Mesajı Okuyun
Old 27-02-2017, 14:51   #12
antipersonel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
ESAS NO : 2016 / 160
KARAR NO : 2016 / 207
KARAR TR : 11.4.2016
ÖZET: Davacıya ait 50 metrekarelik taşınmazın imar planında 'Devlet Demir Yolu Alanı' olarak belirlenmesine rağmen kamulaştırılmaması sebebiyle, mülkiyet haklarından mahrum kalındığından bahisle, fiili el atmanın söz konusu olduğu 2 metrekarelik kısmı dışındaki 48 metrekarelik kısmı için belirlenen miktarın faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davanın; fiili el atmanın mevcut olduğu kısım yönünden tefrik edilen davada, işin esasına ilişkin karar verilmediği gözetilerek; ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

K A R A R

Davacı : H.K.
Vekili : Av.A.Y.
Davalılar : 1- İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı
Vekili : Av.C.M.Ç.
2- T.C.Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. Ü.C.

O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, İzmir, Karşıyaka ilçesi, Dedebaşı mah, 25 L 111 a pafta, 32423 ada ve 18 nolu parselde kayıtlı ve 50,00 m2 alanlı arsa vasıflı taşınmazın maliki olduğunu; parsele, kamulaştırmasız ve bedeli ödenmeksizin, kamulaştırma mevzuatına uyulmadan, ilgili belediyece ve diğer davalı idare tarafından yol ve kilit parke taş döşenip kaldırım yapılmak suretiyle fiilen el konulduğunu; taşınmazın kamulaştırılıp bedelinin ödenmesi için davalı idarelere başvurulduğunu; bu tarihe kadar davalı Belediyenin bir cevap vermediğini; Devlet Demiryollarının ise 03.08.2012 tarihinde “Taşınmazın, İmar planında Demiryolu alanında kaldığından planlama çalışmalarının devam ettiğini, ödenek takibini müteakip kamulaştırma işleminin yapılacağı” yönünde bir cevap verdiğini; taşınmazın, 19.09.1985 tarihli 1/1000 ölçekli imar planında da aynı şekilde demiryolu gövdesinde kaldığını, bu süre içerisinde bu planda bir değişiklik yapılmadığını; yerinde yaptıkları ölçüm ve incelemelerde, yol ve kaldırım yapılmak suretiyle parsele fiili olarak kısmen de olsa bir müdahale ve el atmanın söz konusu olduğunu; Yargıtay 5.H.D.nin 2011/967-5754 sayılı kararının da bu yönde bulunduğunu, kaldı ki Yargıtayın artık kısmi el atmada dahi tüm bedele hükmedilmesi gerektiğine karar verdiğini; taşınmazın, konumu, mevkii ve özellikleri gereği çok değerli olduğunu; yapılan yol, taş ve parke döşeme işlemlerinden ve ödenmesi gereken bedelden hangi idarenin ve davalının sorumlu bulunduğu taraflarınca tespit edilemediğinden keşifle ve bilirkişilerce sorumlu olacak davalının ve idarenin belirlenmesinin gerektiğini ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava ve ıslah hakları saklı kalmak koşulu ile, dava konusu taşınmaza kamulaşmasız ve bedeli ödenmeksizin, davalılar tarafından yol yapılmak, kilit parke taş döşenmek ve kaldırım yapılmak suretiyle; fiilî el koyma nedeniyle, şimdilik 75.000.00 (yetmişbeşbinlira) nin dava tarihinden itibaren, ıslah edilecek bedelin de ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi İle birlikte tahsili istemiyle 10.9.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Davacı vekili, 19.4.2013 tarihinde kayda giren dilekçe ile, davalarını 114.900,00TL olarak ıslah etmiştir.
KARŞIYAKA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 24.12.2013 gün ve E:2012/418, K:2013/667 sayı ile, dava dilekçesi ve davalı idarelerin cevap dilekçelerinin özetine yer verdikten sonra; “ Uyuşmazlık, imar uygulamasından doğan kamulaştırmasız elatma istemine ilişkindir.
