Mesajı Okuyun
Old 08-11-2012, 16:56   #44
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.mahmut dikmen
Değerli Meslektaşlarım,
İzmir Barosu üyesi değerlimeslektaşım Süleyman KARADAĞ’ın “avukatın arkasında duramayan baro” tanımlaması ve bu tanımlama üzerineyapılan yorumlar nedeniyle birkaç söz etmem gerektiği düşüncesiyle siteye üyeoldum ve size bu satırları yazıyorum.
Ben olayın gerçekleştiği tarihitibarıyla Avukat Hakları Merkezi sorumlu Yönetim Kurulu üyesi olarak görevyapmaktaydım.
Bir sabah İzmir Barosu AvukatHakları Merkezi’nden sorumlu hukukçu personelimiz aradı.
“Bir meslektaşımızın ,………… mahkemeninhakiminin henüz gelmediğini ,bu durumuntutanak altına alınmasını istediğini” belirtti.
Saate baktım saat:08.45 idi.
“Daha erken,saat 9’u geçsinbakalım, mümkünse saat 09.30,hatta 10.oo’a doğru tutanak tutulabilirse daha iyiolur,basit bir mazeretle savuşturulamasın” dedim.
“Meslektaşımız şu an tutanaktutulması konusunda ısrarlı” dedi.
“Saat:9.oo’dan önce tutanaktutamayız.Eğer meslektaşımız bu konuda ısrarlıysa tutanağını kendisi tutacak,haklıykenhaksız duruma düşmeyelim” dedim.
Bu kararın kendisine iletilmesini ve saat 9.oo’dan sonra tutanak tutulmatalebi varsa gereğinin yapılmasını istedim.
Sorduğumda “Meslektaşımızın birdaha aramadığını” söylediler.
Daha sonra meslektaşımızı, AdliyeBaro birimindeki Başkanlık odasındadiğer YK üyesi arkadaşlarımla konuşurken gördüm.Arkadaşlarım böyle bir şeyinolmaması gerektiğini ve araştıracaklarını söylüyorlardı ki ben geldim.
Konu nedir dedim,böyle böyledediler.Süleyman bey’i ilk kez oradagördüm,kendisine “Süleyman Bey arkadaşlara hangi saatte tutanak tutulmasınıistediğinizi de söylediniz mi” diye sordum.
“Ama mesai saat:8.30 başlıyor”dedi. “Onlar benim mesleki mazeretimi kabul etmedi,savcılığa şikayet ettiler”dedi.
Ben, ” siz özel olarak mıuğraşıyorsunuz” diye sordum.
“Evet” dedi. “Ben her sabah omahkemeye gidip tutanak tutacağım” dedi.
Ben de “yaşadığınız sorunu keşke bizedoğru dürüst anlatsaydınız, anladığım kadarıyla siz bu konuyukişiselleştirmişsiniz” dedim.
“Evet,öyle”dedi.
AHM’deki hukukçu personelimiziaradım, “tutanak konusunda SüleymanBey’e yardımcı olun” dedim.
Olan biten budur.
Değerli meslektaşlarım,
Biz avukatlar, yargılamafaaliyetinin birer parçasıyız,hakim ve savcılar da öyle. Hepimiz zaman zaman helehele büyük şehirlerde duruşmalara geç kalabiliyoruz. 10-15 dakika beklemeyen bir meslektaşımız veya hakim olduğunda sinirlerimizi kontroletmekte zorluk çekiyoruz.
Biz avukatlar için geçerli olanbu durum, hakim ve savcılar için de söz konusu olabilir.
Süleyman Bey’in, mahkemece mazeretininkabul edilmeyip, savcılık şikayeti yapılması elbette ki çok çirkin bir davranış.
Süleyman Bey’in sabahsaat:08.45’de tutanak tutulması ısrarı elbette ki yanlış bir davranış değil,ama sonraki süreçte yani şikayet halinde, baronun ve avukatın haklılığınırahatlıkla ifade edileceği bir argüman da değil.
Öncelikle yaptığımız işlemlerde haklılığımızıntartışmasız olmasına özen gösterdik.
Bu konudaki hassasiyetimizin birnedeni de önceki yıllarda yaşadığımız kötübir deneyimdi.
Süleyman Bey, henüz genç birmeslektaşımız.2000-2002 yıllarında adliyede yaşananları bilmez.
Olay hatırladığım kadarıyla şöylegelişir;
