Mesajı Okuyun
Old 23-04-2013, 13:59   #50
SARAÇ

 
Varsayılan

Merhaba,

Yargıtaydan farklı düşünüyorum. Hiç bir kanunda "çekin ibraz süresine" dair her hangi bir atıf yokken, ilamlarında çekin ibraz süresine göre bir ayrıma gitmiştir ki kanaatimce hatalı bir yorum yapılmıştır.

Zira 6103 sayılı kanunun 2. maddesinin a) fıkrası aynen "Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır." demiştir. O halde zamanaşımının hangi kanun döneminde gerçekleştiğine bakmak gerekir. Çünkü zamanaşımı bir olay hukuki bir vakadır. 6273 sayılı kanunun 03.02.2012 tarihinde yürürlüğe girdi ve yedinci maddesi 6762 sayılı kanunun 726. maddesindeki süreleri üç yıla çıkardı. " MADDE 7- 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 726 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan “altı ay” ibareleri “üç yıl” şeklinde değiştirilmiştir."

Şu halde, zamanaşımının gerçekleştiği tarihin, 6273 sayılı kanunun yürürlüğünden önce mi? sonra mı? olduğunun tartışılması ve sonuca göre bir karar verilmesi daha doğru bir yorum olacağı kanaatindeyim.

Zira eski kanun döneminde yapılmış çeke dayılı ve hali hazırda yürüyen icra takip dosyalarınız altı ayılık zamanaşımına tabi olmaya devam edecek ve aslında yürürlükte bulunmayan bir kanun maddesi de bu zamanaşımının dayanağı olacak ki kabul edilemez bir hukuksuzluk olup, bütün hukuk öğretilerini hiçe sayacaktır.

Diğer taraftan hali hazırda çeke dayalı icra takip dosyalarımızı "altı aylık" ve "üç yıllık" zamanaşımına tabi dosyalar şeklinde bir ayrıma gitmek zorunda kalacağız ki hiç bir hukuk mantığı bunu kabul etmez.

Varsayalım; icra dairesine gittiniz ve 2011 yılında takip konusu yaptığınız bir çek dosyanızda en son 2012 yılında başında işlem yapmıştınız ve altı aylık zamanaşımı süresini kesmek için haziran 2012'de tekrar aynı icra dosyasında işlem yapmak için hazırlandınız, talebinizi hazırladınız bu arada bir baktınız 6273 sayılı kanun yürürlüğü ile birlikte eski türk ticaret kanunundaki zamanaşımı süresi üç yıl olarak değiştirilmiş ( ki bu madde sizi altı ayda bir işlem yapmak zorunda bırakan bir madde ) bu durumda hangi kararı verirdiniz?

Sonuç olarak; arkadaşlarımız tarafından paylaşılan Yargıtay kararlarında zamanaşımı süresi yönünden vurgulanan "çekin ibraz süresi" doğru bir ayrım değildir.

Kanaatimce, zamanaşımı süresi yönünden "zamanaşımının gerçekleştiği tarih yani olayın meydana geldiği tarih (6103 sayılı kanunun 2. maddesinin a fıkrası )" ayrımı yapılması ve bu tarihin 6273 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mi sonra mı olduğunun hakim tarafından tartışılması ve sonuca göre bir karar vermesi daha doğru olacaktır.

Saygılarımla