Mesajı Okuyun
Old 14-11-2008, 21:27   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Merhaba,

Sizin için üç tane karar ekliyorum.

1.Cezaların kanuniliği ilkesi ile doğrudan ilgili bir karar :

T.C. YARGITAY
2.Ceza Dairesi

Esas: 2007/6390
Karar: 2007/6303
Karar Tarihi: 07.05.2007

ÖZET: Suçta ve cezada yasallık ilkesi uyarınca, yasada öngörülmeyen yükümlülükler kimseye yüklenemeyeceğinden, kanun yararına bozma istemindeki düşünce yerinde görüldüğünden, hükümde yer alan <5237 sayılı TCK'nın 51/3. maddesi uyarınca denetim süresi içinde sanığın alkollü içecek kullanmasının ve alkollü içki kullanılan yerlere girmesinin yasaklanmasına> ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması gerekir.


(5237 S. K. m. 2, 51)

Eşe karşı kasten yaralama suçundan sanık Mehmet'in 5237 sayılı TCK'nın 86/2, 86/3-a ve 62. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, anılan Kanun'un 51/1. maddesi uyarınca hapis cezasının ertelenmesine, aynı Kanun'un 51/3. maddesi gereğince 1 yıl denetim süresinin belirlenmesi ve denetim süresi içinde alkollü içecek kullanmasının ve alkollü içki kullanılan yerlere girmesinin yasaklanmasına dair, Dinar Sulh Ceza Mahkemesinin 21.12.2006 tarihli ve 2006/207-247 sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı’nca verilen 30.03.2007 gün ve 17620 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay C.Başsavcılığının 16.04.2007 gün ve 2007/68076 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle okundu;

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5237 sayılı TCK'nın <Hapis cezasının ertelenmesi> kenar başlıklı 51. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, <İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası ertelenebilir> hükmü ile aynı maddenin üçüncü fıkrasında, <Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkum olunan ceza süresinden az olamaz.> hükmü ve dördüncü fıkrasında ise, <Denetim süresi içinde; a) Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine, b) Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, mahkemece karar verilebilir.> hükmünün yer almasına rağmen, 5 ay hapis cezası ertelenen sanık hakkında, madde hükmünde yer almayan <alkollü içecek kullanmasının ve alkollü içki kullanılan yerlere girmesinin yasaklanmasına> şeklinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Gereği düşünüldü:

Suçta ve cezada yasallık ilkesi uyarınca, yasada öngörülmeyen yükümlülükler kimseye yüklenemeyeceğinden, kanun yararına bozma istemindeki düşünce yerinde görüldüğünden Dinar Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilip kesinleşen 21.12.2006 gün ve 2006/207-247 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca BOZULMASINA, hükümde yer alan <5237 sayılı TCK'nın 51/3. maddesi uyarınca denetim süresi içinde sanığın alkollü içecek kullanmasının ve alkollü içki kullanılan yerlere girmesinin yasaklanmasına> ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkarılmasına, hükmün diğer kısmının aynen bırakılmasına 07.05.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


2-Zaman bakımından uygulama ile ilgili bir karar :

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu

Esas: 2008/3-58
Karar: 2008/71
Karar Tarihi: 01.04.2008

ÖZET: Tecil ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseselerinin, 765 sayılı TCY gereğince verilmiş olan cezaya göre daha lehe sonuçlar doğurması ihtimali bulunduğundan; Yerel Mahkemece verilen hükmün, hüküm tarihinden sonra fakat temyiz incelemesinden önce yürürlüğe girdiği anlaşılan söz konusu Yasa değişikliğinin değerlendirilmesi mecburiyeti nedeniyle bozularak, lehe yasanın belirlenmesi açısından dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesi gerekirken, onama kararı verilmesi isabetsizdir.

