Mesajı Okuyun
Old 06-01-2006, 18:50   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Olay eğer polisin adli görevi sırasında meydana gelmişse doğrudan adli mahkemeler yetklilidir, yani bu durumda ya ceza davasına müdahil olup şahsi hak istenecek ya da doğrudan personel ve bakanlık aleyhine tazminat davası açılabilecektir.

Aksi halde yani idarenin hizmet kusuruna dayanılarak idari yargı yerinde tam yargı davası açılacaksa bu durumda idari dava açma sürelerine uymak gereklidir.Bilindiği gibi idari eylemlere karşı açılacak tam yargı davası (ıttıla) 1 / (herhalde)5 yıllık hakdüşürücü sürelere tabidir.Burada ıttıla ne zaman başlar?

Alıntı:
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu;idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır. Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılma¬sıyla birlikte
ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılamaları sonucu ortaya çıkabilmektedir. Özellikle kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlendiği ödevin ve yürüttüğü hizmetin
kural, usul ve gereklerine aykırı ola¬rak, kendisine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak gene de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, onları kullanarak hareket ettiği. bu nedenle de idaresinden, tamamen ayrılmasını önleyen ve engelleyen görev kusurları nedeniyle doğan zararların
tazmini istemiyle açılacak tam yargı davalarında eylemin idariliği. bazen ceza davalarıyla personelin şahsi kusuru sonucumu yoksa görev kusuru sonucumu zararın ortaya çıktığının belirlenmesinden sonra saptanabilmektedir.
Bu itibarla, 2577 sayılı Yasa'nın 13.maddesinde öngörülen l ve 5 yıllık sürenin eylemin idariliğinin ortaya çıktığı tarihten itibaren hesaplanması zorunludur.

Aksi yorumun zarara yol açan eylemin idariliğınin ortaya çıkmasıyla kulanılması mümkün olan dava açma hakkım ortadan kaldıracağı, hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

Dava konusu olayda tazmini istenen zarar işkence sonucu ölüm nedeniyle uğranılan zarar olduğuna göre, ölümün işkence nedeniyle meydana gelip, gelmediğinin, işkence eylemini idarenin personelinin resmi görev ve yetkisini
kullanarak gerçekleştirip, gerçekleştirmediğinin belirlenmesine bağlıdır.

Bu itibarla olayda 8.8.1980 tarihinde davacıların yakınının ölmesi eylemin ortaya çıktığı tarih olarak kabul edilebilirse de. yasada öngörülen idari eylemin ortaya çıktığı tarihin bu tarih olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Eylemin idariliği. sanık polisin, yargılanması sonucu, ...'nın suçunu ikrar ettirmek amacıyla ve katil kastı olmaksızın faili gayrı muayyen şekilde darpta bulunmak suretiyle ölümüne sebebiyet verdiğinin belirlenerek mahkum edilmesine ilişkin ceza mahkemesi kararının onanarak kesinleştiği 21.12.1993 tarihinde kesinlik kazanmıştır.

Bu duruma göre de olayda eylem tarihi (eylemin idariliğinin kesinleştiği tarih) ceza mahkemesi kararının kesinleşme tarihi olduğundan ceza mahkemesi kararının onandığı 21.12.1993 tarihinden sonra, yasada öngörülen süre içinde ilk defa
25.7.1994 tarihinde adisi yargı yerinde. 20.10.1994 tarihinde verilen görev yönünden ret kararı sonucu, bu kararın 29.11.1994 te tebliği üzerine 21.12.1994 te idari yargı yerinde açılan dava süresindedir.



Bu karara göre ceza mahkemesi kararının kesinleşme tarihi eylem tarihi olarak dikkate alınmıştır.Bu kararın istikrar kazanmış bir yargı olup olmadığını tam olarak bilemiyorum fakat sanırım size yararı olacaktır.Ama tavsiyem süresi içinde davanızı açmanızdır.

Selamlar