Mesajı Okuyun
Old 05-11-2012, 08:51   #1
halit pamuk

 
Varsayılan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu ile Getirilen Değişiklikler Ve Uygulamaları-Görev Ve Yetki

6100 sayılı HMK kapsamında yapılan değişiklerin değerlendirilmesi









I) GÖREV



ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVİ

Dava konusunun değer ve miktarına bakılmasızın malvarlığına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi görevlidir.


---- Derneklerin feshi davaları Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür.


------Nüfus Kayıt Düzeltme davaları Asliye Hukuk Mahkemesinde görevlidir. Yargıtay isim değiştirilmesi dvasında Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir, demektedir. "Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2012/ 4144 Esas 2012/ 8527 Talep, isim değiştirilmesine ilişkindir.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.'nun 382. maddesinde, çekişmesiz yargı işleri düzenlenmiş aynı maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde, Kişiler hukukundaki çekişmesiz yargı işleri başlığı altında 2. madde olarak Ad ve soyadın değiştirilmesi hususuna ilişkin taleplerin çekişmesiz yargı işi olduğu belirtilmiş aynı yasanın 383. maddesinde de çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olacağı hükmüne yer verilmiştir.HMK.'nun 383. maddesine göre çekişmesiz yargıda sulh hukuk mahkemesinin görevi asıl olup asliye hukuk mahkemesinin görevi istisna olduğundan yalnız mahkeme veya hakim terimlerinin kullanıldığı bütün çekişmesiz yargı işleri için sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmaktadır. (Prof. Dr. B. Kuru/Prof. Dr. A.C.Budak İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 85, Sayı: 5, Yıl: 2011, sh: 33-36)Somut olayda uyuşmazlık 07.12.2011 tarihinde yani 6100 sayılı HMK.'nun yürürlüğe girmesinden sonra mahkemeye getirilmiştir.Bu durumda, isim değiştirilmesine ilişkin uyuşmazlık 6100 sayılı HMK.'nun 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra açılan çekişmesiz yargı işi niteliğinde olup sulh hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.






-----Yabancı mahkeme kararlarının tenfizinde Asliye hukuk Mahkemesi görevlidir.


------ İstanbul’da bazı Asliye Hukuk Mahkemeleri, , TMK.m.588 uyarınca açılan gaiplik ve tescil davalarında, gaiplik yönünden Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle, tefrik kararı vererek görevsizlik kararı vermektedir.

-----
- Hertürlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yolaçtığı vücut bütünlüğün kısmen ya datamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi tazminat davalarınınAsliye Hukuk Mahkemesinde görüleceğine ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunun 3. Maddesi Anayasa Mahkemesinin 16.02.2012 tarih ve 211/35 ve 2012/23 K sayılıkararı ile iptal edilmiştir. Pekcanıtez’e göre, Anayasa Mahkemesinin kararının yayımlandığı 19.05.2012 tarihine kadarAsliye Hukuk Mahkemesinde açılan davalar Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeyedevam edecektir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Hukuk Muhakemeleri KanunuHükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku. SH. 124. 13. Baskı)




SULH HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVİ:

1..Kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan tüm davalar ile bu davalara karşı açılan davalar, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülür. (hmk.m.4)
(hmk.m.4)





---- Kira sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle kira sözleşmesinin iptali davası da sulh hukuk mahkemesinde görülecektir.AncakPekcanıtez’e göre, kira sözleşmesi geçersiz ise görevli mahkeme Asliye HukukMahkemesidir. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Hukuk Muhakemeleri KanunuHükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku. SH. 126. 13. Baskı)



---- Kira ilişkisinden doğan her türlü olumlu ya da olumsuz tespit davası Sulh Hukuk Mahkemesinde açılacaktır.


----- Her türlü kira alacağı ve tazminat davaları ile bunlara mukabil açılan karşı davalar da sulh hukuk mahkemesinde görülecektir. Ancak UMAR’a göre, kanunun yeni metninde “kira alacağı ve tazminat davası” demediğini, metni kırparak sadece kira alacağı dediğine göre, kira alacağının yanında haksız fiilden doğan tazminat talebi olması durumunda, ikinci istem için tefrik kararı vererek o istem bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği görüşündedir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd) Ancak, Kuru, her türlü kira alacağı ve tazminat davası ifadesini kullanmaktadır.(Kuru,Arslan, Yılmaz- Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı. 22. Baskı Sh. 123)


----- İlamsız tahliye, kanunda istisna olarak gösterilmiştir.


---- 6100 sayılı kanunla yapılan değişiklikle birlikte, Uyarlama davaları, kiralanan şeyin teslimi için açılan davalarla kiralananın müşteriye gösterilmesine ilişkin davalar da Sulh Hukuk Mahkemesinin görevlidir.


----- Umar’a göre, Bir taşınırın kiralanmasından doğan uyuşmazlıklar dahi Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd) Ancak Ejder Yılmaz’a göre ise, HMK.m.4’de yer alan görev kuralının sadece taşınmaz kiraları ile ilgili olduğu görüşündedir.Bu nedenle, Yılmaz, su kaynağının kiralanmasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.Ticari işletmeye ilişkin kira sözleşmesinden doğan davalarda da Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olmadığı, görüşündedir.(Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.81.vd.)


