Mesajı Okuyun
Old 04-01-2003, 11:44   #1
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan Halkımız Bunu Hak Etti

Gündem değişmedi.. Avukat sayısınn sınırlandırılması konusu hâlâ gündemin alt maddelerinde bekliyor.. Birinci sırada savaş var.

Yanık çöp kokusu gibi savaş kokuları geliyor deniz ötesinden. Aylardır bekliyoruz. Bush ile yatıyoruz, Irak’ta kalkıyoruz.

DEVLETİN GÖREVLERİ
Ama halkımız konuyu önemsemiyor gibi sanki. Halkımız önemli konuları devlete bırakır: eğitim, sağlık, adalet, savunma gibi dört önemli konu devletin aslî görevidir.

1- aslî görevler
Devlete eğitim ve sağlık görevlerinde özel sektör yardımcı oluyor. Eğitim ve sağlık özel sektörün omuzlarında (cenaze olarak) taşınıyor.

Adalet ise fedakar hakim-savcılarımızın direngen omuzlarına yüklenmiştir... Bu bütçe ile Adliyeleri ve Cezaevlerini bir iktisatçının yönetmesi mümkün değildir; yönetmek için savcı olmak gerekir.

Böylelikle devlet bu üç aslî görevini de yapıyor gibi gözüyor.

Dördüncü görevi de ordumuz üstlenmiş; bir yandan vatanı, diğer yandan devleti (rejimi) savunma kta.

2- asıl görev
Bu dört aslî görev dışında bir de ASIL GÖREV vardır ki halkımız bunu bizzat denetler: Devletin asıl görevi para bulmak ve bulduğunu vatandaşın cebine koymaktır . En önemlisi budur. Bu görevini yapamayan hemen gider. Nedeni sorulmaz bile; mazeret dinlenmez. Orta Asya’dan getirdiğimiz bir gelenektir bu. Osmanlı sadrazamları bunu iyi bilirler; başlarından geçmiştir.

SAVAŞIN GÖREVLER İLE İLİŞKİSİ
Şimdi halkımız düşünüyor: acaba bu ‘’savaş konusunda karar verme işlemi’’ devletin para bulma görevi ile ilişkili mi?

Belli belirsiz tereddüt ile yanıt: EVET !!!!!!!

Bu durumda halkımız : ‘’O halde bırakalım devlet düşünsün’’ diyerek savaşa karar vermenin ayıbını bir tüzel kişiliğin kurumsal yapısı içine atıyor. Halkımız kendi küçük hesaplarını Devletin Yüksek Menfaatleri’nin arkasına gizliyor. Gizlenen ayıp ‘’para için savaşmak’’

Halkımız para konusunda mazeret dinlemez. Ama, buna karşılık, para bulma konusunda da devlete hesap sormaz; Devlete ‘’Nerden buldun ‘’ demez. Deseydi zaten, iç borç dış borç derken, bugün bu hallere düşmezdik.

SAVAŞ İLE HALKIMIZIN (gayrı meşru) İLİŞKİSİ
Savaşa karşı çıkarken halkımız değil, 22 yaşın altındakiler düşünülerek karşı çıkılmalı. Halkımız savaşı hak etti. Zaten halkımız savaşmayı kendinde bir hak olarak görme alışkınlığında. Zaten savaş tartışılmıyor, hep ‘’cebe ne girecek’’ tartışması yapılıyor. Çünkü cep büyük kalacak, giren küçük olacak ... ‘’ Üç koyup beş almak’’ ancak kumarda mümkündür. Müttefiklerimiz ile kumar oynamıyoruz. Borçlu sıfatı ile pazarlık yapıyoruz. Ne kadar yapılırsa !!!


SAVAŞ İLE GENÇLERİMİZİN (ölümcül) İLİŞKİSİ
Ne yazık ki, halkımız 22 yaşın üstünde... Ben gençleri ‘’halkımızdan’’ saymıyorum. Gençler halkımız gibi düşünmezler; onlar bambaşkadır. Bambaşka.... Gençler, çıkar peşine düşmezler... Onlar şehit düşerler....