Mesajı Okuyun
Old 25-11-2011, 16:05   #21
Av.Buğcan Çankaya

 
Varsayılan

1. Staja kabul aşamasında sınav yapılması
Bu maddeyi şahsen destekliyorum. Ancak burada ayrım çok iyi yapılmalı. Kişiye mevcut hukuki bilgisi sınayan bir sınavdan ziyade, mesleğiyle ilgili kurallar ve mesleğe bakış açısı sorgulanmalı. Kişiyi, Üniversite öğrenimi görüyormuşcasına, hukuki bilgileri sınayan bir sınav yapılması hakkaniyete aykırı olacaktır kanaatindeyim.


2.Stajın 2 sene sürmesi ve ücret ödenmesi


Ücret ödenmesi durumunda, staj süresinin 2 yıla çıkarılmasını destekliyorum. Ancak, burada en önemli kıstas kişiye bu sürede verimli bir deneyim sahası yaratılmalı. 1 sene boyunca yapılan staj dahi hiç bir deneyim kazanmayan Stajyer Avukatların varlığı, Adliye stajının tasdikten öteye gitmemesi gibi durumların önce önüne geçilmesi gerekiyor. Eğer, kaliteli ve verimli bir deneyimleme süreci sağlanabilecekse 2 yıl makul. Ancak, hiç bir deneyim sağlanmadan, verim olmadan 2 yıl olmasının kimseye bir yararı olmayacağı düşüncesindeyim.

3. Mesleğe kabul için sınav yapılması

Bu madde üzerinde aylarca tartışılabilecek bir madde. Kişi, YÖK tarafından denetlenen Üniversitelerimizden mezun olmaya hak kazanmış ve diplomasını almış. Eğer yapılacak sınavda, kişinin diploma alması safhasındaki öğrenimini sorgulayacaksak, bunu hangi kurum, hangi yetkiyle yapabilecek? Hukuka uygunluk nasıl sağlanacak? Sınav sözlü-yazılı gibi çeşitlemelerden hangisiyle yapılacak? Sınav soruları kim tarafından hazırlanacak? gibi bir çok soru akla gelecek. Adalet Bakanlığı'nın sınavı hazırlaması, uygulaması ve sonuçlandırması ciddi anlamda kaos ortamı yaratacaktır. Diğer yandan TBB veyahut Baroların bu sınavı hazırlaması, uygulaması ve sonuçlandırmasında ise, aynı bölümlerden mezun ancak aralarında kıdem ve deneyim farkı olabilecek kişilerin, deneyimsiz kişilerin hukuki bilgisinin sınanması anlamına gelecektir ki, bu durumda sınavın hukuka uygunluğu tartışılacaktır.

Diyelim ki, sorular ülke bazında öğretim yapan Hukuk Fakültelerinin göndereceği öğretim görevlileri tarafından hazırlansın. Bu durumda, her yiğidin yoğurt yiyiş tarzının farklılığı, öğretim görevlilerin öğretim tarzı ve öğrenci ile ilişkileri vb. bir çok faktör sınavın tutarlılığı açısından kafamda soru işaretleri oluşturucaktır. Ayrıca sınavların okunması, değerlendirilmesi gibi durumlar, bir öğretim görevlisinin vermiş olduğu A dersinden 100 alıp geçmiş öğrencinin, bu oluşum tarafından sorulan A dersi sorularından 0 alması durumunda ne olacaktır?

Bu konuyu çok uzun tartışabiliriz. Şahsen, böyle bir sınavın getireceği pozitif değerlerin, zamanla götürdüğü şeyler karşısında, yaşanacak süreç ve sorunlar karşısında bir değerinin kalmayacağını düşünüyorum. Bu konuya her zaman çekincemi koymuştum, kendi aklımın yettiği kadarıyla ise bu işin içinden çıkamıyorum. Çıkabilen varsa dinlemeye hazırım.

4.Yerel/Yüksek Mahkemede kıdem konusu

Bu durum öncelikle eşitlik kavramını alt üst eden bir olgu. Aynı fakültelerden, belki aynı derecelerle mezun, ancak birisi mesleğe daha önce başlamış kişiler arasında bir dengesizlik yaratılmaya çalışılıyor. Örneğin mesleğinde 5 sene kıdemli bir meslektaşım ile yeni başlayan bir kişinin arasındaki deneyim farkını inkar etmem mümkün değil. Ancak, kişinin yapısını bu durumda hiç hesaba katmadan, kişinin araştırma ve öğrenme kapasitesi hiç hesaba katılmadan, önce başlayan bayrağı alsın mantığı pekte mantıklı gözükmüyor. Burada kişinin başarısını onun karakteri belirleyecektir. Örneğin X yıl kıdemli olupta, Ceza hukuku anlamında deneyimi az olan meslektaşlarımız vardır. Yeni başlayan ancak Ceza Hukuku dalında deneyimi olan meslektaşlarımda vardır. Bu durumda, Ceza hukuku ile ilgili bir davada, deneyimi olmayan X yıl kıdemli meslektaşımız Yüksek yargıda görev alabiliyorken, bu konuda deneyimi ve bilgisi kıdemliye göre daha fazla olan meslektaşın önü kesilmiş olacaktır. Peki bu durumda oluşacak zararlardan kim sorumlu olacaktır? Kısaca, bu ayrımın oluşturulması safhasında neler kriter alınacaktır? Yıl üzerinden kıdem gibi anlamaktayım ben. Eğer durum böyle ise, bundan verim alabilmek mümkün olacak mı? Veyahut hiç bir zaman Yüksek yargı evresinde görev alamayan genç meslektaşların deneyim kazanması amacıyla gökten deneyim yağmuru mu yağdırılacaktır? Kişi kıdem yılı dolduğunda, yaşı ilerlemiş ancak Yüksek yargıyla yeni tanışmış olacaktır ki, burda beklenen hedef adaletin sağlanması ise yine korkulan sonuç deneyim kazandırılamayan kişi sebebiyle oluşacaktır. Ayrıca vekil eden-müvekkil ilişkisindeki verimin en büyük göstergesi, onlar arasındaki tatmindir diye düşünüyorum. Bu durumun aksi durumlarda zaten tarafımıza yöneltebilecek sorumluluk davaları söz konusudur. Kişinin, kendisine Avukat seçme özgürlüğünü kısıtlayan bu maddeye çekince koymaktayım.