11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesi 10. fıkrasında da “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı imar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Bu nedenle; davacının mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazın, genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden dava dilekçesinin hukuken el atmaya ilişkin kısmının görev yönünden reddine, fiilen el atma yönünden davanın tefrikine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve Hakimin taktirine göre,
Dava dilekçesinin görev yönünden REDDİNE…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18.Hukuk Dairesince, 20.11.2014 gün ve E:2014/8178, K:2014/16637 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.
Mahkemece, fiilen el atma yönünden davanın tefrikine karar verilmesi üzerine dava Karşıyaka 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2014/2 sayılı esasına kaydedilmiş; Mahkememizce, anılan dosyada karar verilip verilmediği sorularak, karar verilmiş ise kesinleşmiş bir örneği istenilmiş; Mahkemece, verilen kararın kesinleşme durumunu da gösteren bir örneği gönderilmiştir.
Karşıyaka 1.Asliye Hukuk Mahkemesi: 27.5.2014 gün ve E:2014/2, K:2014/230 sayı ile, dava dilekçesi ve davalı idarelerin cevap dilekçelerinin özetlerine yer verdikten sonra; “Uyuşmazlık, kamulaştırmasız el atmadan doğan tazminat istemine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu, taraf dilekçeleri dikkate alındığında hukuken el atılan kısım yönünden görevsizlik kararı verildiği, fiilen el atılan 2 metrekarelik bölüm yönünden el atan kurumun Karşıyaka Belediyesi Başkanlığı olduğu anlaşıldığından aşağıdaki gibi hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal gerekçeye, dosyadaki delillere ve Hakimin taktirine göre:
1-Davanın husumetten REDDİNE…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18.Hukuk Dairesince 19/11/2015 tarih ve E:2015/18459, K:2015/16874 sayı ile onanan ve karar düzeltme yoluna başvurulmayan hüküm kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu defa; müvekkiline ait 50 m2 alanlı taşınmazın 2 m2’sine fiilen el konulduğunu, Mahkemenin, 2 m2.lik kısma ilişkin talep ve dosyayı tefrik ettiğini, Mahkemelerinin bedeli 50m2- 2m2= 48 m2 üzerinden belirleyeceğini, “hukuki el koyma” diye tanımlayabilecekleri yönünden Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/418-2013/667 sayı ile görevsizlik kararı verdiğini, bu kararın kesinleştiğini ve süresi içerisinde de bu davanın açıldığını; görevsizlik kararı verilen ve tefrik edilen davalardaki bilgiler dikkate alındığında; arsanın değerinin (2 m2.sine fiilen el konulduğu ve ayrı bir davanın ve talebin konusu edildiğinden) 50-2= 48m2 x 4,000,00 TL. / m2 den 192.000,00 TL. olduğunu ifade ederek; İzmir ili Karşıyaka ilçesi, Dedebaşı mahallesinde kain ve tapuda 32423 ada 18 nolu parselinde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaza, kamulaştırmasız ve bedeli ödenmeksizin el konulduğundan, mülkiyet ve tasarruf hakkı uzun süre engellendiğinden ve taşınmazın imar planında tamamı Devlet Demiryolları Sahasında kaldığından ve 13. Maddeye tabi olduğundan, arsanın, bedeli olan 192.000,00 TL.nin ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, ancak kararın kesinleşmesinden itibaren ise 4709 sayılı yasa ile değişik Anayasanın 46/son maddesi uyarınca kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsili istemiyle 16.2.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
İZMİR 4.İDARE MAHKEMESİ: 3.2.2016 gün ve E:2015/247 sayı ile, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un "Yargı Merciilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları” başlıklı 19. maddesi hükmüne yer verdikten sonra, “Dosyanın incelenmesinden; İzmir ili, Karşıyaka ilçesi, Dedebaşı Mahallesinde ve tapunun 32423 ada, 18 parselinde kayıtlı davacıya ait 50 metrekarelik taşınmazın imar planında 'Devlet Demir Yolu Alanı' olarak belirlenmesine rağmen kamulaştırılmadığından bahisle, davacı tarafından Karşıyaka 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu taşınmazın 2 metrekarelik kısmının ilgili belediyece parke taşı döşenmek suretiyle fiilen yol olarak kullanıldığının tespit edilmesi sonrasında verilen 24.12.2013 tarih ve E:2012/418, K:2013/667 sayılı karar ile taşınmazın bu kısmı tefrik edilerek, geri kalan 48 metrekarelik kısmı için davanın görev yönünden reddedilmesi üzerine, bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza/taşınmazlara fiilen el atılması halinde, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.
Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacıya ait taşınmazın 2 metrekarelik kısmının ilgili belediyece parke taşı döşenmek suretiyle fiilen yol olarak kullanıldığı görülmektedir.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmının fiilen kaldırım yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atılması ve bir taşınmaza fiili bir el atma olduğu takdirde taşınmazın bütünü açısından el atmadan söz edilebileceğinden, başka bir ifadeyle taşınmazın bir bütün olarak düşünülmesi ve el atmanın varlığı halinde taşınmazın tamamı açısından el atmanın varlığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesi gerektiğinden, el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın, Karşıya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2012/418 esas sayılı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosyanın incelenmesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında her iki yargı yerinde, taşınmazın fiilen el atılmayan kısmı yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, İzmir ili, Karşıyaka ilçesi, Dedebaşı Mahallesinde ve tapunun 32423 ada, 18 parselinde kayıtlı 50 metrekarelik taşınmazın imar planında 'Devlet Demir Yolu Alanı' olarak belirlenmesine rağmen kamulaştırılmaması sebebiyle, mülkiyet haklarından mahrum kalındığından bahisle, fiili el atmanın söz konusu olduğu 2 metrekarelik kısmı dışındaki 48 metrekarelik kısmı için belirlenen miktarın faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Dava dosyalarının incelenmesinden; İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının cevap dilekçesine göre, dava konusu taşınmazın, İzmir Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi Projesi 2. Etap Karşıyaka Tüneli ve İstasyonları inşaat sınırı dışında kaldığı; Aliağa-Menderes arasındaki mevcut demir yolu hattının geliştirilmesi amacı ile hazırlanan İzmir Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi Projesi kapsamında inşaatına başlanılan 2. Etap Karşıyaka Tüneli ve İstasyonları (Karşıyaka Alaybey İstasyonu ile Bostanlı Deresi arası) inşaatı uygulama alanı içinde kalan taşınmazların, anılan Belediyenin 5 yıllık imar programına ek olarak alındığı; ancak, daha sonra imar planında DDY alanı olarak taranmış olan kesimde imar programı revizyonu yapıldığı ve bu kesimde kalan taşınmazların, İzmir Banliyö Sistemi Geliştirme Projesi kapsamında gerekmediğinden, 12.03.2007 tarih, 01.185 sayılı Belediye Meclis kararı ile imar programından çıkarıldığı, Belediyelerinin yetki ve görev ajanında olmayan ve TCDD yolları alanında kalan dava konusu parselde herhangi bir faaliyette bulunulmadığı ve fiilen el konulmadığı, bu nedenle de davanın esas yönünden reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuş; Karşıyaka 1.Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan 8.4.2012 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporunda ise; “Dosyadaki Belgeler:
Tapu Kaydı: Karşıyaka Tapu Müdürlüğünün yazısı ekindeki tapu kaydı ve taşınmaz bilgilerine göre dava konusu Karşıyaka İlçesi, Şemikler mahallesi, 32423 ada, 18 parselin alanı 50 m2 ve ana taşınmaz niteliği 1 katlı ev olduğu, tamamı Hatice Kıyak'a ait olduğu belirtilmiştir.
