Mesajı Okuyun
Old 28-02-2017, 22:24   #14
antipersonel

 
Varsayılan


T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
ESAS NO : 2015 / 223
KARAR NO : 2015 / 238
KARAR TR : 6.4.2015

ÖZET : İdarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.


K A R A R

Davacılar : 1- Ş. E.
2- H.O.
Vekilleri : Av. P.D. & Av. O. G.
Davalı : Kars Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. F. H.
Dahili Davalı : 1- Milli Eğitim Bakanlığı
2- Kars İl Özel İdaresi

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkillerimiz, Kars ili Merkez ilçesi Yeni Mahallede Kayılı bulunan 202 ada 62 parsel ve 202 ada 63 parsel numaralı taşınmazların malikleridir. Belirtmiş olduğumuz ada-parseldeki taşınmazlar uzun yıllar uygulama imar planında çocuk bahçesi ve ilköğretim alanında ve ayrıca fiilen kullanılan yol alanında kalmıştır. Bugüne kadar bir kısmına fiilen yol yapılmak suretiyle el atılan taşınmazın bir kısmı da imar planında çocuk bahçesi ve ilköğretim alanı olarak ayrılmış olup bu yer amacına uygun kullanım için istimlak edilmediği gibi uygulama imar planında da herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu nedenle taşınmaz üzerinde müvekkillerimizin tasarrufları fiilen engellendiği gibi uygulama imar planında da değişiklik yapılmamıştır. Bu durum hukuk devletinde kişinin hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında bulunması gereken dengeyi aleyhimize bozmakta, hukuk güvenliğini de yok etmektedir. Gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun ve gerekse de Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin müteaddit kararlarında; taşınmaza fiilen el atılmasa da imar planı gereğinin uzun yıllar yerine getirilmemesi halinde kamulaştırması el atma olgusunun gerçekleştiği kabul edilmektedir.
Anayasa'nın 35. Maddesinde "Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." Kuralına yer verilmiştir, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. Maddede ise temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasanın 90. Maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1 nolu Ek Protokolü'nün "Mülkiyetin Korunması" başlıklı 1. Maddesinde ise; "Her gerçek ve tüzelkişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslar arası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir." Hükmü yer almıştır. Davalı idare bahsedilen kanun hükümlerine aykırı hareket ederek müvekkillerimizi mağdur etmiştir.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; "Kamulaştırması el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği" kabul edilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere müvekkillerimizin taşınmazlarında kamulaştırmasız el atmanın olduğu açık ve nettir.
6487 sayılı yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3194 sayılı imar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." hükmü getirilmiştir. Bu doğrultuda da davalı idareye gerekli çalışmaları yapmaları için başvuru sürecini başlattık.
Yukarıda saydığımız nedenler ışığında ve Kamulaştırma Kanunu uyarınca davalı idareye 17.01.2014 tarihinde başvuruda bulunularak kamulaştırma olmaksızın fiili el atma nedeniyle kullanılan taşınmazların kamulaştırılmasını ve buna ilişkin de randevu talebinde bulunduk. Davalı idare de 20.03.2014 tarihli cevabında; uygun olan bir zamanda kamulaştırma amacıyla randevu verileceğini belirtmiş ve fakat tam tarih belirtmemekle birlikte kamulaştırma yapılıp yapılmayacağını ve müvekkillerimizin mağduriyetinin giderileceğini de garanti etmemişlerdir
Bunun üzerine davalı idareye 05.05.2014 tarihinde kamulaştırma yapılarak müvekkillerimizin mağduriyetlerini gidermek amacıyla tekrar başvuruda bulunduk. Davalı idarenin 20.05.2014 tarihinde verdikleri cevapta "imar yollarında ve çocuk bahçesinde kalan kısımlar için bedelsiz terk yapılmaması durumunda; uygun bir takvim ve imkanlar dahilinde kamulaştırılması yapılacaktır, kamulaştırma kararı alınmasından sonra pazarlık için görüşmelere davet edileceksiniz" demişlerdir ve fakat bu cevabın verildiği tarihten bu yana tarafımıza hiçbir şekilde davet yapılmamıştır. (EK 2:buna ilişkin yazışmaların birer sureti) Zaten davalı idareden savunma istendiği takdirde de bu durum ortaya çıkacak ve aşamalar göz önünde olacaktır.
Danıştay 6. Dairesi'nin 17.04.2013 tarih 2011/8152 E. 2013/2702 K sayılı kararında "İmar planında yol ve otopark olarak belirlenen ve 5 yıllık imar programına alınmaması sonucu kamulaştırılmayan taşınmazın bedelinin, kesif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmesi suretiyle ödenmesi gerektiğinden tazminat talebinin reddine ilişkin mahkeme kararında isabet bulunmadığı" vurgulanmaktadır. Söz konusu Danıştay kararı gereğince müvekkillerin taşınmazlarına imar planında yeşil alan ve park olarak el atan davalı idarenin söz konusu taşınmaz bedellerini Sayın Mahkemenizce yapılacak keşif ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11. Maddesi uyarınca belirlenecek bedelin müvekkillere ödemesi gerekmektedir. (EK 3anıştay kararı)
Yukarıda izah ettiğimiz nedenlerle ve yapılan başvurularımızın da sonuçsuz kalması nedeniyle ve bu nedenle de müvekkillerimizin mağdur olması nedeniyle bu davayı açmak gereği hasıl olmuştur.
Müvekkillerimizin yukarıda ada ve parsel numaralarını belirttiğimiz taşınmazlarına ilişkin kamulaştırmasız el atma bedelinin şimdilik 5.000,00 TL’lik kısmının (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) el atma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak müvekkilimize verilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini Sayın Mahkeme’den arz ve talep ederiz.” istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı Kars Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.
