Mesajı Okuyun
Old 13-01-2011, 12:41   #8
Avukat Tekin

 
Varsayılan

İdare Mahkemesinden alınmış tam yargı davalarının infazı için kesinleşmeye gerek yoktur. Sadece İİK m.28 de belirtilen haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda kesinleşme beklenir.
Tehir-i İcra uygulaması da yoktur.
Aşağıda örnek bir içtihad var.

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/3388
K. 2005/6629
T. 29.3.2005
� TAM YARGI DAVASI ( İdari Yargının Edayı İçeren İlamları İle İcra Dairelerinde İlamlı Takip Yapılabileceği )
� İLAMLI TAKİP ( İdari Yargının Edayı İçeren İlamları İle İcra Dairelerinde Yapılabileceği )
� BORCA İTİRAZ ( Takip Dayanağı İlam Kesinleşmeden İcraya Konamayacak İlamlardan Olmadığına Ve Yürütmenin Doldurulmasına İlişkin Bir Karar Da Bulunmadığına Göre Borçlunun İtirazları İncelenip Sonuca Göre Karar Verilmesi Gereği )
� EDAYI İÇEREN İDARİ YARGI KARARI ( İcra Dairelerinde İlamlı Takip Yapılabileceği )
2577/m.2, 28
2004/m.38

ÖZET : Tam yargı davalarında verilen kararların belli miktarı içeren kısımları genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur. Başka bir anlatımla, idari yargının edayı içeren ilamları icra dairelerinde ilamlı takibe konu edilebilir. Takip dayanağı ilam kesinleşmeden icraya konamayacak ilamlardan olmadığına ve yürütmenin doldurulmasına ilişkin bir karar da bulunmadığına göre borçlunun itirazları incelenip sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Borçlu İçişleri Bakanlığı'na izafeten İstanbul Muhakemat Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Takip dayanağı ilamda, borçlu İçişleri Bakanlığı'nın vekili yazılı değildir. Bu nedenle takipte tebligatın doğrudan bakanlığa gönderilmesi gerekir. Adli tebligatın muhatabı kamu idaresini temsil eden kişiler veya muhakemat müdürü, Hazine avukatı gibi yetkililerdir. Somut olayda, ilamda vekil belli olmadığı gibi henüz Hazine avukatı işe el koymadığına göre tebligatın doğrudan İçişleri Bakanlığı'na gönderilmesinde yasaya aykırı bir cihet yoktur.

Bu durumda, kendisine İcra emri tebliğ edilen evrak memurun Bakanlık Teşkilat Kanunu'na göre böyle bir tebliği kabule yetkili olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken istemin süreden reddi doğru olmadığı gibi bu borçlunun işlemiş faize itirazı ilama aykırılığa yönelik bulunduğundan süresiz şikayete tabi bu başvurunun incelenmeden ve süresinde olmadığından bahisle reddi de isabetsizdir.

2- Alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

2577 Sayılı Yasanın 28/2. maddesinde tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacağı yazılıdır. Bir başka değişle, idari yargının edayı içeren ilamları İcra dairesinde ilamlı takibe konu edilebilir. Kesinleşmeden takibe konulamayacaklar aynı kanunun 28/1. maddesine göre, idare aleyhine açılan ve haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar olup, somut olaya uygulama olanağı yoktur.

Ayrıca, dayanak ilamla ilgili yürütmenin durdurulması yönünde bir karar da sunulmadığı için borçlu Adalet Bakanlığı yönünden esasla ilgili itiraz nedenleri incelenip sonuçlandırılması yerine yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu İçişleri Bakanlığı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda ( 1 ) no'lu bentte, alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının ise ( 2 ) no'lu bentte yazılı nedenlerle kabulü ile mahkeme kararının İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 29.03.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.