Mesajı Okuyun
Old 20-12-2013, 13:31   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Fiona
Buna ek olarak, soyadı ile ilgili Ayten Ünal Tekeli'nin kızlık soyadını kullanması ile ilgili Yargıtay'ın bozma kararını arıyorum. Sanırım Yargıtay 2. HD nın 2008/7463 E ve 2009/11823 K sayılı kararı.
Şimdiden teşekkürler ve iyi çalışmalar dilerim. Saygılarımla.

Karar farklı ancak ÜnAl Tekeli davası kararına atıf var..

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/7463
Karar: 2009/11823

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Temyiz edilen karar temyiz eden tarafa 17.1.2008 günü tebliğ edilmiş ve fakat söz konusu karar yasada öngörülen (HUMK.432) 15 günlük süre geçtikten sonra 4.4.2008 tarihinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir.

Kuşkusuz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı kanunla değiştirilen 432. maddesine göre, temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır ise, temyiz isteminin reddine karar verme yetkisi hükmü veren mahkemeye aittir.

Ne var ki Aile Mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği 1.6.1990 günlü ve 1989/3 Esas,1990/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nca karara bağlanmıştır. Bu durumda gösterilen sebeple temyiz isteminin reddi gerekir.

Sonuç: Temyiz dilekçesinin gösterilen sebeple REDDİNE oybirliği ile karar verildi.


YEREL MAHKEME İLAMI

T.C.
ANKARA
3. AİLE MAHKEMESİ

Esas Numarası: 2007-1204
Karar Numarası: 2007/1323
Karar Tarihi: 05.12.2007

Davacı vekili tarafından açılan davanın yapılıp, bitirilen açık yargılaması sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümünde yardımcı doçent doktor olarak çalışan bir öğretim üyesi olduğunu, akademisyenlik kariyeri sürecinde "V____" soyadıyla tanındığını, ancak M____ T____ ile evlendikten itibaren soyadını kocasının soyadıyla birlikte kullanmak zorunda kaldığını, bu durumun özellikle akademik kariyer alanında birtakım zorluklarla karşılaşmasına neden olduğunu beyan ederek davanın kabulü ile müvekkilin evlenmekle edindiği "T____" soyadının iptali ile sadece kızlık soyadı olan "V____"yı kullanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı nüfus idaresine dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş, davalı nüfus temsilcisi Ankara Asliye 18. Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı verilen dosyasının yargılaması sırasında davanın TMK 387. maddesi gereğince reddine karar verilmesini talep etmiştir

Yargılama aşamasında; davacının eşi S____ M____ T____ eşinin sadece kızlık soyadını kullanmak istemesine bir itirazının olmadığını, muvafakat ettiğini beyan etmiştir.

Davanın niteliği gereği dosyaya; davacının nüfus aile kayıt tablosu celp edilmiş olup; davacı delil olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10, 41 ve 90. maddeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8 ve 14. maddesi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tavsiye kararı, bakanlar komitesi kararları, Avrupa Yasal İşbirliği Komitesi kararı, Birleşmiş Milletler Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin ve kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına ilişkin sözleşmenin ilgili maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye davası sonucu verdiği 16 Kasım 2004 tarihli karar içeriğine, davacının eşinin muvafakat beyanına ve tanık beyanlarına dayanmıştır.

Dava; evlilik sonucu alman "Temizsoy" soyadının iptali ile evlilik sürecinde evlilik öncesi soyismi olan "V____" soyadının nüfus kaydında tek başına bırakılması ve bu suretle kullanımına izin verilmesi talebinden ibarettir.

Yukarıda açıklanan dosya kapsamı içeriği toplanan delillerle birlikte değerlendirilmekle; davacının akademik kariyer sahibi olarak evlilik öncesinde "V____" soyadı ile ulusal ve uluslararası eserler yayınladığı ve bu soyisim ile yayınlanan eserler ve çalışmalar sonucu çeşitli ödüller aldığı sabit olup, bu yönüyle öncelikle talepte hukuki yararın bulunduğu anlaşılmıştır. Öte yandan her ne kadar iç hukukta talebi karşılayan yasal bir düzenleme mevcut değil ise de; talebin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesi gereği Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde de değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesinin de "usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır" denilmektedir. Anayasadaki bu düzenleme gereğince konu ele alındığında ise; taraf olunan uluslararası hukuk açısından yeterli düzenlemenin bulunduğu görülmektedir. Şöyle ki:

02.08.2002 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 30.07.2002 tarih 4770 sayılı yasa ile 08 Eylül 2000 tarihinde New York'ta imzalanan kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesine ilişkin ihtiyari protokolün onaylanması uygun bulunmuş ve yasa yayımı yürürlüğe girmiştir.