------ UMAR’a göre, Alt kiralama yapılması durumunda taşınmazın alt kiracıya karşı açtığı davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülemeyeceği kanaatindedir. Zira bu davalarda görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu düzenleyen 6570 sayılı kanunun 12. Maddesi kaldırılmıştır. . (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 20. Vd)


------ Ejder Yılmaz’a göre, kira sözleşmesine dayalı olarak kurulmuş olsa dahi, baz istasyonun sökülmesi davası da HMK.m.4 kapsamında değildir. .(Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.82.vd.)

--- Rödovans sözleşmesinin feshi davaları da sulh hukuk mahkemesinde görüleceği kanaatindeyim.



2. Paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi davalarında da Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.


----- HUMK.m.561-572 maddelerine 6100 de yer verilmediğinden, Sulh Hukuk Mahkemesi, ortaklığın giderilmesi veya paylaştırma ilgili davalara bakarken bu görevlerinin dışında bir ihtilafla karşılaştığında bu ihtilafları ön sorun olarak kabul edemeyecek, bu hususlara ilişkin dava açmak üzere taraflara süre verip davayı tehir edecektir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 216 vd)


----- Adi ortaklığın feshi davası, ortaklığın giderilmesi davası nitelinde olmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.


------ İştirak halinde mülkiyetten müşterek mülkiyete dönüştürülmesi davasında görevli mahkeme, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, Sulh Hukuk Mahkemesidir. (TMK.m.644)


3. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, Sulh Hukuk Mahkemesinde görülür.

---- Bu davalar, TMK.m. 982-984 ve TMK.m.992 II deki davalarıdır. TMK.985’den daha sonra düzenlenen zilyetliğe haklılık davası, zilyetliğe istihkak davası, zilyetliğin iadesi davaları bu kapsamda olmayıp bu davalarda Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Aynı zamanda tazminat talebi olsa dahi, görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir.


4) Diğer haller.

----- Hukuk Muhakemeleri Kanunun 382 de yer alan çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.Mirasçılık belgesinin verilmesi gibi… Fakat mirasçılık belgesinin değiştirilmesi ve iptali davaları çekişmesiz değil çekişmeli yargı kapsamına girdiğinden ve şahıs varlığına ilişkin bir dava olduğundan asliye hukuk mahkemesinde görülecektir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 217) Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, Tapuda İsim Tashihi davalarını çekişmesiz yargı davalarından olduğundan bahisle Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir, demektedir. Ancak mülkiyetin tespiti(aynı kişi olduğunun tespiti) davası açılmışsa, Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. (Yargıtay
3. Hukuk Dairesi Esas : 2012/6165 Karar : 2012/9446 Tarih : 09.04.2012)







----- Mirasın resmi tasfiyesi (TMK.m.634), kayyım atama (TMK.m.397) işi sulh hukuk mahkemesinin görevine girer.


----- Kat Mülkiyeti Kanunun uygulanmasından doğan tüm uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.Bu nedenle, ortak yerlerdeki hasarın tazmini, ortak gider tahsili, ortak yere yapılan müdahalenin önlenmesi gibi kat mülkiyeti kanunun uygulanması gerektiren durumlarsa Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.


----- Çek iptali davalarında 11. Hukuk Dairesiçekişmesiz yargı talebi için Asliye Ticaret Mahkemesi Görevli olduğuna kararvermiş; 17. Hukuk Dairesi ise, Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğuna kararvermiştir. 6335 sayılı kanunla 6102 sayılı kanunun değiştirilmiş ve 5. Maddeye “veticari nitelikteki çekişmesiz yargı işi” ibaresi eklenerek tartışmaya son vermiştir.





GÖREVE İLİŞKİN KURALLAR:

----- Dava görevsiz mahkemede açılmış, ondan sonra yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmişse, mahkeme artık görevsiz kararı veremeyip davaya bakmaya devam etmelidir. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, sh.313)


----- Görev itirazını kural olarak davalı yapar ancak yanlış mahkemede açtığını sonradan fark eden davacı da görev itirazında bulunabilir.


------ HMK.m.137’e göre,dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, yapılacak ön incelemede görev konusu hakkında karar verir. 6100’den önceki tartışma ise hala devam etmektedir. Kuru, taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden (dilekçe aşaması tamamlanmadan) görevsizlik kararı verilebileceğini ileri sürüyordu. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, sh.314) Ancak, 20. Hukuk Dairesinin 21.4.1994 tarih ve 93/3037 E ve 94/ 4502 sayılı kararıyla, taraf teşkili sağlanmadan görevsizlik kararı verilemez, demişti. 6100 den sonra da HMK.m.137 uyarınca, duruşma yapmadan ancak dilekçeler aşamasından sonra görevsizlik kararı verilebileceği kanaatindeyim. “6100 sayılı HMK.nun dava şartları başlıklı 114/c maddesinde "Mahkemenin görevli olması" dava şartı olarak sayılmış, aynı kanunun 316 ve devamı maddelerinde, basit yargılama usulüne tabi dava ve işler düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikat başlıklı 320/2 maddesinde de, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zaman aşımı hakkında tarafları dinleyeceği hükmü öngörülmüştür. Mahkemece, az yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gözetilmek suretiyle, ön inceleme yapılarak, tarafların delillerini sunmaları ve toplanması istenilen deliller toplandıktan sonra HMK'nun 4/1 maddesi kapsamında görevli olup olmadığını incelemesi ve sonucuna göre karar vermesi gerekirken, anılan yasal düzenlemeler gözönüne alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” (6. HUKUK DAİRESİ E. 2012/6264 K. 2012/9311 T. 20.6.2012)



