Mesajı Okuyun
Old 16-09-2004, 15:26   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan TCK'da Çocuklar Unutuldu

TCK'da çocuklar unutuldu

Önceki gün olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu, AB yolunda bir adım daha atmak için yeni TCK tasarısını pazar gününe kadar yasalaştırmayı hedefliyor.

Meclis'te görüşülen TCK tasarısında çocuklarla ilgili maddeler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırı. Çocuklarla ilgili maddeler TCK'dan çıkarılmalı ve onlar için ayrı düzenleme yapılmalı

16/09/2004 Radikal Gaztesi
SEDA AKÇO
1980'lerin başından beri Türk Ceza Kanunu'nu değiştirmek üzere tasarılar hazırlanıyor. Halen yürürlükteki yasa 1926 tarihli, neredeyse 80 yıllık. 1926'dan bu yana tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toplumsal yapıda önemli değişiklikler oldu. Hukukun bu değişikliklere cevap verecek biçimde kendini yenilemesi kaçınılmaz. Bu kadar uzun süren hazırlık süreci sonrasında hepimiz, hazırlanmakta olan Türk Ceza Kanunu'nun yeni toplumsal duruma, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesini bekliyoruz. Burada önemli bir sorun toplumun ihtiyaçlarının ne olduğunu tespit etmek. Bu sorun çünkü hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiği düzenlerde bu ihtiyacı anlamak için oldukça uzun süren araştırmalar yapılıyor, karşılaştırmalı hukuka bakılıyor, uluslararası hukukun geliştirdiği standartlar inceleniyor. Sonrasında ise hazırlanan tasarı kamuoyunda uzun uzadıya tartışılıyor. Biz ise ne yazık ki, böyle derin çalışma sürecinden yoksunuz.
Öncelikle ihtiyaçları ortaya koyan verilerimiz yok, sanırım bunlara gerek duymuyoruz. Çünkü bizim kanun hazırlayıcılarımız, hiçbir araştırmaya gerek kalmadan toplumun ihtiyacının ne olduğunu anlayabilecek durumda olduklarını düşünüyorlar. Tartışma süreci de oldukça gereksiz bir şey. Çünkü, nasıl olsa iki parti bir araya gelip, uzun yıllar kamuoyunun, hukukçuların, Anayasa Mahkemesi'nin tartışıp karara bağladığı konuları bir gecede değiştirebiliyorlar. Temmuzda kamuoyuna sunulan TCK gibi bir kanunu iki ay sonra yasalaştırmak, katılımcı demokrasinin gereğini yerine getirmekten çok daha büyük bir başarı göstergesi.
Böylesi bir toz dumanda çocukların unutulması kaçınılmaz. Çocuklar zaten okullara, evlere kapattığımız, ağlamadıkça hatırlamadığımız, sokakta karşılaşınca neye uğradığımızı şaşırdığımız, toplumsal yaşamımıza çok da kabul etmediğimiz varlıklar. Hele kurallara uymadıkları zaman; durumlarının insaniliğine temelli yabancılaşıp; dehşet, korku, tiksinti ile yaşamımızın dışına itmeye çalıştığımız canavarlar. TCK tasarısı bu yaklaşımı fazlasıyla içselleştirip, halen yürürlükte olan kanunun çocuklara sunduğu -ama uygulamada asla hayata geçirilemeyen- olanakları da ortadan kaldırıp, çocukları suç-ceza çemberinin acımasızlığına, anlamsızlığına ve nafileliğine terk ediyor. Halbuki yeni kanundan, ceza sorumluluğu yaşını gerçekçi bir sınıra getirip; bu yaşın altındaki çocukların suça itilmelerini, onların eğitim, sağlık, barınma gibi ihtiyaçlarını güvence altına alarak önlemeyi seçmesini, yani bu grubu tamamıyla ceza adaleti dışında tutmasını bekliyorduk. O çocuklarla ceza hukuku değil, medeni hukuk koruyucu tedbirler almak üzere ilgilensin; eğer bu çocuklar suçta aileleri veya başka yetişkinler tarafından kullanılıyorsa, bunu yapan yetişkin cezalandırılsın, çocuk ise o ortamdan uzaklaştırılarak korunsun istiyorduk.


