Mesajı Okuyun
Old 25-04-2019, 16:09   #17
Av.Alper1907

 
Varsayılan

T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO : 2017 / 94

KARAR NO : 2017 / 136

KARAR TR : 20.02.2017


ÖZET : İmar planındaki kısıtlamalardan ve “hukuki el atmadan” kaynaklanan tazminat istemli davaların İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği


K A R A R

Davacılar : 1 - M.E.

2 - A.E.

3 - T.E.

4 - S.B.

5 - F.K.

6 - S.K.

Vekili : Av. M.A.A.

Davalılar : 1 - Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. H.İ.Y.

2 - Melikgazi Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. Z.S.



O L A Y : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisi adına tapuda kayıtlı Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, Eskişehir Mahallesi 834 Ada, 14 parselde kayıtlı 28.204,00 m2 yüzölçümlü "evli bağ vasfındaki taşınmazın imar planında yol ve park olarak ayrılması ile davalı idareler tarafından taşınmaza fiilen ve hukuken el atıldığını, taşınmazın şehir merkezinde olması, etrafında çok katlı binalarla yapılaşmalar bulunması ve kamu hizmetlerinden yararlanması nedeniyle değerinin yüksek olduğunu uzun süre sessiz kalınarak taşınmazda işlem tesis edilmemesi ile taşınmazın 3194 Sayılı Yasa gereği 5 yıllık programlara alınmamasının ve taşınmazda malikin mülkiyet hakkını kullanamamasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına göre taşınmaza müdahale edilmesi olarak kabul edildiğini taşınmazda uzun süredir kamulaştırma işlemi yapılmaması ve maliklerinin taşınmazdan faydalanmasının engellenmesi nedeniyle müvekkillerinin mağdur olduklarını, dava konusu parsele yol ve park arak fiili ve hukuki el atmadan dolayı açılan belirsiz alacak davası olduğundan bilirkişi incelemesi sonucu ortaya çıkacak miktarın tamamının el atma tarihinden itibaren işleyecek kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava ederek, adli yargı yerinde dava açmıştır.

KAYSERİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.04.2013 gün ve E:2012/68, K:2013/104 sayı ile “Davacıların hissedar olduğu davalı taşınmaza Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve Melikgazi Belediyesince hukuken ve fiilen el atıldığı sabittir. Uyuşmazlığa konu parselin, imar planında kamunun kullanımı için otopark, park, yol olarak tahsisi edildiği, uzun süredir davalı taşınmazın büyük bölümüne park ve yol olarak düzenlenme yapılmadığı, kamulaştırılmadığı, taşınmazda inşaat yapma olanağı bulunmadığı belirtilerek Kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenmesi gerektiğinin iddia edildiği açıktır. Davanın konusunun davalı idarece 3194 sayılı kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yol ve 30.000 m2 ’den küçük ve büyük park olarak yer alan davacıya ait taşınmazın büyük kısmına hukuken el atılması nedeniyle bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmakla fiilen el atılan kısmın H.M.K. 30. ve 167 maddeleri gereğince tefrik edilerek yargılamasına devam edilmesi bakiye hukuken el atılan sıkım yönünden de imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesinde yer alan “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları “ kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi ve Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin son kararlarının da aynı mahiyette olduğu da görülmüştür” gerekçesiyle Davanın (Tefrik edilen A ve A1 harfi kısımlar haricinde kalan bölüm yönünden) HMK nun 114.maddesinin B bendi gereğince dava şartlarından olan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle reddine karar vermiş, temyiz edilen karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin1 15.12.2014 gün ve E:2014/10741, K:2014/18300 sayı ile onanarak kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin tefrik edilen ve bilirkişi raporunda taşınmazın A ve A1 harfi kısımlar haricinde kalan bölümüne yönelik olarak idari yargı yerinde dava açmıştır.

KAYSERİ 1. İDARE MAHKEMESİ: 04.01.2017 gün ve E:2016/68 sayı ile “Belediyelerin 3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin, tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de İdarî eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların İdarî yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır.