----- HMK.m.117/2 göre, ilk itirazlar dava şartlarından sonra incelenir. Buna göre, görev ve kesin olmayan yetki aynı anda gündeme gelirse, mahkeme öncelikle görev sorununu inceleyerek karara bağlar. Mahkeme hem görevsizliğe hem de yetkisizliğe karar veremez.


------ Hükmün Yargıtay’da görevden başka bir nedenle bozulmasından sonra, başlayacak yargılamada da görevsizlik itirazında bulunulabilir.


------ Görevsizlik kararında görevli mahkeme bildirilmemişse, Yargıtay kararı düzelterek onayabilir.


------ Görevsizlik üzerine, HUMK.m.193 döneminde, başvuracak olan tarafın hangi taraf olduğu hususunda, tereddütler ve farklı görüşler vardı. Yeni HMK.m.20’ye göre, “taraflardan biri “ diyerek bu tereddütlere son vermiştir. Buna göre davacının da davalının da dava dosyasını görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini isteme hakkı vardır.


------ Görevsizlik üzerine, Dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinin iki hafta içinde yapılması gerekir. Bu sürenin başlangıcı, verildiği anda kesin kararlar için, verildiği andan itibaren iki haftadır. Ancak Ejder Yılmaz’a göre, karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, bu süre kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.214)


------ Görevsizlik kararı verildiği anda kesin değilse, kanun yoluna başvurulmamışsa, kararın kesinleştiği andan itibaren iki hafta içinde talepte bulunmalıdır. Örneğin 10 kasım temyizin son günü ise, 11 kasımdan itibaren iki hafta içinde taraflar talepte bulunmalıdır. Kanun yolu başvurulmuşsa, kanun yolu mahkemesinin talebinin reddine ilişkin kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde talepte bulunulmalıdır.


------ Görevsizlik üzerine, dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi talebinin iki hafta geçtikten sonra yapılması durumunda mahkeme dava açılmamış sayılmasına karar verir. Gönderme talebi sadece görevsizlik kararını veren mahkemeye yapılabilmektedir. Süre geçmesinden sonra, görevsizlik kararını veren mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına karar verir. İki haftalık süre geçmesinden sonra yapılan başvuru fark etmeden dosya görevli mahkemeye gönderilmişse, iki haftalık sürenin geçtiği fark eden mahkeme, dava açılmamış sayılması kararının, görevsizlik kararını veren mahkeme verebileceğinden dosyayı görevsizlik kararı veren mahkemeye iade etmesi gerektiği kanaatindeyim. (Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde davacının karşı tarafa görevli veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur. Her iki halde kararın kesinleşmesinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe vermesi veya yeniden çağrı kağıdı tebliğ ettirilmesi gerekir. Aksi halde dava açılmamış sayılır ( 1086 Sayılı H.U.M.K.md.193 ). Dinar Asliye ( Aile ) Mahkemesince verilen yetkisizlik kararı 3.4.2009 tarihinde Cuma günü kesinleşmiştir. Davacı ise süresinden sonra 15.4.2009’da dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi için başvuruda bulunmuştur. Bu durumda dava, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmamış hale gelmiştir. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken bu yön nazara alınmadan yargılamaya devamla davanın esasıyla ilgili karar verilmesi doğru bulunmamıştır.) (2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/17523 K. 2011/18380 T.) 14.11.2011)



------ Tahrik dilekçesinin(dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilme talebinin) görevsizlik veya yetkisizlik kararının kesinleşmesinden önce de verilebilmesi mümkündür. Sırf bu nedenle, tahrik dilekçesi verilmemiş sayılmaz.


----- Tarafların talebi olmadan mahkeme kendiliğinden gönderme kararı verecek olursa, dava dosyası gönderilen mahkeme gönderme kararı ile bağlı değildir ve dosyayı iade eder. Dava dosyası gönderilen mahkemenin verdiği karar niteliği itibariyle bir görevsizlik kararıdır ve kanun yoluna tabidir.


------ BK.m.137 kapsamındaki 60 günlük munzam süre, dosyanın işlemden kaldırılması hakkındaki kararının verilmesinden itibaren değil; iki haftalık sürenin bitiminden itibaren hesaplanır.


------- Dava dosyasının devri kararı, adli teşkilatta yapılan değişikliğe dayanmakta ise, m.20 hükmü uygulanmaz. Çünkü yeni kurulan mahkeme eski mahkemenin yerine geçmiştir.


------- HMK.m.20 hem takip hukuku için hem de kadastro mahkemeleri için geçerlidir. Ancak, kadastro mahkemelerinin kurulması nedeniyle, davaların kadastro mahkemelerine devrine ilişkin verilen kararda HMK.m.20 uygulanmaz.