(5237 S. K. m. 7, 87) (5252 S. K. m. 9)

Dava: 20.11.2003 tarihinde sanık Ferit Ağırtaş'ın bakkal dükkanında tartıştığı Kenan Yükkaldıran'ı tabanca ile ayaklarından vurduğundan bahisle 765 sayılı TCY. nın 456/2 ve 457/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davası sonunda; Siverek Asliye Ceza Mahkemesince 27.09.2005 gün ve 603-656 sayı ile; <... (Sanık Ferit Ağırtaş'ın atılı suçu işlediği kabul edildikten sonra) 765 sayılı TCY. nın 456/2. maddesi hükmüyle faile <iki seneden beş seneye kadar hapis cezası> verilebileceği hükme bağlanmıştır. Adli Tıp Kurumu raporuyla yaralanması sırasında müştekinin hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek şekilde kemik kırılmasına maruz kaldığı sabit olmuştur. Sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY. ndaki karşılığı 87/3. maddesi olup bu madde uyarınca kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre <bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına> hükmolunabileceği belirtilmiştir. 765 sayılı TCK. nun 456/2. maddesinin ceza miktarı itibarıyla sanık lehine olduğu açıktır. Yine 5237 sayılı TCK. nun 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenleri ile 765 sayılı TCK. nun 59. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerindeki indirim oranı 1/6 olup herhangi bir lehe değişiklik sözkonusu değildir. 765 sayılı TCK. nun hükümleri sanık lehine olduğundan sanık Ferit lehine 765 sayılı TCK. hükümleri tatbik olunur.> şeklindeki karşılaştırmanın ardından, <Sanık Ferit Ağırtaş'ın 765 sayılı TCK. 29. maddesi gözetilerek, 765 sayılı TCK. 456/2.(2 yıl), 457/1 (1/3) ve 59. maddeleri uyarınca 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen cezanın nevi ve miktarı itibarıyla 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri uyarınca paraya çevrilmesine ve ertelenmesine yer olmadığına ….. teminatın infaza başlandığında iadesine, müsadereye, yargılama giderine> hükmedilmiştir.

Hüküm sanık Ferit Ağırtaş müdafii tarafından temyiz edildiğinde, Yargıtay 3. Ceza Dairesince 26.09.2007 gün ve 9613-6545 sayı ile; onanmış olup, onama kararına karşı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.03.2008 gün ve 32542 sayı ile;

<Mahkemece sanık yönünden, işlediği sabit olan suç itibarıyla 765 sayılı Yasanın lehe olduğu kabul edilmiş; ancak, lehe yasanın tespiti sırasında yapılan karşılaştırma 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesinde öngörüldüğü üzere <olaya uygulanmak ve ortaya çıkan sonuçları birbiriyle karşılaştırmak> biçiminde ve denetlenebilir ölçüyle hükümde gösterilmemiştir. Mahkeme; her iki yasa yönünden birbirleriyle kıyaslanan yasa maddelerini soyut olarak saymış olmasını lehte yasa mukayesesi için yeterli görmüştür. Uygulama bu yönüyle 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesine aykırıdır.

Diğer taraftan; hükümden sonra 5237 sayılı TCK. 87/3 madde-fıkrası, 19 Aralık 2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 5560 sayılı Kanunla, yukarıdaki maddeye belirlenen cezanın yarısına kadar artırılması şeklinde değiştirilmiştir.

Maddenin değişik haliyle, bütün olarak 5237 sayılı TCK. somut olaya uygulanması halinde sanık aleyhine en fazla 1/2 oranında artırım yapılsa dahi 86/13-e, 87/3, 62 maddeleri uyarınca asgari hadden 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası tayin edilebilecektir. Ceza süresi yönünden 5237 sayılı TCK. uygulaması sanık lehine sonuç yaratmaktadır.

…..Bu açıklamalara göre; uygulama 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesine aykırı olduğundan ve hükümden sonra 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 4. maddesiyle değişik 5237 sayılı TCK. nun 87/3. madde-fıkrası nazara alınarak sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğundan hükmün bozulması gerekirken, onanması yerinde değildir> şeklinde açıklama yapılarak itiraz yoluna başvurulmuştur.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Genel Kurul'daki inceleme sanık Ferit Ağırtaş hakkında kasten yaralama suçundan verilen hükme hasren yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında ortaya çıkan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCY.nın 87/3. madde ve fıkrasında 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 4. maddesiyle getirilen değişikliğin, sanık lehine yeni bir durum oluşturup oluşturmadığı ile buna bağlı olarak hükmün yeniden değerlendirme yapılması için mahalline iade edilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.