Erzurum 1.İdare Mahkemesi: 15.10.2014 gün ve E:2014/739 sayı ile; “Uygulama ve öğretide, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemler, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizlikleri de, "idari eylem" olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanıma göre, idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8.maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşımaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, uygulama imar planında taşınmazlarının bir kısmının imar yolunda, bir kısmının çocuk bahçesinde, bir kısmının da ilköğretim tesisi alanında kaldığı belirtilerek, kamulaştırılmasız el atma bedelinin şimdilik 5.000-TL'lik kısmının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesinin istenildiği anlaşılmıştır.
Bu bilgiler karşısında; davanın, davacının hissedarı olduğu taşınmazın, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku yoktur. Ancak bu sonuç ya da sonuçlar, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklanmaktadır.
İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13.maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan yasa hükümlerinin gereğidir.
Bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin ]'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
Nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici ö.maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el alma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğu öngörülmüş bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle Kars Belediye Başkanlığı'nın görev itirazının reddine, Mahkememizin bu uyuşmazlıkta görevli olduğuna, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 12. maddesi uyarınca görev itirazında bulunan davalı idarenin bu kararı tebliği tarihinden başlayarak (15) gün içinde uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı) sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi Mahkememize verebileceğinin duyurulmasına,” şeklinde karar vermiştir.
Davalı Kars Belediye Başkanlığı vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; “Dava dosyasının incelenmesi sonucunda; Kars ili Merkez ilçesi Yeni Mahallede kayıtlı bulunan 202 ada 62 ve 63 numaralı parsellerin 1/1000 ölçekli imar planlarında park ve okul alan olarak belirlenen alanda kamulaştırma yapılmadan kısmen yol yapılmak sureti ile fiilen kamu hizmetlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesinin 2007/13728 E, 2008/546 K sayılı 29/01/2008 günlü kararında da işaret edildiği gibi imar planında kamusal amaçla ayrılan bölümüm bir kısmına fiilen el atılması halinde bu bölümün tamamının mülkiyet hakkının sınırlandırıldığı ve mülkiyet konusunda tasarrufun olanaksız hale geldiği tartışmasızdır. Diğer yandan haksız fiil sonucu el atılan taşınmaza ilişkin ecrimisil talebinin de Borçlar Kanunundan kaynaklanan bir özel hukuk ilişkisi olduğu da tartışmasızdır.
Belediye yönetimlerinin 3194 sayılı İmar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı alanında halledilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ancak, 3194 sayılı Kanun'un 10. maddesi "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur. / imar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." Hükmü ile uygulama imar planlarında kamu yararına ayrılan yerlerin kamulaştırılmasını öngörmektedir.
Davaya konu olayda, davacının maliki olduğu tapulu taşınmazın okul ve park alanı olarak ayrılmasına rağmen idare tarafından yasada öngörülen süreyi de aşkın uzun bir süre kamulaştırma işlemlerine başvurulmadığı gibi, kısmen yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı anlaşılmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/2/1959 günlü, 1958/17 E, 1959/15 K sayılı kararında, kamulaştırmasız el atma kavramı “İdarenin kanunsuz bir hareketi” olarak tanımlanmış ve bu eylemden kaynaklanan davaların mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davası mahiyetinde olduğu ve bu bakımdan adli yargının görevli olduğu kabul edilmiştir. Davalı idarenin imar mevzuatı hükümlerine tam uygun olmayan ve hareketsizlikle beraber kısmen ve fiilen araziye yönelik tecavüzünün kamulaştırmasız el atma temelinde haksız fiilden kaynaklanan ve adli yargının görev alanına giren bir dava olduğu açıktır.
Açıklanan nedenlerle, açılan davanın adli yargı yerinde görülmesinin gerektiği” belirtilerek, davanın, taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden, 2247 sayılı Yasa'nın 10. ve 13. maddeleri uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Kars Belediye Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca, davalı Kars Belediye Başkanlığı açısından, 2247 sayılı Kanunun 10. ve 13. maddelerinde öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Kars ili Merkez ilçesi Yeni Mahallede Kayılı bulunan 202 ada 62 parsel ve 202 ada 63 parsel numaralı taşınmazların davalı belediyenin çocuk parkı ve yol yaparak kamulaştırmasız el attığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000 TL alacağın el atma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle açılmıştır.
Dosya kapsamında yer alan İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Harita Mühendisi Ali Tarlak tarafından mahkemeye sunulan İmar durumunu gösterir krokiden; parseller üzerinden halihazırda yol geçtiği ve fiilen kullanılmakta olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.
Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.
Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, taşınmazın üzerinden yol geçirilmesi ve fiilen kullanılması karşısında, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile, davalı Kars Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Erzurum 1.İdare Mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı Kars Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Erzurum 1.İdare Mahkemesinin 15.10.2014 gün ve E:2014/739 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 6.4.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.


www.uyusmazlik.gov.tr alıntıdır.