Mesajı Okuyun
Old 31-08-2010, 10:17   #3
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Sayın Dervişoğlu,

Olağan taksir ile bilinçli taksiri ayıran ana kriter, bilinçli taksirde failin neticeyi öngörmüş olmasıdır.Netice fail tarafından öngörülmemiş ama öngörülebilir ise taksirden, fail tarafından öngörülmüş ama istenmemiş ise bilinçli taksirden, netice hiçbir şekilde öngörülebilir değilse kazadan söz edilir. Bilinçli taksirde, hayatın olağan akışına ve olayın somut şartlarına göre failin neticeyi öngörmüş ve ama kendi şahsi kabiliyeti, becerisi gibi etkenlere veya şansına ve olasılığın düşüklüğüne güvenip bu riski göze alması ve riskin gerçekleşmesi durumu vardır. Kanunu bilmemek mazeret olamayacağına göre öngörülen netice eğer tehlikeli ve fiilin de yasada suç sayılabilecek bir netice doğurma ihtimali mevcutsa, failin bu durumda hareketinin olası sonuçlarını engelleme yükümlülüğü doğmaktadır. (Bkz. YCGK . 2009/9-189 E. 220K. )

Anlattığınız olayda failin neticeyi öngörmüş olabileceğini düşünüyorum. Fail kendisine yapılan uyarıları dikkate almayarak neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri almamıştır.Neticeyi istemiyor olması öngördüğü neticenin gerçekleşmemesi için hareketsiz kalmasını gerektirmez.Yapılması gereken, tehlikeli araçların güvenli bir yere kaldırılması, üstlerinin kapatılması veya aracın çocukların ulaşamayacağı bir yere götürülmesi olması gerekirken bu önlemlerin alınmaması sonucu netice gerçekleşmiştir.Olası kast ihtimalini ise düşünmüyorum.Zira olayda hareketle netice arasındaki illiyet bağının çok fazla güçlü olmaması nedeniyle "kast" kavramını fiili nitelendirmek için fazla uygun görmüyorum. (Bkz. Yeni Tck’da Olası Kast Ve Bilinçli Taksir, Av. İhsan Darende, THS Kütüphanesi)

Her halükarda, siz katılacağınız davada bu olasılıklardan bahsederek ilgili maddelerden cezalandırma istemelisiniz; mahkeme buna kanaat etmese bile bilinçli taksirin olayda neden oluşmadığını detaylı olarak açıklamalı ve "olayda bilinçli taksir gerçekleşmemiştir" gibi soyut bir ifadeyle yetinmemelidir; aksi, Yüksek Mahkeme tarafından bozma nedeni olarak görülmüştür. (Bkz.Y.2 CD. 2004/255 E.3464 K)

Suç niteliğinin tespiti için ATK raporu gerekirse de, 89/1'deki temel cezanın üst haddi dikkate alındığında, SCM'nin görevi açısından değişiklik olmaz diye düşünüyorum.