Tespit talebiyle nöbetçimahkemeye giden meslektaşımız hakimin olmadığını görür.Tespit talebi olduğuiçin meslektaşımız bir an önce işini yapmak ister,hakimin nerede olduğuna dair dekalemden sağlıklı bir bilgi verilmez.Meslektaşımız da o dönem Acil MüdahaleGrubu adıyla çalışan dayanışma grubundan yardım ister ve durum tutanak altınaalınır.Saat sorunu olan bir durum da yoktur ortada, açıkça hakim yoktur.
Ardından bütün hakimler toplanıparalarında karar alır, oda kapılarına bundan böyle hiçbir avukatlagörüşmeyeceklerine dair yazılar yazarlar. Sonra öğrenilir ki nöbetçi hakim,kemoterapi görmektedir. Bütün hakimler, insani olarak anlayış gösterilmesigereken böyle bir durumda avukatların tutanak tutma çabasına açıkça tepki göstermişlerdi.
Bu olumsuz deneyimin yaşanmasıhepimizin empatiye ihtiyacı olduğunu gösterdi.
AHM olarak Süleyman Bey’in istediğisaat itibarıyla ( ki saatin 08.45 olduğunu tekrar hatırlatayım) tutanak tutmakkonusunda çok hevesli olmamamızın nedeni, bahsettiğim haklılık zeminininyitirilmemesi idi. Yani Süleyman Bey’in sözünü ettiği “hakiminhaklarını savunan baro” olmakla bir ilgisi yoktu.
Ama bu şartlarda bu durumun anlaşılmasını beklemek de Süleyman Bey’e haksızlık olabilir.
Süleyman Bey,sadece yaşadığı vealgıladığı biçimiyle “Avukatın Arkasında Duramayan Baro ” yakıştırmasını uygungörmüş İzmir Barosuna.
Sadece şu kadarını söyleyeyim;
Birlikte görev yaptığım başkanımızSema PEKDAŞ ve tüm YK üyesiarkadaşlarımla birlikte tüm meslektaşlarımıza ayrımsız hukuki destek verdik,hiçolmadığı kadar Avukat Dayanışmasını hayata geçirdik. İlçe,ilçe,kurum kurumorganizasyon gerçekleştirdik.
Konunun bu halegetirilmesi,sorunun kendisinden çok sanıyorumseçim sürecine girmiş olmamızla ilgili.
Değerli meslektaşımız SüleymanKaradağ “bu yönetimin aleyhine sonuna kadarçalışacağım.” ifadesiyle bu amacını ortaya koymuş zaten.
Meslektaşımızın niyeti veya kim olduğu,bizzat şahsım ve İzmir barosuyönetimi bakımından önemli olmadı.Gereken her zaman yapıldı.
Süleyman Bey’e bu vesile ile sesleneyim;
Görev sürem doldu.Avukat HaklarıMerkezinden,bundan böyle başka bir meslektaşım sorumlu olacak. Ama ben bumerkezde yine emek vermeye devam edeceğim.
Eğer bu iş öyle değil böyleyapılır diyorsanız, AHM’nde aktif çalışmaya ve komisyon toplantılarına katılmanızıbekliyorum.
Göreveçağrıldığınızda işim var,şehir dışındayım demezsiniz umarım.
Çünkü AHM olarak avukatlarüzerine yaptığımız anket çalışmasında,meslektaşlarımızın en çok meslekidayanışmanın yetersiz olduğu konusunda yakınmasına belirtilmesine rağmen,ikiyılda halen Avukat Dayanışma Grubunda ismini yazdıran avukat sayısı 100’übulmuyor.Bu da ayrı bir sorun.
Bu listeyi de çoğunlukla birsorun yaşayıp,baroyu yanında bulan meslektaşlarımızla oluşturabildik.
Süleyman Bey’in de AHM hukukçupersonelinin teklifi üzerine adının dayanışma grubuna yazılmasına onay verdiğini biliyorum.
Benim bu süreçte çıkardığım netsonuç şudur;
“Evet bir sorun yaşadığımda baroyu yanımda göreyim,ama bir meslektaşındayanışmaya ihtiyacı olduğunda bu ben olmayayım.”
Neyse,konuşulacak çok sorunumuz var,keşketüm sorunlarımızın kaynağı bir baro yöneticisinin (şahsımın) bir meslektaşı, onunistediği biçimiyle anlamadığı için yaşanmışolsun.Çözümü kolay.
Son olarak bir cümleyle;
İddiaya dayanarak forumsayfasında olumsuz değerlendirmelerde bulunan meslektaşlarıma “savunma” olmadandoğru yargıya varılamayacağını hatırlatmak isterim.
Daha iyi nedenlerle yazışmaküzere Süleyman Bey’e ve tüm meslektaşlarıma saygılarımı sunarım.
Av.Mahmut DİKMEN