Buna karşılık, belediyece, Kamulaştırma Kanunu'nda öngörülen usûl ve yöntemlere uygun İdarî nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atılması karşısında idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan idarenin, yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan İdarî yargı yerine ait olduğu, idarece herhangi bir aynî hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adlî yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/02/1959 tarih 1958/17 Esas 1959/15 Karar sayılı kararının III. bölümünde, "İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü, İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medenî Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir" görüşüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; dava konusu Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, Eskişehir Mahallesi, 132 pafta, 834 ada, 14 parsel sayılı taşınmaza fiilen ve hukuken el atıldığından bahisle 27.01.2012 tarihinde Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/68 Esas sayılı dosyasında dava açıldığı, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dosya kapsamımda yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan 12.02.2013 tarihli rapordan dava konusu taşınmazın 95,78 m2’lik kısmına asfalt yol, 143,88 m2'lik kısmına asfalt yol yapılmak suretiyle toplam 239,66 m2'lik kısmına fiilen el atıldığının anlaşılması karşısında, 16.04.2013 tarih ve E:2012/68, K:2013/104 sayılı kararı ile fiilen el atılan kısımlar haricinde kalan bölüm bakımından davanın görev yönünden reddine karar verildiği, söz konusu kararın 09.02.2016 tarihinde kesinleşmesi üzerine, bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada, dosyada mevcut bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu taşınmazın, 95,78 m2'lik kısmına asfalt yol, 143,88 m2'lik kısmına asfalt yol yapılmak suretiyle toplam 239,66 m2'lik kısmına fiilen el atıldığı, bir parsele fiilen el atma olduğu takdirde parselin bütünü açısından el atmadan söz edilebileceğinden, başka bir ifadeyle taşınmazın bir bütün olarak düşünülmesi ve el atmanın varlığı halinde taşınmazın tamamı açısından el atmanın varlığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesi gerektiğinden, el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adlî yargı mahkemesinin görevine girdiği sonucuna varılmaktadır.

Nitekim benzer bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 22/09/2014 tarih, 2014/804 Esas, 2014/836 Karar sayılı kararı da bu yöndedir” gerekçesiyle 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/68 Esas sayılı dosyasını da içeren Mahkememiz dosyasının, görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 20.2.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların murisi adına tapuda kayıtlı Kayseri İli, Melikgazi İlçesi, Eskişehir Mahallesi 834 Ada, 14 parselde kayıtlı taşınmaza imar planında yol ve park olarak ayrılması ile davalı idareler tarafından fiilen ve hukuken el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranıldığı öne sürülen maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda, mahkemeye sunulan bilirkişi raporlarında taşınmazın A ve A1 ile gösterilen kısmına asfalt yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı, ancak diğer bir bölümüne hiç el atılmadığı ve taşınmazın imar planında yol ve park alanı olarak gösterilmesi nedeniyle davacılara yararı olmayacağı nedeniyle bu bölümün de bedeline hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığı, el atmanın kamusal hizmete tahsis amaçlı ve kalıcı nitelikte olduğu belirtilmiş olup, idari yargı yerinde açılan davanın konusu, davaya konu taşınmazın fiilen el atılmayan kısmına ilişkin bulunmaktadır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Kayseri 1. İdare Mahkemesinin gönderme kararında değinilen Mahkememizin E:2014/804. K:2014836 sayılı dosyasına konu olayda fiilen el atmanın söz konusu olduğu, davaya konu olayda; adli yargı yerince fiilen el atılan kısma ilişkin olarak tefrik kararı verilmek suretiyle yargılamaya devam edildiği, davacıların hissedar oldukları taşınmaza, davalılar tarafından, imar planında “yol ve park” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Kayseri 1. İdare Mahkemesince yapılan 04.01.2017 gün ve E:2016/68 sayılı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.



S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kayseri 1. İdare Mahkemesince yapılan 04.01.2017 gün ve E:2016/68 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 20.02.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.