----- Ceza mahkemelerinde hukuk mahkemeleri görevli olduğu gerekçesiyle görevsilik kararı vermesi durumunda da Hukuk Muhakemesi Kanuna göre görevsizlik kararı vermesi üzerine yapılacak işlemler uygulanır. "Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup; başlangıçta, Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikame olunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, el koyma tarihi itibariyle görevsizlik ve Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderme kararı verilmiştir. Her iki mahkeme de, Adli Yargı düzeni içerisinde yer almakta olup; aralarında, ceza yargısı ve medeni yargı ilişkisi bulunmaktadır. Dava konusu uyuşmazlık, özü itibariyle haksız eyleme ilişkin olup; el koyma tarihine göre, ceza yargısı veya medeni yargı görevli bulunmaktadır. Şu durumda, aynı yargı düzeni içerisinde ve fakat görevsiz mahkemede açılan dava bakımından, görevsizlik kararı üzerine yapılması gereken işlemlerin yapılması; bu bağlamda, başlangıçta alınmayan yargı harçları yönünden davacıya süre tanınmak suretiyle, uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekir. Mahkemece, yanılgılı gerekçelerle davanın reddi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir"( 4. HUKUK DAİRESİ E. 2012/3160 K. 2012/4826T. 26.3.2012



----- Davanın açılmamış sayılması kararı HUMKzamanında oluşmuşsa, davanın açılmamış sayılması kararı verirken HUMKhükümlerini uygulamak gerekir. ( Budak- Özer- Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hakkındaki İlk 100 Karar. S. 2)














YETKİ


----- 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunumuz, diğer kanunlardaki yetkiye ilişkin hükümleri kaldırmamış ve onları saklı tutmuştur. (m.5)


---- Genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri neresidir? TMK.m.19 uyarınca yerleşmek niyetiyle oturulan yerdir. 2006 tarihli 5490 sayılı nüfus hizmetleri kanunu “adres kayıt sistemi” getirmiş, ve ayrıntılı hükümler koymuştur. (m.48-53 Buna göre, yerleşim yeri adresleri elektronik ortamda tutulur. Yerleşim yerinin belirlenmesinde kişilerin yazılı beyanları esas alınır. Yargıtay’da bu hükümlere dayanarak tereddüt halinde, yerleşim yeri adresinin Adresi Kayıt sisteminden sorulup tespit edilmesi gerektiğine karar vermektedir. ( 2. Hukuk Dairesi, 4.2.2009, 16436/1383)


----- Eski HUMK.m.9/III yer alan boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme kuralı, TMK.m.168 deki hükmü tekrardan kaçınmak adına yeni Hukuk Muhakemesi Kanununa alınmamıştır. Boşanma davasında eşlerden birinin yerleşim yerinde açılabileceği gibi, en son ez altı ay oturulan yerde de dava açılabilir. Yargıtay’a göre, boşanma davasında yetki, kesin yetki değildir.


----- Hukuk Muhakemesi Kanunu, Türkiye’de yerleşim yerinin bulunmaması halinde, “mutad mesken” bakımından yetki belirlenmiş, fakat mutad mesken kavramının bir tanımı veya açıklanmasına yer verilmemiştir. Kanunun Türk vatandaşı olan ya da olmayan bakımından bir ayırım yapmamıştır. Eski HUMK.m.16 da Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar için açılacak malvarlığı davalarında, Türkiye’de sakin olduğu yer mahkemesinde ve Türkiye’de bilinen meskeni yoksa, mallarının veya uyuşmazlık konusunun veya teminatının bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu düzenlenmişken HMK.m.9 a göre, Türkiye’de yerleşim yeri olmayanlar, mal veya teminatının bulunması tek başına türk mahkemelerinin yetkisinin varlığı bakımından yeterli değildir. Sadece, Uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Yani, davalı Türkiye’de oturmuyorsa, dava konusu mal da Türkiye’de değilse, o kişiye karşı Türkiye’de dava açılamaz.


----- Davalı sayısının birden fazla ise, bunlardan birinin yerleşim yerinde dava açılabilir. Ancak, bütün davalılar hakkında ortak yetkili mahkeme belirlenmişse, kanunun belirlediği bu mahkemede dava açılır. Ejder Yılmaz, ortak yetkili mahkemenin yetkisinin kesin yetki olduğu görüşündedir. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.120)


------ Bir yerde geçici olarak oturanlara, alacak ve taşınır mal davasını bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Ancak davalının kanunda sayılan belli kişilerden olması gerekir. Kanun gibi ifadesiyle, işçi, öğrenci, asker ve memuru örnek olarak saymıştır. Bu nedenle, bunlar dışında, uzunca süre tedavi alan hastayı, uzunca bir ceza alan hükümlüyü, bir tüzel kişinin elemanlarını da buna dahil edebiliriz. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.123)