Sayın Karadağ bu konuyu açtığında, mesajında kullandığı "Avukatın arkasında duramayan baro" ibaresini yadırgamıştım.

Ancak Sayın Dikmen tarafından yapılan yukarıdaki açıklamayı da yadırgadım.

Çünkü;

1- İletilen sorun: "Bir meslektaşımızın, ___ mahkemenin hakiminin henüz gelmediğini, bu durumun tutanak altına alınmasını istediğini...” şeklinde. Bunun üzerine saate bakılıyor ve 08.45 olduğu görülünce "Daha erken, saat 9’u geçsin bakalım, mümkünse saat 09.30, hatta 10.00’a doğru tutanak tutulabilirse daha iyi olur, basit bir mazeretle savuşturulamasın.” deniyor. Niye bekleniyor? Bunun yanıtı yok. Hatta "“Saat 09.00’dan önce tutanak tutamayız." diye karar veriliyor. Niye?
Tamam, diyelim ki beklendi; peki saat 9.30 - 10.00 olunca ne yapılıyor? Hiçbirşey. Hiçbirşey yapılmamasının gerekçesi ise, meslektaşın bir daha aramaması. E, o zaman Avukat Hakları Merkezi niye var? Meslektaş bir daha aramazsa sorun çözülmüş mu oluyor?
Yapılması gereken, meslektaşa akıl öğretmek değil, o tutanağın tutulmasına yardımcı olmaktı. Tutanak, suçlama değildir, şikayet dilekçesi değildir. Ne görülüyorsa, onun yazıldığı bir belgedir. Saat bahane edilerek tutanağın tutulmasında meslektaşa yardımcı olunmamasını yadırgıyorum, doğru bulmuyorum.

2- Açıklamada, sorunu ileten meslektaşla yapılan konuşmanın aktarıldığı kısım daha da yadırgatıcı:

- Süleyman Bey arkadaşlara hangi saatte tutanak tutulmasını istediğinizi de söylediniz mi?
- Ama mesai saat 08.30'da başlıyor.

Bunun üzerine meslektaşa sorulan soruya bakar mısınız?

- Siz özel olarak mı uğraşıyorsunuz?

Ve ayrıca:

- Anladığım kadarıyla siz bu konuyu kişiselleştirmişsiniz.

Oysa açıklamanın biraz alt kısmında bu soru ve söz ile çelişecek şekilde "Meslektaşımızın niyeti veya kim olduğu, bizzat şahsım ve İzmir Barosu yönetimi bakımından önemli olmadı. Gereken her zaman yapıldı." yazıyor.

3- Açıklamanın sonraki bölümünde meslektaşın sabah saat 08.45’de tutanak tutulmasını istemesi "elbette ki yanlış bir davranış değil" diye nitelenip, hemen ardından "ama"lar başlıyor. Açıklamanın bu bölümünde, eskiden yaşanmış bir sorun anlatılıyor ve hakkında tutanak tutulan hakimin kemoterapi gördüğü belirtilip, buradan "tutanağın gereksiz yere tutulduğu", "diğer hakimlerin tepkisine yol açıldığı" yönünde bir sonuca varılıyor. Oysa tedavi gören bir hakimin, bu tedaviye ilişkin rapor alması mümkündür. Sağlık sözkonusu olduğunda rapor alınmasına da kimsenin bir lafı olamaz. Ama izinli ya da raporlu olmayan bir hakimin de görevinin başında olması beklenir. Bunun "insani anlayış" ya da "empati" ile bir ilgisi yoktur. Açıklamada eskiden yaşanmış olaydan yanlış dersler çıkarılmaktadır. Meslektaşın talebi haklı ise o tutanak tutulmalıydı. Sonraki süreçte ne olacağı, meslektaşın isteminin haklılığı karşısında önemsizdir. Tutanak konusu hakim insani bir ihtiyaç nedeniyle o an orada değilse, olay şikayet konusu yapılmaz ve hatta meslektaş tarafından buna rağmen şikayet konusu yapılırsa da Baro'nun buna katılmama seçeneği vardır. Ama meslektaşın talebi sadece tutanak tutulması iken ve bu talebin de haklı olduğu belirtiliyorken, o tutanağın tutulmaması büyük bir çelişkidir.

Tüm bunlardan vardığım sonuç: Barolar, meslektaşların sorun yaşadığı durumlarda en azından "olanın tespiti" anlamındaki tutanağın tutulmasına yardımcı olmalıdırlar. Meslektaşın haklılığı, haksızlığı o an önemli değildir.