Mesajı Okuyun
Old 11-06-2012, 00:03   #5
Av.YBayrak

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım;
Kanun'da, Yönetmelik'te ve de Yargıtay 15. C.D.'nin kararında :
1)Ne şüphelinin ifade için hazır olduğunda avukatın dosyayı inceleyebileceği şeklinde düzenleme,
2) Veya ne de şüphelinin ifadesi alındıktan sonra inceleyebileceği şeklinde bir hüküm olmadığı gibi, böyle anlaşılabilecek bir hüküm de yoktur. Söz konusu olan, hazırlık soruşturmasının gizliliği nedeniyle taraflar dışında kişilerin ya da taraf vekili veya müdafii olmayan avukatın dosyayı incelemesini önlemekten ibarettir.
Elbette ki avukatın dosyayı incelemesine engel çıkarıcı bu uygulama Avukatlığın temel niteliğine aykırıdır. İşin bu tarafı ve bu boyutu ile mücadele ayrı. Fakat, ör. Baro'dan bir görevlendirme yazısı, veya şüpheli tarafından vekaletname ile müdafi tayin edilen avukat, şüpheli hazır olamadan da dosyayı inceleyebilir, dosyanın fotokopisini de alabilir.

Bu vesile ile, yeri gelmişken burada şu hususa dikkat çekmek istiyorum:
Avukat'ın soruşturma dosyasını incelemeden ifadeye katılması şeklindeki bir uygulamaya gelince; bunu DGM/şimdiki özel yetkili mahkemeler uygulamasında görüyoruz bunun dışında istisnadır. Dosyayı incelemeden ifade almaya katılmak da bana göre ancak istisnai durumlarda olabilir. Şüphelinin hangi hususta ifadesine başvurulacağını yeterince öğrendiğimiz ve ifade vermesinin lehine olacağına emin olduğumuz İstisnai durumlar dışında, dosyayı incelemeden ifade almaya katılan avukat, avukat olarak hukuki yardımda bulunmuyor, sadece soruşturma görevlileri ve yetkilileri için zorunlu prosedürün tamamlanması için hazirun olarak ifadede yer alıyor.
Kanaatim o dur ki, bu durumda şüphelinin şüpheden kurtulma için lehine olacak delil sunma amacına ilişkin olan ifade alma işlemi, uygulamada kanunun tam aksine şüpheli aleyhine çelişki yaratacak şekilde yönlendirilmeye yönelik olduğundan şüpheliye susma hakkını kullanmasının lehine olacağını anlatmalıyız.Yapabileceğimiz en doğru hukuki yardım ve görevimizi doğru yapmış olmanın gereği budur.
Çünkü, ifade vermemekle ileride dosya üzerinden gizlilik kararı kalktığında aleyhine olan şüphe nedenlerini doğru ve sağlıklı biçimde yanıtlayabileceği ve olası bir çelişki ile aleyhine kanıt oluşturulmasına kendisi neden olmayarak beraat edebileceği, veya daha az ceza alabileceği; ifade vermemesini "delillerin toplanmamış olması" şeklinde bir gerekçe ile şüphelinin tutuklanmasına gerekçe yapılabileceği ve tutuklanabileceği; ancak tutuklanmasına yeter delil ve ayrıca tutuklanma nedeni var ise zaten tutuklanacağı, yok ise serbest kalması gerekeceği, ancak dosyayı bilmeden vereceği ifadenin aleyhine şüpheyi güçlendirerek hem tutuklanma olasılığını yükselteceği ve hem de ileride mahkumiyetine neden olacağını şüpheliye izah etmeli ve bu hususta görüşme tutanağı da düzenleyerek kendimizde saklamalıyız. İfade alma sırasında da bu gerekçelerle susma hakkını kullanmasını önermeli ve tutanağa geçirtmeliyiz. Tutuklamaya itirazımızda da, Şüphelinin ifadesi savunma delili olup, şüpheyi doğrulayacak delillerden olmadığından tutuklama nedeni yapılamayacağı itirazında bulunulmalıdır. Tutuklamaya yapılacak itiraz görevimiz gereği ve zorunlu olduğu gibi,aynı zamanda AİHM nce de aranmaktadır.
Bir diğer husus, polis ya da savcı Sorgulama Yapamaz. Kanun da açıktır,bu konuda YCGK kararı da vardır. sadece şüphelinin lehine olacak, şüpheden kurtulmasını sağlayacak kanıtlarını sunması için ifade alabilir. Bu nedenle, "şu kişi ile ne görüştünüz" gibi, bir görüşmenin veya bir özel durumun içeriğini sorgulayıcı soru soramazlar.
Şimdiye kadar, bu şekilde mücadele ile gizlilik kararı olan bir kısım dosyalarda her aşamada yeterince inceleme yapabildim ve ben de şüphelinin ifade vermesini kabul ettim, inceleme yapamadığım dosyalarda ise ifade kendisi ifade vermek isteyen bir kaç kişiden başkasına ifade verdirmedim.
Mahkemede de, ifade vermemesinin temel hakkı olması yanında, bu koşullarda ifade vermemesi gerektiğini anlatmak ve önermek de görevimi yasal gereği gibi yapma zorunluluğunun sonucu olduğunu rahatlıkla izah ettim.
Avukat olarak, sadece müdafii/vekili olduğumuz kişilerin hakkını savunan değil,öncelikle mesleki kimliğimizi ve konumumuzu korumak, sonra da insan haklarının kısıtlanmasına karşı mücadele ederek genişletmek görevimiz vardır diye düşünüyorum.
Saygı ile, iyi çalışmalar dilerim.