----- Sözleşmeden doğan davalarda ifa yeri mahkemesi yetkilidir. HUMK’tan farklı olarak, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesine ilişkin kurala HMK da yer verilmemiştir. İfa yeri mahkemesinin yetkisini düzenleyen 10 uncu madde, sözleşmeyi esas aldığından, bu hükmün uygulanabilmesi için ortada geçerli bir sözleşme olmalıdır. Eğer davalı sözleşmeyi inkar ederse, 10 uncu madde uygumla alanı bulmaz. (19. HD, 25.01.2005, 693/183) Ayıplı malın iadesinde m.10 hükmü uygulanmaz. (19. Hd, 15.10.2004, 2472/10207) İfa yeri mahkemesi seçeneği, kefiller için de geçerlidir


------- Bilge UMAR’A göre, Sözleşmenin feshinden doğan davalar, HMK.m.10 kapsamındadır. Pekcanıztez’in sözleşme feshedilmişse, 10. Maddeye dayanılmaz ifadesi eleştirmekte; “yazımında öncülük ettiği m.10 – sözleşmeden doğan borçların ifası davaları- demiyor demesine zaten gerek yoktur.” Diyerek, sözleşmenin feshi nedeniyle açılacak davaları da sözleşmeden doğan davalar olarak nitelendirerek, HMK.m.10 kapsamında görüyor. ( (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 40. Vd)


------- Eski HUMK.11 de, terekenin kesin paylaşımın kadar terekeye karşı açılacak davalar ibaresi yerine, “mirasçılara karşı açılacak” davalar ibaresi getirilmiştir. Bu davalarda, ölenin son yerleşim yeri, kesin yetkidir. Ancak örneğin taşınmazla ilgili davalarda, ölenin son ikametgahı mı yoksa taşınmazın bulunduğu yer mi yetkili olduğu hususunda tereddütler çıkabilir. Yargıtay vasiyetnamenin tenfizi ile ilgili davalarda, Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisinin değil, ölenin son yerleşim mahkemesinin yetkili olacağını belirtmiştir. (2. HD, 13.5.2008, 3742/6979)(Eğer mirasçılara değil de tek bir mirasçıya karşı vasiyetnamenin tenfizi davası açıyorsa, mirasbırakanın son yerleşim yeri değil, davalı olarak gösterilen mirasçının yerleşim yetkilidir) Buna karşılık, tapu iptal tescil ve tenkis talepli davaların taşınmazın ayni ile ilgili olması nedeniyle, taşınmazın bulunduğu yerin yetkili olduğuna dair kararlar vardır. (1.HD, 17.11.2003,11865/12655- Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.144)


------ Mirasçılık belgesinin verilmesinde, HUMK.M.11 III hükmü, mirasçıların her birinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu, ifadesi yerine, HMK ile mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesi ibaresi getirilmiştir. Bu hükme dayanarak, adres kayıt sistemini sorgulayan mahkemeler, mirasçılık belgesinin talep edenin adresinin farklı yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermektedir. Yargıtay mirasçılık belgesinin her yerden alınabileceği görüşündedir: "
Dava, mirascılık belgesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacının murisine ait veraset
belgesinin verilmesi için açtığı mirasçılık belgesi davası
olduğu, İstanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından
mirasçılık belegesi verilmesi davasının çekişmesiz yargı işi
olup 6100 Sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi gereğince sayılı
HMK.nun 384. maddesine göre Kanunda aksine hüküm
bulunmadıkça, çekişmesiz yargı işi ;. için talepte bulunan
kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi
yetkili olduğunun belirtildiği nulas kaydında davacının
beylikdüzü İstanbul adresinde oturduğundan Büyükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesi yetkili olduğu gerekçesi ile yetkisizlik
kararı verilmiş, Büyükçekmece 2.Sulh Hukuk Mahkemesi ise
çekişmesiz yargı işlerinde yetki kuralının kesin yetki
olmadığı resen dikkate almamayar- arnis kaydına göre
yetkisilik kararı verilemeyeceği belirtilerek İstanbul 4.Sulh
Hukuk Mahkemesi yetkili olduğu belirtilmiştir.
Mirasçılık belgesinin verilmesine ilişkin dava 6100
Sayılı HMK.nun geçici 3/2.maddesi gereğince sayılı HMK.nun
382. maddesinin çekşmesiz yargı işlerinden sayılmış
384.maddesinde ise Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça,
çekişmesiz yargı işleri için talepte bulunan kişinin veya
ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesi yetkili olduğuHMK.nun 11/3. maddesinde ise (3) Mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda,
mirasçıların her birinin oturduğu ..yer mahkemesi de yetkili
olduğu belirtilmiştir. Bu hale göre mirasçılık belgesinin
verilmesi davalarında kesin yetki kuralı olmayıp tarafların
yetki itirazı da olmadığına göre davanın açıldığı ilk mahkeme
olan istanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesi'nde görülüp
sonuçlandırılması gerekir.(17.HD, 2012/5175 E 2012/8661K)








------ Yine Yargıtay terekenin borca batık olduğunun tespiti davasının HMK.11 de sayılan davalardan olmadığı, bu sebeple de bu davalarda yetkili mahkemenin genel hükümlere göre tespit edilmesi gerektiği görüşündedir . Elbirliği ile mülkiyetten, paylı mülkiyete dönüştürülmesi davasını da taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir


----- HMK.m.11/2 uyarınca, Bir mal hakkında, terekeye karşı açılacak istihkak davası için terekenin tahrir ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa o yer mahkemesi de yetkilidir. Kuru’ya göre, buradaki istihkak davası TMK.m.683 deki istihkak davası olup miras sebebiyle istihkak davasından tamamen farklıdır.( .(Kuru,Arslan, Yılmaz- Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı. 22. Baskı Sh. 149) Ancak, Alangoya’ya göre, burada sadece TMK.m.683 deki istihkak davasına hasretmeyi haklı gösterecek bir menfaat söz konusu değildir, bu nedenle, miras sebebi ile istihkak davaları açısından da aynı hüküm yürümelidir, görüşündedir. (Alangoya,Kamil yıldırım, Nevhis yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları sh. 105)


------ HUMK.m 13 de gayrimenkule müteallik davalar, gayrimenkulün bulunduğu mahal mahkemesinde açılır, demekte idi. HMK.m. 12 deki ifade, Taşınmazın üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğine değişikliğe yol açabilecek davalar ibaresi kullanılmıştır. Böylece bazı tereddütler ortadan kalkmıştır; örneğin taşınmaz satış vaadinden doğan davaların taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekecektir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 246) Yani, dava bir ayni hakka dayanmamakla birlikte, bir ayni hak değişikliği amacıyla açılmış ise, HMK.m.12 kapsamında davayı taşınmazın bulunduğu yerde açılması gerekmektedir.


------ Taşınmazla ilgili dava taşınmazın bulunduğu yerde açılır. “Taşınmazın bulunduğu yer”, taşınmazın fiilen bulunduğu yerdir. Bu yer, taşınmazın tapuda yazılı olduğu yer değil; fiilen içinde bulunan ilçenin idari sınırlarına göre tayin olunur.


------- Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinden doğan davalarda HMK.m.12 uygulanmaz.


------ Umar’a göre, kira sözleşmesi gibi kişisel hak sağlayan hukuksal işlemlerin, tapu kütüğüne şerh verilmesi yahut şerhin silinmesi talebi, HMK.m.12 kapsamında değildir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 51) Ancak Umar’ın bu görüşüne katılmak olanaklı değildir, zira kişisel hakka ilişkin olsa dahi, tapuda şerh koyulması ya da kaldırılması talebi, taşınmazın aynine ilişkin olduğundan HMK.m.12 kapsamında olduğu kanaatindeyim.


------ HMK.m.13 eski HUMK.142den farklı olarak, “kesin yetkinin söz konusu olmadığı hallerde” ibaresi getirmiş ve bunun gerekçesini karşı dava için kanunda kesin yetkili mahkeme belirlenmişse, bu takdirde, karşı dava, asıl davanın açıldığı mahkemede değil, kesin yetkili mahkemede açılacaktır, şeklinde açıklamıştır. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.162)


----- - Özel hukuk tüzel kişilerinin , ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak üzere, bir ortağına ve üyesine karşı veya bir ortağın, yahut üyenin bu sıfatla diğerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. Şimdi burada, şirketle ortak arasında değil de; şirketle yönetici arasında çıkmışsa, HMK.m.14 hükmü uygulanmaz. Tüzel kişinin ortağına ya da üyesine açtıkları davada bu kesin yetki kuralı uygulanır, ancak üyenin tüzel kişiye karşı açtığı davalara bu kural uygulanacak mı? Ejder Yılmaz bu soruya olumsuz cevap veriyor. Ancak Yargıtay Yeni HMK döneminde
17.01. 2012 tarihh ve 4052/68 sayılı kararında ortağınya da üyenin tüzel kişiye karşı açtığı davalarda da kesin yetkiyi kabul ediyor.
.


----- Ortaklık sona erdikten sonra, HMK.m.14 uygulanamaz.

----- HMK.m 15 kapsamında; “sigorta mukavelelerinden mütevellit tazminat davası” ifadesi yerine “zarar sigortalarından doğan davalar” denerek, yetki kuralının sadece, sigorta sözleşmesinden doğan tazminat davaları değil; diğer davaları da içine alınması sağlamıştır. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 236)

----- HMK.m.15/f. I Seçimlik yetki kuralını, f.II ise, kesin yetki kuralını içermektedir. Umar’a göre, HMK.m.15/f.I seçimlik yetki kuralı yetki sözleşmesi ile bertaraf edilebilir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 57)

---- HMK.M.15.f.II HUMK’tan farklı bir düzenleme getirmiştir. Can sigorta sözleşmelerinden doğan davalarda, sigorta ettirenin, sigortalının ya da lehdarın ikametgahı mahkemesi yetkilidir. Buna göre, sigortalı, sigorta şirketine karşı kendi ikametgahında dava açabilecek, ancak sigorta şirketi davalının ikametgahında dava açabilecektir.
Ejder Yılmaz’a göre, Sigorta ettiren, sigortalı ya da lehdar, birlikte dava açmak isterse herhangi birinin ikametgahında dava açılabilir. Sigorta şirketi bu kişilere birlikte birinin ikametgahında dava açarsa, yetkisizlik ileri sürülmediği sürece dava birlikte görülebilir; eğer yetkisizlik ileri sürülürse dosyanın tefrik edilerek yetkisizlik kararı verilmesi gerekir. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.177)


