Mesajı Okuyun
Old 03-06-2007, 22:38   #4
Heybe Hukuk

 
Varsayılan

Sevgili meslektaşım;

Tarafınıza kesin mehil verilmemiş; işbu mehile uymamanız halinde doğacak sonuçlardan açıkça ihtar edilmemiş; bu ihtar tutanağa geçirilmemiş; olduğundan bahisle, mahkemenin sözkonusu ara kararı usule aykırıdır. Bu nedenle öncelikle konuşarak; ama mutlaka ve mutlaka yazılı bir beyanla mahkemenin işbu ara kararından rücu etmesini talep etmelisiniz diye düşünüyorum. Aşağıdaki kararın da bu hususta size yardımcı olabileceğini düşündüm. Kolay gelsin..

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 1979/1798
Karar: 1982/785
Karar Tarihi: 15.09.1982
ÖZET: Türk hukuk uygulamasında yerleşmiş benimsenmiş deyimi ile (ara kararları) yargılamaya son vermeyen aksine onu yürütmeye ilerletmeye yarayan kararlardandır. mesela görev ve yetki itirazların reddi bir delilin kabule şayan bulunup bulunmadığına zamanışımı savunmasının reddine ilişkin kararlar bu niteliktedir. Örnek olarak belirtilen bütün bu karaların ortak devam etmesi sonucunu doğurmasıdır. O halde mahkeme işten el çekmesine müncer olmayan biri ara kararıyla belli bir olayı halledip bilahere bu kararında hukuki bir hataya düştüğünü anlarsa bundan dönerek yerine hukuka uygun olan yeni bir ara kararı ikame edebilir. diğer bir söyleşiyle kural olarak mahkeme hakimi verdiği ara kararından (dava veya yargılama sonuçlanmadan önce) dönebilir. Genel nitelikteki bu kuralın tek istisnası verilen ara kararın taraflarından biri yararına (kazanılmış hak) doğurması halidir; daha açık bir anlatımla bir ara kararın verilmesiyle taralardan biri yararına usuli kazanılmış bir hak doğar, öyle ise mahkeme nin artık bu karardan dönmesine yasal olanak yoktur. Bir yargıtay bozma ilamına uyulmasına ilişkin ara kararıda bu nitelikte olduğundan bundan dönme rücu caiz değildir. Çünkü usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi usul yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir.(1086 S.K. m. 429)

Dava: Taraflar arasındaki tapulama tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Çataca Tapulama Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 18.7.1978 gün ve 1977/1323 E. 1978/1144 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine yargıtayla yedinci hukuk dairesinin 25.12.1978 gün ve 1978/11267 - 15656 sayılı ilamıyla (Tapulama tespitine karşı süresi içinde yapılan itirazı inceleyen tapulama komisyononca tapulama kanunun 54. maddesinin uygulanması suretiyle taraflar dışındaki gerçek hak sahibi adına tescile karar verilir. Tapulama komisyononca nizalı taşınmazın dava dışı 613 parsele revizyon gören tapu kaydı kapsamında kaldığını kabul edilmiş ve o tapu kaydının malikleri adına tesciline karar verilmiştir. Davacı hazine lehine tescil kararı verilen kişileri hasım göstermek suretiyle komisyon kararına karşı süresi içinde dava açmıştır. bu durumda mahkemece tarafların iddia ve savunmaları saptanmak ve gerekli inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmek gerekir. Mahkemece bu yönün gözönünde tutulmamış olması isabetsiz olduğu gibi kabule görede eskı ilan günleri saptanmaksızın tutanağın davalılar yönünden kesinleştiğinin kabul edilmesi de isabetsizdir. gerekçesiyle bozular dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalılar vekili
Hukuk Genel kurulunca incelenerek direnm kararın süresinde temyiz edildiği anlışıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
Yerel mahkeme önceki kararın yargıtay özel dairesi tarafından bozulması üzerine yeniden yaptığı duruşmanın 27.4.1979 günlü oturumda verdiği bir ara kararıyla "özel daire bozma ilamına uymuş" ne varki daha sonra 29.5.1979 günlü oturumda (tamamen usul hükümlerine aykırı olarak ) kararın niteliğini açıklamaksızın sadece duruşmanın bittiğini bildirmekle yetinmiş ancak yazılı tebliğ ettirdiği gerekçeli kararında bu kez eski hükümde direndiğini açıklamıştır.
Bilindiği ve özellikle hukuk genel kurulun 23.10.1981 gün ve 1980/15 - 2296 E. 1981/687 Karar sayılı ilamında da açıkça vurgulandığı vechile Türk hukuk uygulamasında yerleşmiş benimsenmiş deyimi ile (ara kararları) yargılamaya son vermeyen aksine onu yürütmeye ilerletmeye yarayan kararlardandır. mesela görev ve yetki itirazların reddi bir delilin kabule şayan bulunup bulunmadığına zamanışımı savunmasının reddine ilişkin kararlar bu niteliktedir. Örnek olarak belirtilen bütün bu karaların ortak devam etmesi sonucunu doğurmasıdır. O halde mahkeme işten el çekmesine müncer olmayan biri ara kararıyla belli bir olayı halledip bilahere bu kararında hukuki bir hataya düştüğünü anlarsa bundan dönerek yerine hukuka uygun olan yeni bir ara kararı ikame edebilir. diğer bir söyleşiyle kural olarak mahkeme hakimi verdiği ara kararından (dava veya yargılama sonuçlanmadan önce) dönebilir. Genel nitelikteki bu kuralın tek istisnası verilen ara kararın taraflarından biri yararına (kazanılmış hak) doğurması halidir; daha açık bir anlatımla bir ara kararın verilmesiyle taralardan biri yararına usuli kazanılmış bir hak doğar, öyle ise mahkeme nin artık bu karardan dönmesine yasal olanak yoktur. Bir yargıtay bozma ilamına uyulmasına ilişkin ara kararıda bu nitelikte olduğundan bundan dönme rücu caiz değildir. Çünkü usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi usul yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir. (9.5.1960 gün ve 21/9;4.2.1959 gün 13/5 sayılı İçt. Bir. kararları ) hal böyle olunca mahkemmece ayapılacak iş uyulan bozma ilamı doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra hasıl olacak durum uyarınca yeni bir karar vermekten ibarettir. bu itibarla direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerle HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.9.1982 gününde oybirliği ile karar verildi.