Mesajı Okuyun
Old 09-01-2008, 17:59   #2
Engin Özoğul

 
Varsayılan

Sayın Av.Turhan Demiroğlu

1- Yasa’da olayın öğrenildiği günden İTİBAREN dediği için olayın öğrenildiği günü hesaba katmıyoruz. Burada bir problem yok.

Sorun altı iş gününün nasıl hesaplanacağı. Bir fikre göre altı iş günü pazar günleri hariç olacak şekilde hesaplanır. Çünkü yasaya göre c.tesi günü iş günü sayıldığından sürenin hesabında gözönüne alınır. Örneğin haklı nedenle fesih imkanı doğuran olay salı günü öğrenilmişse bir sonraki salıya kadar iş sözleşmesi feshedilebilir. Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir.

“Altı iş günlük hak düşürücü süre hesaplanırken olayın geçtiği 10.08.1999 günü sayılamaz 15.08.1999 günü de hafta tatili olup altı işgünlük sürenin hesabında nazara alınamaz.”Yargıtay 9. HD, 18.11.2002 T, 2002/6386 E, 2002/21499 K.

Bana göre ise sürenin hesabında işyerinin fiilen çalıştığı günler dikkate alınmalıdır. Örneğin işyeri pazar günleri de aktif şekilde çalışıyorsa pazar günü de süre hesabında dikkate alınabilir. Ya da c.tesi günleri çalışılmıyorsa yasada c.tesi iş gününden sayılsa da altı günlük sürenin hesabında dikkate alınmamalıdır.

2- Fesih bildirimine ilişkin irade ise bu altı iş günü içinde işveren tarafından açığa vurulmalıdır. İşverenin bu iradesini tebligatı yapacak makamlara iletmesi yeterlidir. Tebligatın işçiye ulaşması zorunlu değildir.

Doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir fikre göre fesih tek taraflı bozucu yenilik doğuran ve ancak karşı tarafa ulaştığında sonuçlarını doğuran irade beyanı olduğundan altı iş günü içinde bu beyanın işçiye ulaşması gerekir.

Yargıtay ilk görüşte olup bu görüş hayatın olağan akışıyla da örtüşmektedir. Bazen tebligatın yapılması on günü geçmektedir. Postadaki gecikmelerin olumsuz sonuçlarını taraflara yüklemeyi mantıklı ve adaletli bulmuyorum.

Yargıtay’ın konuyla ilgili tüm kararları incelendiğinde fesih imkanın altı iş günü içerisinde karşı tarafa ulaşmasından değil altı gün içinde KULLANILMASIndan söz edildiği görülmektedir.

Saygılar