---- Karayoları Trafik Kanuna göre, motorlu araç kazalarından dolayı, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, kazanın vukubulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Ancak sigortacının üçünçü kişiye açacağı rücu davasında genel mahkemeler yetkilidir. (17. HD, 10.11.2008, 3753/5181)

----- Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunda haksız fiilden kaynaklanan davalarda, yetkili mahkeme, haksız fiilin vukubulduğu yer olarak belirlenmişti. Yeni HMK da dört yer mahkemesi belirlenmiştir:
a) Haksız fiilin işlendiği yer
b) Zararın meydana geldiği yer
c) Zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer,
d) Zarar görenin yerleşim yeri.
-
----- Ecrimisil davalarında da HMK.m.16 uygulanabilecek ve ecrimisil davalarında da bu yerlerde dava açılabilecektir.
-
---- Yargıtay’ın bazı kararlarında, sebepsiz zenginleşme davasında, haksız fiillere ilişkin yetki kuralı uygulanacağına karar vermiştir. (11. HD, 31.05.2004, 12356/6057)

----- Kusursuz sorumluluk hallerinde de haksız fiilere ilişkin yetki kuralları uygulanır, örneğin imalat hatası nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini davalarında bu mahkemelerde dava açılabilir. ((Alangoya,Kamil yıldırım, Nevhis yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları sh. 100)

----- Haksız rekabete ilişkin uyuşmazlıkta, HMK.m.16 daki yetki kuralları uygulama alanı bulabilecektir.

----- Haksız fiilin işlendiği yer konusunda tereddütler doğabilmektedir. Örneğin, noterde düzenlenen sahte vekaletname ile banka şubesinden para çekilmesinde, paranın çekildiği yer, haksız fiilin işlendiği yerdir; dava dilekçesinde kullanılan ifadeler nedeniyle açılan tazminat davalarında (iddia ve savunmanın sınırı aşılması nedeniyle) haksız fiilin işlendiği yer, davanın açıldığı mahkemedir. ( 4. HD, 13.03.2003, 2168/2820)

----- Yayın yoluyla yapılan kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat davası, yayının yapıldığı ve ulaştığı yerde de açılabilir. (4. HD, 9.11.1999, 10296/10912)

----- Ejder Yılmaz’a göre, birden fazla davalı varsa, haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi “kesin yetkidir”. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.189) Ancak, Karslı’ya göre, Haksız fiil birden fazla kişi tarafından işlenmiş olsa bile, ortak yetkili mahkeme bu halde kesin yetkili mahkeme olmamalıdır. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 234)

---- Haksız fiil tazminatının ödeyenlerin rücu davalarında da HMK.m.16 uygulama alanı bulacaktır. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 60)

----- Açık denizde giden gemide ya da gökte giden uçakta işlenen haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davasında HMK.m.16 uygulanmayacaktır. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 60)

----- 6100 sayılı HMK ile yetki sözleşmesini düzenleyen hükümlerde de önemli değişiklikler yapılmıştır. 6100’le yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişilerinin yetki sözleşmesi yapabilecekler ve münhasır yetki sözleşmesi yapılabilecektir.

----- Tacirler sadece ticari işlerlerle ilgili olarak mı yoksa her konuda yetki sözleşmesi yapabilecekler? Bu soruya Karslı, Tacirlerin, sadece ticari işleriyle ilgili olarak yetki sözleşmesini yapabileceklerini kabul etmek gerekir, demektedir. (Abdurrahim Karslı- Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı. Sh. 242)

----- TTK.m.14/III uyarınca tacir gibi sorumlu olan kişilerin yetki sözleşmesi yapamayacakları kabul edilmekte, ancak TTK.m.14/II uyarınca tacir sayılanların ise, yetki sözleşmesi yapabilecekleri kabul edilmektedir. (Ejder Yılmaz-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh.195)

----- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 1.10.2012tarihinden önce yapılmış yetki sözleşmesi ve HUMK.m.22’ye dayanarak 1.10.2012tarihinden sonra da takip yapabileceğine karar vermiştir. (12. HD, 11.6.2012,4672/20024) Ancak Pekcanıtez’e göre,1.10.2011 tarihinden önce yapılmış tacir olmayan kişiler arasında yapılmışyetki sözleşmesine göre açılan dava geçersiz yetki sözleşmesine göre açılmışolacaktır. (Pekcanıtez- Atalay- Özekes- Hukuk Muhakemeleri Kanunu HükümlerineGöre Medeni Usul Hukuku. SH. 149. 13. Baskı)

Budak ise, Hukuk Muhakemeleri Kanununkabulünden önce yapılmış olan yetki sözleşmelerinin Hukuk Muhakemeleri Kanununyürürlüğünden sonra da geçerli olduğu görüşündedir. (MİHDER- 2012/1 sh.14)


