Mesajı Okuyun
Old 27-08-2020, 20:40   #1
Turgut Aşcı

 
Varsayılan Anayasaya Aykırılığın Sayıştay Yargı Dairelerince İleri Sürülmesi

6085 sayılı Sayıştay Kanununun 23 üncü maddesinde; "Bir başkan ile altı üyeden kurulu daireler birer hesap mahkemesidir. Daireler, bir başkan ve dört üye ile toplanır, hüküm ve kararlar oy çokluğuyla verilir." denilmek suretiyle Sayıştay Dairelerinin birer mahkeme olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 28.02.2013 tarih ve E.2011/21, K.2013/36 sayılı Kararında da, "(...) Sayıştay’ın, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama görevi yönünden yargısal bir faaliyet gerçekleştirdiği ve bu çerçevede verdiği kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden yargı kararı niteliğinde olup, bu kararlarına karşı yargı organları dâhil hiçbir makam ve mercie başvurma olanağının bulunmadığı ve yargısal sonuçlu kararlar veren bir hesap mahkemesi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır." denilerek, Sayıştay’ın bir mahkeme olduğu vurgulanmıştır.

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun "Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi" başlıklı 40’ıncı maddesi uyarınca, mahkeme bakmakta olduğu davada uygulayacağı kanun ya da Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görür veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir.

6085 sayılı Sayıştay Kanununun 5/1-b maddesinin, “Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler, sorumluların hesap ve işlemlerinden kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlar.” Hükmü ile Sayıştay’a, kamu görevlilerinin kusur sorumluluklarını (tazminat sorumluluklarını) yargılayarak hükme bağlama görevi verilmiştir. Ancak, kusur sorumluluğu yargılaması hukuk yargılaması olup, yargı yeri de adliye mahkemeleridir. Anayasanın 3’üncü maddesinin, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.” Hükmü uyarınca üniter yapıya sahip Devletimizin yargısı adli, idari, askeri ve Sayıştay yargısı şeklinde kollara ayrılmakla birlikte bir bütündür. Bu itibarla, Sayıştay’a 6085 sayılı Kanunun 5/1-b maddesi ile verilen yargılama görevi yargının bütünlüğü niteliği* ile uyuşmamaktadır.

Öte yandan Sayıştay denetimleri sırasında tespit edilen kamu zararlarına yol açan hususlar yargı daireleri tarafından 6085 sayılı Kanunun hesap yargılamasını düzenleyen 49 ve 50’inci maddelerine göre yargılanmaktadır. Bu yargılama usulünde tazminat alacaklısı durumunda olan idare yargılamaya iştirak ettirilmediği gibi, tazminat borçlusu durumunda olan sorumlu/sorumlulardan yargılama sürecinde savunma istenmemektedir. Oysa hukuk yargılamasında taraflardan karşılıklı olarak ikişer defa açıklama (cevaba cevap) istenmektedir. Dolayısıyla hesap yargılamasına ilişkin hükümlerle hukuk yargılaması yapılmış olması, Anayasanın 36’ncı maddesinin, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Hükmüne uygun düşmemektedir.

Sayıştay denetimleri sırasında denetçiler tarafından tespit edilen kamu zararına yol açan hususlarla ilgili olarak sorumluların savunmaları alındıktan sonra 6085 sayılı Kanunun 48’nci maddesi uyarınca düzenlenen “yargılamaya esas raporlar” yargı dairelerine intikal ettirilir. Yargılamaya esas raporların yargı dairelerine intikali ile yargılama süreci başlamış olur. Daire başkanları dairelerine verilen yargılamaya esas raporlar hakkında başsavcılığın ve daire üyelerinden birinin yazılı düşüncesini aldıktan sonra yargılamaya hazır hale gelen raporların yargılanmasına başlanır. Bu yargılamalar sırasında yargılama kurulu 6085 sayılı Kanunun 5/ 1-b maddesinin Anayasaya aykırı olduğu kanaatine varması halinde söz konusu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine 6216 sayılı Kanunun 40’ncı maddesi uyarınca başvurma yetkisine sahiptir. Nitekim geçmişte yargı daireleri tarafından Anayasa Mahkemesine iptal başvurularında bulunulmuş olup, Mahkeme de bu başvuruları görüşerek karara bağlamıştır.** Yargı daireleri tarafından söz konusu maddenin iptal için Anayasa Mahkemesine başvurulmadığı takdirde, taraflardan birinin yargılamaların “hesap yargılama usulü” ile yapılmış olmasının yargılama hukukuna aykırı olduğu iddiası ile Sayıştay Temyiz Kurulu’na başvuruda bulunması mümkündür. Böyle bir başvuru olduğunda Kurulun bozma kararı vermesi halinde yargı dairesi yeniden yargılama yapması gerekecektir. Ancak, yargı dairesi hesap yargılamasına ilişkin usul hükümlerini bu defa kullanma imkânı olmayacaktır. Bu durumda yargı dairesi ister istemez 6085 sayılı Kanunun 5/1-b maddesinin Anayasaya aykırılığını ileri sürerek Anayasa Mahkemesine iptali için başvuruda bulunacaktır. Böyle bir başvuru sonucunda iptal kararı verildiği takdirde bir taraftan yargı dairesi yargılamalarını tamamlama imkânı bulurken, diğer taraftan da iptale konu maddenin yürürlüğü son bulmuş olacaktır.

Sonuç olarak; Yukarıda açıklanan nedenlerle Anayasaya aykırı bulunan 6085 sayılı Kanunun 5/1-b maddesinin iptali için Sayıştay yargı daireleri tarafından 6216 sayılı Kanunun 40’ıncı maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmalarının mümkün olduğu değerlendirilmektedir.

Turgut AŞCI
E. Sayıştay Uzman Denetçisi

(*) Prof. Dr. Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa Ekin Kitabevi yayınları, 2004
(**) Anayasa Mahkemesi’nin 13.11.2014 günlü, E.2014/172, K.2014/170 sayılı Kararı