Dosya incelendiğinde;

20.11.2003 tarihinde sanık Ferit Ağırtaş'ın akli dengesi yerinde olmayan kardeşi Ferat'ın almış olduğu ve ezildiği anlaşılan sigara paketini değiştirmek üzere gittiği bakkal dükkanında, sigara paketini geri almak istemeyen mağdur Kenan Yükkaldıran ile tartışması ve bu tartışma sonunda, Kenan Yükkaldıran'ı tabanca ile ayaklarından vurarak dosyadaki rapora göre <sol ayak tibiada meydana gelen parçalı fraktür kırığının şahsın hayati fonksiyonlarını ağır (5) derecede etkileyeceği fakat hayati tehlike geçirmesine neden olmayacağı> biçimde yaralaması tarzında gerçekleşen olayın sübut ve vasfının kabulüyle, olayda haksız tahrikin bulunmadığına ilişkin değerlendirme açısından Yerel Mahkeme, Özel Daire ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında her hangi bir ihtilaf bulunmadığı gibi kabul edilen oluşun dosya kapsamıyla da uyumlu olduğu belirlenmiştir.

İtiraza getirilen hususla ilgili olarak yapılan incelemede ise;

Sanık hakkında 765 sayılı Yasaya göre verilen hükümde; 765 sayılı TCY. nın 456/2. maddesindeki ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapisken, mahkemece 2 yıl hapis cezasına hükmedilmiş, bu ceza suç silahla işlendiği için aynı Yasanın 457/1. maddesi gereğince 1/3 oranında artırılmış, daha sonra ise Yasanın 59. maddesi uyarınca 1/6 oranında takdiri indirim yapılmak suretiyle sonuçta 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezasına hükmedilmiş olduğu görülmektedir.

Eylemin 5237 sayılı Yasaya göre değerlendirilmesi durumunda ise iki ayrı olasılıkla karşılaşılmaktadır:

1- 19.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önceki dönemde yapılması gereken uygulama;

Belirtilen dönemde yürürlükte olduğu şekliyle 5237 sayılı Yasanın 87. maddesinin 3. fıkrası şu şekildedir. <Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.>

Buna göre;

Kabul edilen eylemle, mağdurda <hayati fonksiyonları ağır derecede etkileyecek biçimde> kemik kırılması meydana geldiğine göre, verilebilecek temel ceza 5237 sayılı Yasanın 87/3. maddesi uyarınca, <kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre> 1 yıldan 6 yıla kadar hapistir. Bu suretle verilecek cezadan suçun silahla işlenmiş olması nedeniyle ayrıca artırım yapılmayacaktır. Ancak 1/6 takdiri indirim yapılabileceğinden, sanık hakkında sonuç olarak 10 ay ile 5 yıl arasında bir ceza belirlenmesi icab edecektir ki, kırığın hayati fonksiyonları ağır derecede etkileyecek nitelikte olması nedeniyle bu cezanın üst sınıra yani 5 yıla yakın olması gerekir.

2- Hüküm tarihinden sonra, fakat onama kararından önce 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın getirdiği değişiklikler sonucu oluşan durumda yapılması gereken uygulama;

5237 sayılı Yasanın 87/3. maddesinin 5560 sayılı Yasa ile değişmiş hali ise şöyledir: <(Değişik: 06.12.2006-5560/4 md.) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.>

Şu durumda, 5560 sayılı Yasanın 4. maddesiyle 5237 sayılı Yasanın 87/3. maddesindeki cezalandırma sistemi değiştirildiği ve temel cezanın belirlenmesi açısından <yukarıdaki maddeye> yani 86. maddeye atıfta bulunulduğu için,

