Mesajı Okuyun
Old 19-10-2006, 09:15   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

İşveren aleyhine açılan tazminat davasında " maluliyet oranın da " tespit edileceğine ve yöntemine dair HGK kararı ile , bu gibi davalarda BK. 125 md. uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağına dair daire kararına aşağıda yer veriyorum.
Saygılarımla.


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/21-603

K. 2002/829

T. 16.10.2002


DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.1.2002 gün ve 2000/1393-2002/27 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 26.3.2002 gün ve 2002/1243-2460 sayılı ilamı ile; ( ...Dava iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe maruz kalan işçinin uğramış olduğu maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir, Mahkeme, kesin mehle rağmen davacının maluliyet oranına ilişkin itirazı ile ilgili olarak tespit davası açmaması nedeniyle ve sadece bu sebeple davanın reddine karar vermiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırıdır.
Gerçekten, davacının S.S.K. tarafından saptanan beden gücü kayıp oranına itiraz hakkı olduğu kuşkusuzdur. 506 sayılı Kanunun 109. maddesi bu yönde açık düzenleme getirmiştir. Bu gibi durumlarda zarara uğrayan isçi, doğrudan SSK Yüksek Sağlık Kuruluna başvuracağı gibi mahkemeye de uyuşmazlığı getirme yasal hakkı bulunmaktadır.
Konu yargı önüne geldiğine göre, uyuşmazlığın daha kısa sürede en az masrafla çözümü yönünden doğrudan mahkemece işin sonuçlandırılması gerekirken, davacıya mahkemede tespit davası açması yönünden mehil verilmesi ve davanın reddi yasaya aykırıdır.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır ... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; iş kazası geçiren işçi tarafından açılan maddi ve manevi tazminat davasından ibarettir. Davacı; davalı şirkete bağlı işyerinde çalışırken geçirdiği iş kazası sonucu yaralandığını, olayda davalının kusur ve sorumluluğunun bulunduğunu belirterek uğradığı zararların giderilmesi için 10 milyar TL.maddi ve 10 milyar TL.manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacının kaza tarihinden sonra işyerinde çalışmaya devam ettiğini, herhangi bir zarardan söz edilemeyeceğini, kazanın davacının dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı sonucu oluştuğunu, olay nedeniyle müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir. Davacı 17.9.1993 tarihinde geçici işçi olarak işe alınmış, sonraki yıllarda iş akti yenilene gelmiştir. S.S.K.Sigorta Müfettişi tarafından düzenlenen rapor ve mahkemece alınan bilirkişi kurulu raporuna göre;olay bir iş kazası olup, gerekli kontrolleri yapmadığından işveren %100 oranında kusurludur. S.S.K.Sağlık ve Maluliyet İşlemleri Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 23.10.2001 tarihli raporda; bu olay nedeniyle isçinin "Maluliyeti Gerekmez" olduğu saptanmıştır. Mahkemece; davacıya maluliyete itiraz edildiği veya dava açıldığının bildirilmesi için verilen süreye rağmen, bu ara kararının gereğinin yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın reddine dair verilen karar Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkeme ise S.S.K.nın taraf olmadığı bir davada sonucu doğrudan doğruya kuruma külfet getirecek bir konuda karar verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnmiştir. Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; S.S.K.nun taraf olmadığı görülmekte olan tazminat davasında işçinin beden gücü kayıp oranının saptanıp saptanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Konunun yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 109.maddesidir.Bu madde de; sigortalının sürekli işgöremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin saptanmasında, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Her ne kadar maddede, ilgilinin öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna başvurması gereği belirtilmiş ise de,ilgilinin bu kurula başvurmadan uyuşmazlığı doğrudan mahkemeye götürme veya görülmekte olan davada sürekli iş göremezlik oranına itiraz etme hakkına sahip olduğu yerleşik Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir. Bu hususun mahkeme önüne gelmesi durumunda uyuşmazlığın daha kısa sürede ve Anayasa'nın 141/son maddesinde gösterildiği biçimde en az masrafla 506 sayılı Yasanın 109.maddesinde öngörülen prosedür işletilerek sonuca gidilmelidir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.4.2002 gün ve 2002/21-257 E. Ve 311 K. sayılı ilamı ) 506 sayılı Yasanın 109.maddesinde; sürekli iş göremezlik derecesinin belirlenmesinde izlenecek yolun ne olduğu açıklanmıştır. Buna göre; Kurum sağlık tesisleri tarafından düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Bu Kurulun kararı Sosyal Sigortalar Kurumunu bağlar ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı yoktur. İlgililerce bu kurulun kararına itiraz edildiği durumda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili kürsü konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık işlemleri Tüzüğü çerçevesinde rapor alınmalıdır. ( 28.6.1976 gün ve 1976/4-6 sayılı Yargıtay inançları Birleştirme Kurulu Kararı ) Somut olayda; sigortalı hakkında Sosyal Sigortalar Kurumunca sürekli işgöremezlik gerekmez biçiminde rapor düzenlenmiştir. Hiç kimse kendi yararına olacak bir davayı açmaya zorlanamaz ( H.U.M.K. m.79 ) kuralı karşısında mahkemenin "Sosyal Sigortalar Kurumunun hasım gösterilmesi gerektiği" yönündeki direnme gerekçesi uygun değildir. O halde Özel Dairenin uyuşmazlığın mahkemece sonuçlandırılması gerektiği yönündeki bozma gerekçesi yerindedir.
Ne var ki, davacı vekilince mahkemeye sunulan 24,6.2002 günlü direnme kararını temyiz dilekçesinde; sigortalı Ertuğrul A... hakkında meslekte beden gücü kayıp oranının tespiti konusunda 15.2.2002 tarihinde Ankara 7.İş Mahkemesinin 2002/83 esasına kayıtlı ayrı bir dava açtıkları ve davanın derdest olduğu belirtildiğinden, bu dosyanın akıbetinin araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Bu nedenle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.10.2002 gününde, oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/2331

K. 2004/7661

T. 28.9.2004

ÖZET : İş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin
yönelttikleri maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi BK'nun 125. maddesi gereğince haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır. Somut olayda ölümle sonuçlanan olay 14.4.1990 tarihinde meydana geldiği davacının 10 yıllık süre geçtikten sonra bir kısım davacılar bakımından 12.4.2002 ve 18.12.2002 tarihli dilekçelerle davasını ıslah ederek müddeabihi arttırdığı, davalının zamanaşımı savunmasına davacı tarafça da itiraz edilmediği dosya içerisinden anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca 10 yıllık zamanaşımı süresi gerçekleştikten sonra davalıya yöneltilen tazminat taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. (KAZANCI)