5.Disiplin affı yönünde düzenleme yapılması


Eğer Stajyerlere sınav, Avukatlık mesleğine kabul için sınav gibi olgular destekleniyorsa, 5.maddenin gündeme alınması bana göz boyama amaçlı görünmekte. Disiplin affı yönünde düzenlemenin yapılmasındaki amacı, eğer bazı maddeler için destek alamazsak, en azından disiplin cezası olan meslektaşların desteğini bu madde ile kazanırız gibi bir düşüncenin ürünü olarak sanmaktayım. Eğer meslekte kalite arttırımından, nicelikten, nitelikten söz ediliyorsa, buna uygun düzenlemeler yapacağız deniyorsa, 5.maddenin hiç bir zaman karşımıza getirilmemesi gerekiyor. Eğer mesleğini gerektiği gibi ve kurallara uygun şekilde yerine getiremeyen kişiler varsa, disiplin cezası verilmesinin bir sebebi varsa ve bunda bir amaç hedeflenmişse, tüm bu amaçları yok edecek yegane durum, üzerinde yazdığım 5.maddedir.

6. Avukatlığın "şirketleşmesi", yabancı avukatlık hizmetleri


Bu konuyu tartışmaya açmaktaki temel amacı bana açıklayabilecek bir kişi olursa, minnetlerimi sunacağım. Mevcut düzenlemede çok büyük sorunlar mı yaşanıyor merak etmekteyim. Ne amaçla şirketleşiyoruz, ne amaçla ülkemizdeki insanlara iş sağlayamazken, ülke dışına iş sağlama amacına gidiyoruz? Acaba TBB ülkemiz Avukatlarına ve adalet sistemine güvenmiyor mu? Meslektaşlarımızın vermiş olduğu hizmetten dolayı memnun değil mi? Yabancı avukatların ülke içinde çalışmasına müsade edilmesinin temel amacı ne? Benim algım burada son buldu ne yazık ki.

[u]7.65 yaş için Avukatlığın yasaklanması hususu/U]

Bundan ziyade, Avukatlık mesleğini meslek olarak seçmemiş, Hakimlik, savcılık ve öğretim görevlisi olarak görev yapmış kişilerin bu görevleri bıraktıktan sonra veya bırakmadan Avukatlık yapabilmelerine dair bir düzenleme daha hoş olurdu. Örneğin Hakim ve Savcıların, 2 yıllık staj süresine tabi tutulması. Yine aynı şekilde öğretim görevlilieri içinde stajın şart olması. Ayrıca, hem öğretim görevlisi olup, hem de Avukatlık yapılabilmesine dair bir düzenleme yapılabilmesi, Tıp Doktorları hakkında yapılan düzenlemelerin bu mesleğe de getirilmesi. Hatta Avukatlık ofislerinin de belli bir düzene getirilmesi pekte hoş olurdu.

8.Belirli bir kıdem üzerine "yeşil" pasaport hakkı verilmesi

Bu maddeye karşı geçerli ve mantıklı sayılacak gerekçeyi o kadar çok merak ediyorum ki...

Özetle, meslekte iyileşme sürecinde yapılabilecek düzenlemelerin uzun bir süreçten geçirilmesi gerekiyor. Bence bu yeni düzenleme biraz "oldu-bitti" tadında. İnce eleyip, sık dokuyarak, bu mesleği yapan kişilerin görüşleri alınarak, kimseyi zor durumda bırakmayacak bir şekilde, kişilerin mesleki hak ve özgürlükleri ele alınarak düzenlemeye gidilmesi yararımıza olacaktır. Ancak, bugün itibariyle bu düzenlemelerin bir an önce yapalım düşüncesiyle harekete geçildiğini görmek beni düşündürmekte.

Düzeltme : Ankara Barosu websitesinde bulunan .pdf formatındaki belgeler, tarafımdan zorlukla açılmakta. Bu yüzden 8.maddeyi ekleyerek düzenleme yapmış bulunmaktayım.