Temel ceza 5237 sayılı TCY. nın 86/1. maddesine göre belirlenmelidir. Yani öncelikle 86/1. madde uyarınca 1 yıl ile 3 yıl arasında bir ceza belirlenmesi ve bu cezanın suçun silahla işlenmiş olması nedeniyle 86. maddenin 3/e fıkrasına göre yarı oranında artırılması gerekmektedir. Dolayısıyla bu suretle belirlenebilecek ceza 1 yıl 6 ay ile 4 yıl 6 ay arasında hapis olabilecektir. Son olarak ta, fiil kemik kırılmasına neden olduğundan 86. maddeye göre belirlenmiş olan 1 yıl 6 ay ile 4 yıl 6 ay arasındaki cezanın 87/3. madde uyarınca <kırığın hayati fonksiyonlar üzerindeki etkisi ağır olduğundan> yarı oranında artırılması lazımdır. Şu durumda, sanık hakkında tayin edilecek olan cezanın (takdiri indirim uygulanmadan önce) 1 yıl 6 aydan fazla olması, buna karşılık 4 yıl 9 ayı aşmaması zorunludur. Örneğin, somut olaydaki hükümde olduğu gibi alt sınırdan uygulama yapıldığında 86. maddeye göre 1 yıl 6 ay olarak tespit edilecek cezanın, 87/3. madde uyarınca <kırığın hayati fonksiyonlar üzerindeki ağır etkisi nedeniyle> en üst oranda (yarı oranında) artırılması durumunda ortaya çıkacak ceza 2 yıl 3 ay hapistir. Bu cezadan takdiri indirim nedeniyle 1/6 oranında indirim yapılması halinde ise sonuç ceza tecil ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseselerinin uygulanabilirlik sınırı olan 2 yılın altına, yani 1 yıl 10 ay 15 gün hapse kadar inebilecektir. Buna karşılık, belirtilen iki sınır arasındaki cezayı takdir etme yetkisi Özel Daire veya Ceza Genel Kuruluna değil, Yerel Mahkemeye aittir.

Şu durumda, 5237 sayılı TCY. nın 5560 sayılı Yasa ile değişik 87/3. maddesi uyarınca verilebilecek sonuç ceza ile bu cezanın 2 yılın altında olması durumunda uygulanma olasılıkları beliren tecil ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması müesseselerinin, 765 sayılı TCY gereğince verilmiş olan cezaya göre daha lehe sonuçlar doğurması ihtimali bulunduğundan; Yerel Mahkemece verilen hükmün, hüküm tarihinden sonra fakat temyiz incelemesinden önce yürürlüğe girdiği anlaşılan söz konusu Yasa değişikliğinin değerlendirilmesi mecburiyeti nedeniyle bozularak, lehe yasanın belirlenmesi açısından dosyanın Yerel Mahkemeye gönderilmesi gerekirken, onama kararı verilmesi isabetsizdir.

Kaldı ki; incelenen hükümde, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesinde öngörülen usule uygun olarak yapılmış bir karşılaştırmanın da bulunmadığı görülmektedir. Zira; cezanın belirlenmesi sırasında, 765 ve 5237 sayılı Yasa hükümlerinin olaya ayrı ayrı uygulanması suretiyle denetime de olanak verecek şekilde somut cezaların tayin edilmesi ve lehe yasanın bulunan sonuçların karşılaştırılması suretiyle tespiti zorunluluğuna uyulmayıp, soyut norm karşılaştırması ile yetinilerek, 765 sayılı Yasanın daha lehe sonuçlar doğuracağının kabul edilmiş olması, usule ve yerleşik içtihatlara aykırıdır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde olduğu görülen itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına ve dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle:

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,

2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 26.09.2007 gün ve 9613-6545 sayılı onama kararının kaldırılmasına,

3- Siverek Asliye Ceza Mahkemesinin 27.09.2005 gün ve 603-656 sayılı hükmünün BOZULMASINA,

4- Dosyanın Siverek Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 01.04.2008 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

