Mesajı Okuyun
Old 25-09-2016, 03:04   #15
İzzet Hamle

 
Varsayılan Islah Yoluyla Zamanaşımı Defi

ISLAH YOLUYLA ZAMANAŞIMI DEFİ

ÖZET: Zamanaşımı def’inin ıslah yoluyla ileri sürülmesi mümkündür.*
* Ancak, bu kuralın uygulanması için cevap dilekçesi verilmesi gereklidir.

Y. HGK E:2012/10-1633 K:2013/825 T:12. 06. 2013

(...Dava, yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının sigortalının mirasçıları olan davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar vermiştir.
İnceleme konusu somut olayda; davalıların, 20.11.2004 tarihinde ölen murisine, 01.08.1993 tarihinden itibaren, 3201 Sayılı Yasa’ya göre borçlandığı süre de gözetilerek yaşlılık aylığı bağlandığı; sigortalının, yurtdışında 05. 08. 1988 ve öncesi dönemde çalıştığı, 06.04.1990- 05.04.2000 tarihleri arasında ikamete dayalı olarak yardım aldığı, 14.08.2000 tarihinden itibaren de kendisine yurtdışından yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmıştır.
3201 sayılı Yasa gereği yurtdışında geçen sürelerin borçlandırılabilmesi için, yurda kesin dönüş şartı bulunmakta olup; anılan yasanın 6. maddesi gereğince, borçlanılan süreler gözetilerek yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için, yurtdışındaki çalışma ve çalışmaya dayalı yardım iliş- kisinin sona ermesi gerekmektedir. Mahkemece, 05. 04. 2000 tarihine kadar ikamete dayalı yardım aldığı anlaşılan davalılar murisine, 05. 04. 2000 tarihinden sonra ödenen yaşlılık aylıkları istirdat edilemez ise de; sigortalının, 05. 04. 2000 tarihi ve öncesinde ödenen aylıklara hak kazanamayacağı, ilk itirazdan olan zamanaşımı itirazının da delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesine kadar ile- ri sürülmediği gözetilerek; Kurum’un, istirdada konu alacağı 5510 sa- yılı Yasanın 96. maddesinde belirtilen şartlara göre belirlenip, sonuca göre karar verilmesi gerekirken; sigortalının sağlığında ödenen aylıkla- rın tüketildiği ve terekeye dahil olmadığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları ka- bul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

Dava; yersiz ödenen aylıkların istirdadı istemine ilişkindir.
Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili, davalılar murisin yaşlılık aylıklarının başlangıç tarihi itibarıyla iptal edildiğini, yapılan 14. 573,00 YTL. Ödemenin, muris p. D. ’nin kesin dönüş şartını yerine getirmediğinin tespit edildiğini belirterek, her bir ödemenin ödeme tari- hinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte mirasçılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, davalıların murisine davalı Kurumca yersiz olarak ödendiğini ileri sürülen emekli aylıklarını, hayatta iken tüketmiş olması sonucu, terekeye dahil olmayan bu aylıkların mirasçılardan istenemeyeceğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini; bu talebin kabul edilmemesi halinde, yoksulluğu ve hastalığı nedeniyle çalışmayacak durumda bulunan davalıların murisine, İngiltere tarafından kredili sistem uyarınca yapılan prim ödenmesinin, aylıklarının kesilmesini gerektirmeyeceğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalılar vekili, 11.11.2008 tarihli dilekçe ile de 01.10.2007 tarihli savunma dilekçesinde dile getirdikleri nedenlerin yanında, davanın BK 66 maddede düzenlenen zamanaşımı uyarınca, öğrenmeden itibaren bir yıl içinde açılmaması nedeniyle davanın tümden reddine; bu husus mümkün görülmediği takdirde, davanın açıldığı 23.05.2007 tarihinden 10 yıl önceki 23.05.1997-21.04.2000 tarihleri arası yapılan ödemeleri için dava hakkının bulunduğuna dair ıslah talebinin kabulü ile, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıdaki yazılı gerekçelerle bozulmuş, Mahkemece önceki karar gerekçelerine ilaveten; “davalılar vekili 10.10.2008 tarihli dilekçesi ile ıslah yoluyla zamanaşımı itirazında bu- lunduğunu, davalılar vekilinin zamanaşımı itirazının da kabulü gerektiğini, bu nedenle muris p. D.’ye 01. 08. 1993-21.04.2000 tarihleri arasında fuzulen ödendiği belirtilen yaşlılık aylıklarının büyük bir kısmı yönünden dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; esasa cevap süresi içerisinde ileri sürülmeyen zamanaşımı definin sonradan, ıslah yoluyla ileri sürülebilip sürülemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.

