bireylerin haklarının korunması önemlidir ama, hukuksuz dönen bürokratik çarklara çomak sokan bireylerin haklarının ve hukukunun özellikle korunması çok daha önemlidir. Çünkü, bürokrasi içerisinde halkın (kamunun) çıkarlarının saadet zincirleri yoluyla iç edilmesi, bir bireyin öteki bireyin hakkına ve hukukuna zarar vermesinden çok daha vahimdir. Baklava çalan çocuklar örneğinde bu anlamda bire bir bir ilişki vardır.

Biz yaptık oldu! Biz ne dersek o! Git bildiğin yere şikayet et! mantığı kullanılarak bürokrasinin çarklarını kırmaya veya çomak sokmaya yeltenen bireyler aleyhinde gerekçesiz şablon kararlar verilmekte ve bürokrasi-yargı işbirliği ile bozuk işleyişin devamı sağlanmaktadır.

AİHM'nin gerekçeli kararlarını hepimiz okuyoruz. Bahsekonu kararlarda, ortalama zekaya sahip her vatandaşımızın okuyup anlayıp kabullenebileceği, ikna olabileceği bir açıklık, berraklık, makuliyet ve mantık içerisinde kararların gerekçeleri "mertçe" ortaya konulmaktadır.

Bunu bizim savcılarımız ve hakimlerimiz de elbette yapabilirler. Ama, Devleti koruma içgüdüsü herşeyi mahvediyor. Dünyanın yuvarlak olduğunu onlar da biliyorlar, ama resmi yazıda dünyanın "köşeli" olduğu yazılınca, resmi yazıyı gerekçe göstererek takipsizlik veya beraat verebiliyorlar. Sorun burada...