3- Yer bakımından uygulama ile ilgili bir karar :

T.C. YARGITAY
11.Ceza Dairesi

Esas: 2006/4044
Karar: 2006/6680
Karar Tarihi: 13.07.2006

ÖZET: Sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçunun İcra hareketlerinin Türkiye'de yapılması ve yurt dışında bulunan banka görevlilerinin yanıltılarak Türkiye'deki banka şubelerine havale yapılmasının sağlanması, dolandırıcılık suçunun; haksız çıkarın Türkiye'de elde edilmesiyle tamamlanması karşısında yargılamaya devam olunarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, suçtan zarar görenlerin yabancı banka olup suç yerinin yabancı ülke olduğunun kabulü gerektiğinden bahisle şikayet yokluğu nedeniyle davanın durmasına karar verilmesi yasaya aykırı olup bozma sebebidir.

(765 S. K. m. 5/2) (5271 S. K. m. 223/8) (5237 S. K. m. 8)

Dava: Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıklar H. ve 5 arkadaşı haklarında açılan kamu davasının yargılaması sırasında, suçun yurt dışındaki bankalara karşı ve yurt dışında işlendiğinden bahisle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5/2. maddesi uyarınca şikayete bağlı olmasından ve dosyada da şikayet bulunmamasından dolayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddesi gereğince yargılamanın durmasına dair D. 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08.12.2005 tarihli ve 2001/314, 2005/478 sayılı kararın, tüm dosya kapsamına göre, mahkemesince, sanıkların üzerine atılı dolandırıcılık suçlarını yurt dışındaki bankalara karşı ve yurt dışında işledikleri kabul edilerek, suç tarihi itibariyle lehine olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 5/2. maddesi uyarınca aşağı haddi 3 yıldan az cezayı gerektiren suçlarda takibat icrası zarar gören şahsın veya yabancı hükümetin şikayetine bağlı olduğu ve dosyada şikayet bulunmadığı gerekçesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddesi gereğince yargılama şartı gerçekleşmediğinden bahisle yargılamanın durmasına karar verilmiş ise de,

Sanıkların eylemlerinin, Almanya'daki banka şubelerini telefonla arayarak kendilerini hesap sahibi olarak tanıtıp bu ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının banka hesaplarından, görevlileri yanıltarak Türkiye'de bulunan banka şubelerine havale yapılmasını sağlamak suretiyle dolandırıcılık yapmak şeklinde belirlenmesi karşısında, dolandırıcılık suçunda suç yerinin haksız menfaatin sağlandığı yer olmasından dolayı, haksız menfaatin konusu olan paraların Denizli'deki banka şubelerinden çekilmiş olması sebebiyle suç yerinin Türkiye olarak kabulü gerekeceği, kaldı ki mağdurun banka şubeleri olarak kabulü halinde bile suç yerinin değişmeyeceği, bu sebeple 765 Sayılı Kanunun 5/2. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığı cihetle, yargılamaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 01.05.2006 gün ve 18379 sayılı yazılı emirlerine atfen Yargıtay C.Başsavcılığı'nın 22.05.2006 gün ve YE. 2006/95044 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla incelenip gereği görüşüldü:

Karar: Sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçunun İcra hareketlerinin Türkiye'de yapılması ve yurt dışında bulunan banka görevlilerinin yanıltılarak Türkiye'deki banka şubelerine havale yapılmasının sağlanması, dolandırıcılık suçunun; haksız çıkarın Türkiye'de elde edilmesiyle tamamlanması karşısında yargılamaya devam olunarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, suçtan zarar görenlerin yabancı banka olup suç yerinin yabancı ülke olduğunun kabulü gerektiğinden bahisle şikayet yokluğu nedeniyle davanın durmasına karar verilmesi,

Sonuç: Yasaya aykırı kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce bu itibarla yerinde görüldüğünden Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 08.12.2005 gün ve E: 2001/314, K: 2005/478 sayılı kararının CMK'nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığı'na iadesine, 13.07.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kolay gelsin, saygılarımla.