Mesajı Okuyun
Old 27-07-2020, 07:54   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Yargıtay kamulaştırmasız el atmalarda fiili el atma şartını ararken ilk defa ,sözünü ettiğiniz HGK.nun 15.12.2010 T. ve 2010/5-662 E. 2010/ 651K.sayılı kararı ile hukuki el atmalarında kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğunu kabul etmiştir.Sonradan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ile hukuki el atmalarda idari yargının görevli olduğu kararlaştırılmış ve bu husus Yargıtay’ca da benimsenmiştir. Son olarak 20.08.2016 tarihinde Kamulaştırma K.na eklenen EK Madde-1’ile davaların idari yargı’da görüleceği belirtilerek uzlaşma şartı getirilmiştir.

Uygulama bu şekilde devam ederken Anayasa Mahkemesinin 20.12.2018 T. 2016/181 E.2018/111 sayılı kararı ile Ek Madde-1’in “uzlaşma şartı ve idari yargının görevli olduğuna” dair kısmı iptal edilmesi üzerine Yargıtay 5.HD. eski içtihatına dönerek aşağıdaki kararda olduğu gibi hukuki el atmalarda davaya bakmanın adli yargının görevine girdiğini ifade etmiştir. Buna karşın Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi eski uygulamalarına devam ederek hukuki el koyma davalarının idari yargıda görüleceği görüşünü muhafaza etmektedir.

Ek Madde-1'deki koşullar oluşmuş ise hukuki el atmadan dolayı bedel davası açılabilir. Dava adli yargıda da ,idari yargıda da açıldığında ,Anayasa Mahkemesince uzlaşma şartı ile ilgili yasa hükmü iptal edildiğinden bu şart aranmayacaktır. Fakat davanın hangi yargı yerine açılacağı Yargıtay ile Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi arasında ihtilaflıdır.Takdir ve değerlendirme kuşkusuz size aittir. Bana kalırsa , Uyuşmazlık Mahkemesin görüşü esas alınarak dava idari yargıda açılmalı diye düşünüyorum.

5. Hukuk Dairesi 2018/9455 E. , 2019/19532 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ...Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız elatılan taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın husumetten reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin kararına karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine ...Bölge Adliye Mahkemesinin 14. Hukuk Dairesince davanın çözüm yerinin idari yargı olması gerektiğinden görevsizlik kararı verilerek ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmak suretiyle HMK'nun 353/1-a/3 maddesi uyarınca mahkemesine iadesine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

- K A R A R -
Dava, kamulaştırmasız elatılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın husumetten reddine ilişkin olarak verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine ...Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince hukuki elatmaya ilişkin davaların çözüm yerinin 6745 sayılı yasanın 33. maddesi gereğince idari yargı olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi için ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılmak suretiyle HMK’nun 353/1-a/3. Maddesi gereğince mahkemesine kesin olarak iadesine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Öncelikle, ...Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafından ...Batı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2017 tarihli ve 2017/13 E.-2017/547 K. sayılı kararının kaldırılması ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine dair kesin olarak verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
Aşağıda açıklanan nedenlerle HMK’nun 353/1.a/3 maddesi uyarınca idari yargının görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi için dosyanın kesin olarak iadesi HMK 369. maddesinde belirtilen ‘Kanunun açık hükmüne aykırılık’ teşkil etmektedir. Şöyle ki;
1-Dosyadaki bilgi ve belgelere, bilirkişi kurulu raporundaki fotoğraflara göre taşınmazın zeminine parke taşı döşenmek suretiyle fiilen elatılmış olduğu izlenimi doğmuş olup, mahallinde keşif yapılarak taşınmaz üzerinde dava dışı idarelerce yapılan yapılar haricinde kalan bölümlerin zemininde çalışma yapılıp yapılmadığı ve fiilen elatılıp atılmadığı kesin olarak tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gibi,
Taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmadığının tespiti durumunda ise;
2-Dosyada bulunan kanıt ve belgelere göre dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “pazar yeri ve otopark” alanında kaldığı anlaşılmıştır.
Dava dışı idareler tarafından taşınmazın elatılan bölümleri haricinde kalan zemine yönelik olarak 6745 sayılı yasanın 33. maddesi ile eklenen Kamulaştırma Kanununun EK 1. maddesinin birinci fıkrasının ''Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkanları dahilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya
Her halde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.'' hükmü uyarınca ve Anayasa Mahkemesinin 25.09.2013 gün ve 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı kararı gereğince hukuki elatmaya ilişkin olarak davaların çözüm yerinin idari yargı yerleri olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak kesin olarak iadesine karar verilmiş ise de;
Anayasa Mahkemesinin 05/04/2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan 20/12/2018 gün 2016/181 Esas, 2018/111 sayılı kararı ile ''Kamulaştırma Kanununun EK 1. maddesinin'' Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir. '' kısmı iptal edilmiştir.
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.
Bu itibarla taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmamış ise de kanunda belirtilen süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden kamulaştırmasız el atma olgusu gerçekleşmiş olup, taşınmazın aynına ilişkin bu davaya bakmak Adli Yargının görevidir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, adli yargı görevli olduğundan işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiğinden, ...Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 03/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Uyuşmazlık Mahkemesinin
08.07.2019 T. 2019/213 E.2019/416 K. sayılı kararından

Uyuşmazlık Mahkemesi “…davacıların taşınmazları üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanmasının, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğindeki imar planından kaynaklanması; davacıların bu işlem sebebiyle doğduğunu iddia ettikleri zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceğinin tartışmasız olmasının yanında; Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararının gerekçesinde; bu konuya ilişkin uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesinin gerektiği, diğer bir anlatımla taşınmazın malikleri tarafından idari yargıda dava açılabileceğinin hukuka aykırı olduğu yönünde herhangi bir irdelemeye yer verilmediği gözetildiğinde; Mahkememizin bu konuda istikrar bulmuş kararları doğrultusunda, yargı yolunun değişmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir.