Mesajı Okuyun
Old 06-06-2008, 11:05   #4
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

İlamlı takipte ilamın esas ve karar numarası ile tarihi, tüm takiplerde alacaklının adresi, vergi ya da TC kimlik numarası gibi hususların eksikliği takibin ya da ödeme emrinin iptalini gerektirmez.

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/21782
K. 2006/24761
T. 26.12.2006


Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

KARAR : Alacaklı vekili tarafından, Gediz Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/617 esas, 2003/11 karar sayılı, 15.01.2003 karar tarihli ilamına dayalı olarak, ilamlı icra takibine başlandığı, örnek 53 nolu icra emrinin 18.08.2003 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, borçlu vekilinin ise yasal sürede icra mahkemesine başvurarak, icra emrinde alacaklı asilin adresinin ve faizin işlemeye başladığı günün gösterilmediği, faiz oranlarının yasal faizin üzerinde olup, takipte talep edilen işlemiş faizin de fazla olduğu ileri sürerek, icra emrinin iptalini talep ettiği anlaşılmıştır.

İcra Mahkemesince ise, icra emrinde alacaklı asilin adresinin ve faizin işlemeye başladığı gün ile faiz oranının gösterilmediği, takip tarihi itibari ile yasal faiz oranının % 30 olmasına rağmen, % 50 oranından işleyecek faiz talep edildiği gerekçesi ile icra emrinin iptaline karar verildiği görülmüştür.

İİK'in 58/1. maddesine göre takip talebinde alacaklı asilin adresinin gösterilmesi zorunludur. Aynı zorunluluk, İİK’in 41. madde delaletiyle icra emri içinde geçerlidir. Ancak, somut takip talepnamesine ekli vekaletnamede alacaklının açık adresinin mevcut olduğu ve bu suretle icra dosyası içeriğinden alacaklı asilin açık adresini öğrenme imkanı bulunan borçlunun çıkarlarının zarara uğramayacağı açıktır. ( Hukuk Genel Kurulu 23.06.2004 tarih, 2004/12-356 E. 2004/379 K. sayılı kararı. ) Kaldı ki, alacaklının takip talepnamesinde adresinin bulunmaması, bu eksikliğin icra müdürlüğünce her zaman tamamlattırılması mümkün bulunduğundan takibin ve icra emrinin iptali için gerekçe yapılamayacağından anılan nedene dayalı olarak icra emrinin iptaline karar verilmesi doğru değildir.

İİK’in 58. maddesinin 2. fıkrasının 3 nolu bendinde ( alacağın veya istenen teminatın Türk parası ile tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün ) takip talepnamesinde gösterileceği hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda alacaklı, takip talepnamesinde borçludan tahsilini istediği "işlemiş faiz miktarını" madde hükmüne uygun olarak açıkça belirtmiştir.

Adı geçen faizin başlangıç tarihini ve oranını açıklamamış ise de, takip talepnamesinde dayanak ilamın tarih ve nosu sarahaten yazılmış ve ilamın örneği de talepname ekinde icra dairesine sunulmuştur.

Faizin ilamda hüküm altına alınan tarihten başlayacağı tartışmasızdır.

Basit bir hesaplama ile de faiz oranı bulunabileceği gibi, anılan eksiklik her zaman alacaklıya tamamlattırılabilir. Bu nedenle, takip talebinde ve icra emrinde faizin başlangıç tarihi ve oranının gösterilmemiş olması icra emrinin iptalini gerektirmez.

Öte yandan, Mahkemece takipte talep edilen faiz oranının veya islemiş faizinin fazla olduğunun tespit edilmesi halinde, icra emrinin düzeltilmesi gerekip, icra emrinin tamamen iptali mümkün değildir.

Kabule göre de; ilamda hüküm altına alınan tazminat alacağının yasal faizi ile borçlu belediyeden tahsiline verilmiş olup, bu alacağa, 3095 Sayılı Yasanın 1. maddesinde belirtilen, Merkez Bankasının, kısa vadeli işlemlerde öngördüğü iskonto faiz oranlarının uygulanması gerekir. 4833 Sayılı 2003 yılı Mali Bütçe Kanunu'nun 51/t maddesi ile 5027 Sayılı 2004 yılı Bütçe Kanunun 49/o ve 5277 Sayılı 2005 yılı Bütçe Kanunun 37/e maddelerindeki faiz oranlan genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idarelerin ilama bağlı borçları hakkında uygulanır. ( HGK 1.12.2004 tarih ve 2004/12-667E sayılı kararı ) Somut olayda, tarafların sıfatları nazara alındığından sözü edilen Bütçe Kanunlarındaki, faiz oranlarının, olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Bütçe kanunu faiz oranlarının uygulanacağı kabul edilse bile 2003 yılı Bütçe Kanununun 51/t maddesi Anayasa Mahkemesi’nin 22.1.2004 tarih ve 2003/41 E. 2004/4 K. sayılı kararı ile iptal edildiğinden ve elde bulunan ve uyuşmazlığın sürdüğü davalarda, iptal kararının "geriye yürümeme" kuralı uygulanamayacağından, takip tarihi olan 06.08.2003 tarihinde, 2003 yılı Bütçe Kanununda öngörülen % 30 faiz oranının uygulanması zaten mümkün değildir.

O halde Mahkemece, Merkez Bankasından, 3095 Sayılı Kanunun 1. maddesi doğrultusunda faiz oranları sorulup uygulanması gerekli faiz oranları tespit edildikten sonra gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle Yargıtay denetimine de imkan verecek şekilde, borçlunun işlemiş faize yönelik itirazlarının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeler ile icra emrinin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366. ve HUMK 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 26.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/12-356
K. 2004/379
T. 23.6.2004

Taraflar arasındaki "ödeme emrinin iptali istemine ilişkin şikayet" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak İcra Tetkik Merciince şikayetin kabulüne dair verilen 8.8.2003 gün ve 2003/370-389 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 30.12.2003 gün ve 22789-26830 sayılı ilamı ile, ( ...Dairemiz süregelen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, takip talepnamesinde alacaklı asilin adresinin olmayıp, vekilinin adı, soyadı ve adresi mevcut olduğu taktirde bu usuli eksiklik ödeme emrinin iptaline neden yapılamaz. Merciice aksine düşüncelerle borçlu şikayetinin kabulü ile ödeme emrinin iptaline karar verilmesi uygun görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, şikayet yoluyla ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Davacı-borçlu vekili; Davalı tarafından davacı aleyhine girişilen icra takibinde düzenlenen takip talepnamesi ve 163 örnek ödeme emrinde alacaklı asilin adresinin belirtilmediğini ileri sürerek, ödeme emrinin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Tetkik Mercii'nin; "İİK.nun 58/1. maddesine göre takip talebinde alacaklının adresinin bulunmasının yasal zorunluluk olup, bu eksikliğin giderilmesi gerektiği" gerekçesiyle "şikayetin kabulü ile, ödeme emrinin iptaline" dair verdiği karar Özel Daire'ce yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, Tetkik Mercii'nce önceki kararda direnilmiştir.

Davalı-alacaklı vekilince, davacı-borçlu aleyhine girişilen kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde düzenlenen takip talepnamesi ve borçluya tebliğ edilen 163 örnek ödeme emrinde alacaklı asilin adresinin mevcut olmayıp, vekilinin adı, soyadı ve adresinin bulunduğu ve bu usulü eksiklik nedeniyle, görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, icra takibinin bütün aşamalarına esas ve başlangıç olmak üzere, alacaklının icra dairesine bir takip talebinde bulunması zorunludur. Eş deyişle; ilamsız, ilamlı bütün takip yolları bir takip talebi ile başlar.

Takip talebi, icra memurunun bir ödeme emri düzenleyerek, borçluya göndermesini gerektirir.

Bu noktada, takip talebi ve ödeme emrinde bulunması gereken kayıtlar, İcra ve İflas Kanunu'nun 58. ve 60. maddelerinde gösterilmiş olup; bu belgelerde alacaklının adı, soyadı ve adresinin yazılı olması, yasanın amir hükmü gereğidir.

Giderek, alacaklı takibini bir vekil vasıtasıyla yapmakta ise, takip talebinde ve ödeme emrinde, ayrıca vekilin adı, soyadı ve adresinin de gösterilmesi; takip talebine vekaletnamenin aslı veya onanmış bir örneğinin eklenmesi gerekir.

Somut olayda takip, alacaklı adına vekili tarafından yapılmış ve takip talebine eklenen vekaletnamede alacaklının açık adresi de belirtilmiştir.

Az yukarıda açıklandığı üzere, ilke olarak takip talebinde alacaklı asilin adresinin gösterilmesi gerekirse de; somut olayın özelliği itibarıyla alacaklının açık adresinin vekaletnamede mevcut olduğu ve bu suretle icra dosyası içeriğinden alacaklı asilin açık adresini öğrenme imkanı bulunan borçlunun çıkarlarının zarara uğramayacağı açıktır.

Hal böyle olunca, mercice, aynı yöne işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak borçlunun şikayetinin reddine karar verilmesi gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. maddesi BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 23.06.2004 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.


T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/6789
K. 2006/8789
T. 24.4.2006

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : İİK'in 58/1. maddesine göre takip talebinde ( alacaklının ve varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin adı, soyadı, vergi kimlik numarasının, şöhret ve yerleşim yerinin yazılı olması ) ve ayrıca aynı Kanunun 58/3. maddesine göre de, ( ... faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi ) nin belirlenmesi gerektiği ifade edilmiş;

İİK'in 60/1. maddesine göre de; alacak ve alacaklı ile ilgili bu bilgilerin takip talepnamesine uygun olarak ödeme emrinde de gösterilmesi gerektiğine işaret edilmiş bulunmaktadır.

İlke olarak, takip talebi ve ödeme emrinde anılan hususların yazılı olması gerekmekle beraber; vergi kimlik numarasının her zaman tamamlanması mümkün olduğu gibi, bonodaki vade tarihinden takip tarihine kadar basit bir hesaplama ile faiz oranı tespit edilebileceğinden sözü edilen eksiklerin iptal sebebi kabul edilmesi aşırı şekilcilik olup, hak kaybına neden olur ( HGK.'nun 23.06.2004 tarih, 2004/12-350 E. 379 K. ).

O halde, mahkemece borçlunun sair itiraz ve şikayetleri incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 24.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.