Dava Konusu Taşınmazın Yeri: Dava konusu İzmir ili, Karşıyaka İlçesi Şemikler, Mahallesi 32423 ada, 18 parsel sayılı taşınmaz 1671 Sokak No:252 nolu binanın bitişinde ve batısındaki, boş arsadır. 1671 Sokakta yolun kenarına yapılan kaldırım olarak düzenlenen kilit parke taşlarının 2.00 m2'lik kısmı parselin sınırları içerisinde kalmaktadır Bu kısım krokide kırmızı boyalı olarak gösterilmiştir.
İmar Durumu: Parselin tamamı İmar planında Devlet Demiryolları Sahasında kalmakta olup, imar Kanununun 13.maddesi hükmüne tabi…” olduğunun belirtildiği görülmüş; Adli yargı yerince, fiilen el atılan kısım için dosya ayrılmış; taşınmazın fiilen el atılmayan kısmı için görevsizlik kararı verildiği, fiilen el atılan kısım için ise, el atan kurumun davalılar arasında bulunmadığı düşüncesiyle, davanın husumetten reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza/taşınmazlara fiilen el atılması halinde, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.
Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.
Bu bağlamda, dava konusu İzmir ili, Karşıyaka ilçesi, Dedebaşı Mahallesinde ve tapunun 32423 ada, 18 parselinde kayıtlı 50 metrekarelik taşınmazın imar planında 'Devlet Demir Yolu Alanı' olarak belirlendiği; kaldırım olarak düzenlenen kilit parke taşlarının 2.00 m2'lik kısmının parselin sınırları içerisinde kaldığı; fiilen al atıldığı görülen bu kısım için ayrı dava dosyasında yargılama yapılmasına karşın; Mahkemece taşınmazın bu kısmı yönünden, işin esasına ilişkin bir hüküm kurulmadığı, fiilen el atılan kısım yönünden ihtilafın halen devam ettiği ve çözüme kavuşturulmadığı gözetildiğinde; bu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.
Öte yandan; her ne kadar, dava konusu parselin fiilen el atılan kısmı ile, hukuken el atıldığı iddia edilen kısmı için adli ve idari yargı yerlerinde, ayrı ayrı yargılama yapıldığı görülmekte ise de; bir parsele fiili bir el atma olduğu takdirde parselin bütünü açısından el atmadan söz edilebileceği, başka bir ifadeyle taşınmazın bir bütün olarak düşünülmesi ve el atmanın varlığı halinde taşınmazın tamamı açısından el atmanın varlığı kabul edilerek buna göre değerlendirilmesi gerektiği; dolayısıyla, taşınmaza fiili el atmanın mevcut olduğu kısım yönünden tefrik edilen davada, işin esasına ilişkin karar verilmediği de dikkate alındığında; fiilen el atılan kısım yönünden ayrı, el atılmayan kısım yönünden ayrı yargılama yapılmasında, yargılamanın salahiyeti ve usul ekonomisi yönünden fayda bulunmadığı da açıktır.
Açıklanan nedenlerle, İzmir 4.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Karşıyaka 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.12.2013 gün ve E:2012/418, K:2013/667 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 4.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Karşıyaka 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.12.2013 gün ve E:2012/418, K:2013/667 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.4.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Sayın Yücel KOCABAŞ,

Yukarıdaki dava Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/321 esas sırasına kaydedilmiş ve yakın zamanda karara çıkmıştır. Kararda davacıların lehine karar verilmiş ve taşınmazın hukuken el atılan 48 m2 alanı ile fiilen el atılan 2 m2 alanı Uyuşmazlık Mahkemesinin yukarıda paylaştığınız kararı doğrultusunda bir bütün olarak ele alınmış ve taşınmazın tamamı açısından bedele hükmedilmiştir. Ayrıca dosyanın vekili ile yaptığım görüşmelerde son çıkan 6745 Sayılı Yasa ile hiçbir alakasının olmadığını, bir taşınmazda fiili el atma var ise hukuki el atılan kısmıda tıpkı fiilen el atılmış sayılarak dosyanın sonuçlandırılması gerektiği bilgisi verilmiştir.

Saygılarımla.