14 yıldır bekleyen sözleşme
Eylemlerinin anlam ve sonuçlarını anlayabilecek yaştaki çocuklar içinse, kanundan klasik öç alma mantığından uzaklaşmasını, telafi edici adalet anlayışını benimsemesini, çocuğun içinde bulunduğu koşulların düzeltilmesine olanak veren bir sisteminin temellerini oluşturmasını bekliyorduk. Çünkü, çocuğu suç açmazından korumanın tek ve en etkili yolunun onu suça iten sebeplerden korumak olduğunu artık hiç birimiz yadsıyamıyorduk. Bunun için yeni yasanın yaş ayrımı yapmaksızın tüm çocuklar için sosyal incelemeye dayalı bir yargılama sürecini tercih etmesini; koruyucu tedbirlere öncelik veren ve cezayı da ceza yerine geçecek güvenlik tedbirlerini de son çare olarak öngören çok seçenekli karar olanaklarını benimsemesini istiyorduk. Çünkü, çocuklarımız bunu hak ediyorlar ve çünkü biz onlara bu sözü verdik. 1990 yılında BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi'ni (ÇHS) imzalayarak hükümet, 1995 yılında bu sözleşmeyi onaylayarak ve kanun haline getirerek Türkiye Büyük Millet Meclisi onlara bu sözü verdi. Unutmamamız gerekir ki, bu söz bizim adımıza verildi.Sözümüzü tutmalı ve ÇHS'nin 40. maddesinde taahhüt ettiğimiz gibi bu konuları çocuklara özel yasalarla düzenlemeliyiz. Şu an yaşadığımız örnekler, kanunla ihtilaf halindeki çocuklar için onlara özel yasalar, usuller ve makamlar olmalıdır diyen, ÇHS'nin 40. maddesinin 3. fıkrasının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Eğer çocuklarla ilgili düzenlemeler genel kanunlar içinde yapılacak olursa yetişkinlere yönelik tutumdan etkilenmesi kaçınılmaz. Halbuki, çocukların özel ilgiye gereksinimi bulunmaktadır.
Evet, şimdi sözümüzü tutmalı ve Meclis'ten çocuklara verdiğimiz sözü içeren kanunun gereğini yerine getirmesini istemeliyiz. Ya da oturup bir açıklama yazmaya çalışmalıyız; biz yetişkinler kanunların bize verdiği yükümlülükleri yerine getirmemek konusunda bu kadar rahat davranırken, çocuklardan nasıl olup da tüm kurallara uymasını beklediğimize, uymayanları ceza hukukunun acımasızlığına böylesine kolay terk edebildiğimize dair. Acaba hangimizin yüreği yeter, bir çocuğun, evden atıldığı için sokakta yaşayan, aç kaldığı için çalmak dışında çaresi kalmayan bir çocuğun ya da onu dünyaya getiren ailenin sunduğu tek seçenek yankesicilik olan bir çocuğun gözlerine bakarak, seni o ortamdan koruyacak kurumları oluşturmadık, sana sadece bu ortamda kendini suçtan korumanın sorumluluğunu sunabiliyoruz, bir de fazla ileriye gidersen cezaevlerinin, ürkütücü koğuşlarını sunabiliyoruz, demeye.
Böyle yapmak zorunda değiliz. Çocuklarla ilgili düzenlemeleri TCK dışında tutarak, onlara özgü adalet sistemi oluşturabiliriz. Ceza sorumluluğu olmayan çocukları, suç işleyenlere uygulanan güvenlik tedbirleriyle değil, koruma tedbirleri alarak koruyabiliriz. Sadece gelişim düzeyine değil, bulunduğu koşullara bakarak karar verebiliriz ve bu kararın onu suçtan koruyacak, böylece toplumun ihtiyaçlarını da karşılayacak bir karar olmasını sağlayabiliriz. Onun eğitimini, barınmasını, kısaca sağlıklı gelişimini güvence altına alacak kurumları oluşturarak, çocuk adalet sisteminin onun yararına işlemesini sağlayabiliriz.
Ancak bunu biz yapabiliriz. TCK'nın bu düzenlemesine karşı çıkarak, seçenek önererek, TBMM'nin görüşmelerini takip ederek ve tabi olması gereken için çalışarak. İnanarak, savunarak ve çalışarak.
Seda Akço: Çocuk Adalet Sistemini Yapılandırma Girişimi Sözcüsü
(Mesaj yazanın izni ile forum alanına taşınmıştır)