Somut olayda; davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın, da- valıların murisine yersiz ödenen 14.573,00 YTL’nin tahsili istemiyle 23.05.2007 tarihli dava dilekçesiyle davalılar aleyhine eldeki davayı açtığı; davalılara dava dilekçesi 06.06.2007 tarihinde tebliğ edildiği ve davayı açtığı; davalılara dava dilekçesi 06.06.2007 tarihinde tebliğ edildiği ve davalılar vekilinin (02.10.2007) ilk oturum öncesinde cevap dilekçesini 02. 10. 2007 tarihli hakim havalesi ile dosyaya ibraz ettiği, anlaşılmaktadır.

Davalılar vekili 11.11.2008 tarihli zamanaşımı def’ini içeren ıslah dilekçesi, davacı Kurum vekiline 11.11.2008 tarihinde tebliğ edilmiş; davacı Kurum vekili de, 18.12.2008 havale tarihli dilekçesinde ve tebliğ tarihinden sonraki ilk oturumda (18.12.2008 tarihinde) zamanaşımı def’ine yasal süresi içerisinde ileri sürülmediğini belirterek, bu ıslah edilen yeni savunmaya karşı çıkılmıştır.

Zamanaşımı maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i ve savunma aracı olup, davanın başında, süresinde verilecek cevap dilekçesinde (veya sözlü yargılama usulünde ilk oturumda esasa girişilmeden önce) ileri sürülmelidir.

Zamanaşımı def’inin, yukarıda belirtilen aşama geçildikten sonra ileri sürülmesi, savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi anlamına gelir. Bu durum ise, karşı tarafın izni (açık veya zımni) olmaksızın yada ıslah yoluna gidilmezse geçerli değildir.


Aynı zamanda silahların eşitliği ilkesinin zorunlu bir sonucu olarak; davalının ıslah yolu ile savunmasını genişletebilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmalı; dolayısıyla zamanaşımı def’inin sonradan ıslah yolu ile ileri sürülebileceği kabul edilmelidir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun kabulünden önce zamanaşımı savunmasının, ıslah yolu ile ileri sürülüp sürülemeyeceği konusunda, özellikle Yargıtay’ın bazı daireleri arasında görüş farklılıkları bulunmaktaydı.

6100 sayılı HMK bu konuda açık bir düzenleme getirmemekle beraber, HMK’nın 176. maddesinin gerekçesinde; “uygulamada, zamanaşımının ıslah yolu ile ileri sürülüp sürülemeyeceğine dair bazı tereddütler var ise de, zamanaşımı ilk itiraz olmayıp, ıslah yolu ile de ileri sürülebileceğine de tereddüt etmemek gerekir” ifadesine yer verilmiş; bundan sonra zamanaşımının ıslah yolu ile giderilebileceği konusundaki tereddütler büyük ölçüde giderilmiştir.

Islah, “tarafların yaptıkları usul işlemlerini kısmen veya tamamen de- ğiştirilmesi” ne ilişkin bir usul kurumu olduğundan, süresinde davaya cevap vermekle beraber, zamanaşımı savunmasında bulunmayan davacının bu savunmasını ıslah yoluyla sürebileceğinin kabulü gerekir. Nitekim HGK’nın 16.04.2011 gün ve 2011/9-629 E., 2011/70 sayılı kararında da aynı görüş kabul edilmiştir.

Görüşmeler sırasında bazı üyeler, zamanında yapılmayan ve bu ne- denle davacı tarafından karşı konulduğundan zamanaşımı savunmasının ıslaha mümkün olmadığı görüşü ileri sürülmüşse de bu görüş çoğunlukça kabul edilmemiştir.

Bu durum karşısında, davalılar vekilinin yasal süresi içerisinde ibraz edilen cevap dilekçesinde herhangi bir nedenle ileri süremediği zamanaşımı def’ini, sonradan ıslah yoluyla ileri sürmesinde usule aykırı bir yön bulunmayıp; ıslah edilmiş bu yeni savunmaya karşı tarafın (davacının) itiraz etmesinin de sonucu bir etkisi bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, mahkemenin davalının ıslah yoluyla zamanaşımı def’ine bulunabileceğine ilişkin kabulü yerindedir.

Ne var ki, geçerli olan zamanaşımı def’ine göre 5510 Sayılı Kanun’un 96 maddesi yönünden temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmediğinden, dosyanın bu yönlerden, inceleme yapılmak üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.

SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 10. Hukuk Dairesi'ne, 5521 Sayılı Kanun’un 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12. 06. 2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 89 • Sayı: 1 • Yıl: 2015