------ Yargıtay Bonoyo konmuş yetki şartının geçerli olduğu görüşündedir.Bono borçlusu ve alacaklısının aralarında senetle ilgili olarak ihtilaf çıktığı takdirde, bu ihtilafı çözümlemesi için başvuracakları mahkemeyi önceden tayin etmeleri ve bunu senette GÖSTERMELERİ MÜMKÜNDÜR. Bonoya dercedilen yetki sözleşmesi, bu bonoya ciroyla alan hamilleri de bağlar. Ancak, hamiller, bonoya yazmak suretiyle bu yetkiyi kabul etmeyebilirler (Bkz. Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku,2. Bası, sayfa 1001) . Ancak 6100 le HMK' ile yapılan değişiklikten sonra ciro edilen bonodaki yetki sözleşmesinin tacir olmayan kişiyi bağlamayacağı görüşündeyim.
Her iki taraf tacir olmasına rağmen sözleşmeyi imzalayan kefil tacirdeğilse, kefile karşı sözleşmedeki yetkişartına dayanılarak dava açılmayacaktır. ((Pekcanıtez- Atalay- Özekes- HukukMuhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku. SH. 150. 13. Baskı)


------ Yetki anlaşmasının geçerliliğinin incelenmesi yetkili kılınan mahkemece yapılması gerekir. Aksi takdirde, yetki anlaşmasının sahteliği ileri sürülerek yetki anlaşması hükmü kolayca bertaraf edilebilir. Yargıtay 11. HD, 3.11.1975 Tarih ve 4273/5930 sayılı kararında, anlaşmadaki mahkemece inceleneceğine karar vermiş ancak HGK, bir kararında bu hususu önmesele olarak nitelemiş ve bu hususun ikametgah mahkemesince halledilmesi gerektiğine karar vermiştir.(Alangoya,Kamil yıldırım, Nevhis yıldırım- Medeni Usul Hukuku Esasları sh. 107)

---- Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa, seçtiği mahkemeyi bildirmesi gerekir, aksi takdirde yetki itirazı yapılmamış sayılır. Eski Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken, ilk itirazda birden fazla yetkili mahkeme gösterilmesi durumunda, yetki itirazının dikkate alınıp alınmayacağı hususu tartışmalıydı. Yeni HMK ile yetki itirazında birden fazla mahkeme gösterilmesi durumunda, hiç yetki itirazında bulunulmamış sayılacaktır.

----- Davalının yetki itirazında gösterdiği mahkeme yetkili değilse, yetki itirazının reddi gerekir. (2. HD, 3.4.2003, 3774/4759) Ancak, Umar, davalı yetkili mahkemeyi bildirmekte yanılgıya düşmüşse de, mahkemenin doğru belirlemeyi kendiliğinden yapması gerektiğinden yetki itirazının yapılmamış sayılması yaptırımının doğru olmayacağı görüşünün HMK.m.19/III ile doğrulandığı görüşündedir. (Bilge Umar-Hukuk Muhakemeleri Kanunu şerhi. Sh. 60)

----- Yetki itirazının geçerli olabilmesi için, yetkili mahkemenin tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi ve açık ve belirgin şekilde yetki itirazının açık ve belirgin şekilde yetkiye itiraz edildiğinin açıklanması gerekir. (13. HD, 30.06.2003, 3774/4759)

---- Yetki itirazını ancak davalı yapabilir. (13. HD, 8.3.2006, 16554/3200)

----- Yetki itirazının süresinde yapılıp yapılmadığını mahkeme resen inceler. (13. HD, 26.11.1987, 4992/5805)

----- Yetki itirazının reddine dair ara karardan geri dönülebilir. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 1, sh.613)

----- "Kesin yetki kuralının söz konusu olmadığı hallerde mahkemelerin yetkisine yönelik itirazlar, ilk itirazlardan olup (6100 s. HMK. m. 116/1-a) bu husus, mahkemece öncelikle ve esasa girilmeden ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır. (6100 s. HMK. m. 117/3) Hakim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder. (6100 s. HMK. m. 164/3) Görüldüğü gibi yetki itirazı hakkında verilen ara kararının ilgilisine tebliğinde yasal zorunluluk bulunmaktadır. Belirtilen yasal kurala uyulmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması savunmayı ve davanın sonucunu etkileyen önemli bir usul hatası olup bozmayı gerektirmiştir" (2.HD, E. 2011/3993 K. 2012/1578 T. 30.1.2012)





----- Yetki itirazının reddi kararı tebliğ edilmeden esas hakkında karar verilmesi bozma nedenidir. (HGK 30.4.1997 1996/2990 E 1997/362 K)

----- Yetkisizlik kararından sonra dosyanın gönderildiği mahkeme, kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralının gerektirdiği durumlar dışında, yetkisizlik kararı veremez, davaya bakmak zorundadır. Yani ikinci mahkeme, birinci mahkemenin kararı ile bağlıdır.

İŞBÖLÜMÜ

6335Sayılı Kanunla, asliye hukuk mahkemeleriile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki işbölümü ilişkisi sonaerdirilmiş ve görev ilişkisinedönüştürülmüştür. 5. Maddenin yeni haliyazılacak…. Ancak 6335 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 1 temmuz2012 tarihinden önce açılan davalar için işbölümü ilişkisi devam edecektir.

6335sayılı kanunla 6302 sayılı kanunda yapılan değişiklikle, Asliye TicaretMahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralınıdayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukukmahkemesi davaya devam eder.