Anılan protokolde taraf devletler temel insan haklarına insanlık onuru ve insan değeri ve erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğe olan inancı teyit edilmektedir.

Yine protokole göre bildirgede yer alan tüm hak ve özgürlüklere cinsiyete dayalı ayrım dahil olmak üzere hiç bir ayrıma tabi tutulmaksızın sahip olduğu ilan edilmekte ve kadınların tüm insan haklarından ve özgürlüklerinden tam ve eşit olarak yararlanmaları ve bu hak ve özgürlüklerinin ihlallerinin önlenmesi için gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmektedir.

Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesine katılmamız 3232 sayılı yasa ile kabul edilmiş ve bakanlar kurulunca da 24.07.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış, 14 Ekim 1985 tarih ve 18.08.1998 tarihli Resmi Gazete'de de yayınlanmıştır.

Yine protokolde kadın ve erkeklerin arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için toplumdaki geleneksel rollerde değişiklik ihtiyacı bulunduğu kabul edilmiş ve bölüm 1 madde 1'de eşitliği engelleyen cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrımın mahrumiyet ve kısıtlama anlamına geldiği belirtilmiştir.

Yine 2/c maddesinde kadın haklarının erkeklerde eşit olarak yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığı ile her türlü ayrıma karşı etkin himaye sağlamayı taahhüt etmektedir. 2/f maddesinde ise ayrımcılık teşkil eden mevcut yasa yönetmelik ve uygulamaları ortadan kaldırmak için yasal düzenlemelerde dahil her türlü önlemin alınması taahhüt edilmiştir. 16. madde 1 bendinde ise AİLE ADI, meslek, iş seçimi dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar temini için yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır.

24. maddede bu sözleşme ile tanınan hakların tam olarak gerçekleştirilmesi için ulusal seviyede gerekli tüm önlemlerin alınması taahhüt edilmiştir.

Türkiye tarafından 15.08.2000 tarihinde imzalanan ancak ilgili eşitlik maddesi henüz onaylanmayan Birleşmiş Milletler Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 3. maddesinde ise "-bu sözleşmeye taraf devletler, bu sözleşmede yer alan bütün kişisel ve siyasal hakların kullanımında eşit haklar sağlamayı taahhüt eder-" şartı getirilmiştir.

AİHS 14. maddesinde ise bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanmada cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapmadan sağlanır" denilmektedir.

Nitekim mahkememizde görülmekte olan dava türünden bir uyuşmazlık olan Ünal Tekeli-Türkiye davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 4. dairesinde görülmüş ve daire 16 Kasım 2004 tarihli kararında başvuru sahibi Ayten Ünal Tekeli'nin yalnızca kızlık soyadı olan "Ünal" soyadını kullanmasına izin verilmesi için açtığı davanın Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesince reddedilmesi kararı neticesi davacının mağdur olduğuna ve AİHS'nin 8. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; yukarda açıklanan ve Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi ilkesi kabul edilmiş ve buna karşı her türlü yasal önlemin alınması taahhüt edilmiş olmakla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesindeki düzenleme karşısında mevcut uluslararası sözleşme hükümlerinin bağlayıcılık taşıdığı, bu itibarla mevcut uyuşmazlıklarda sözleşme hükümlerinin doğrudan uygulanması yoluna gidilmesi gerektiği, TMK'nın 187. maddesindeki yasal düzenlemenin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce usulüne uygun olarak onanmış uluslararası sözleşme hükümlerinin önüne geçemeyeceği ve esasen konu bu madde çerçevesinde değerlendirildiğinde, düzenlemenin kadına bu konuda hiçbir hak tanımaksızın kocasının soyadını kullanması zorunluluğu getirdiği ve aksine bir durumun kabulüne imkan tanımadığı yönünde yorumlamanın yerinde olmayacağı, kişinin kızlık soyadının kocasının soyadı ile birlikte kullanılabilmesine dair yasal imkanın eşitlik ilkesinin sağlanması açısından yeterli olduğunu kabule de imkan bulunmadığı düşünülmüş ve davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.

Hüküm: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Davacının davasının kabulüne; K____ ili, M____ ilçesi, ________NÜFUSUNA KAYITLI, 30.11.1973 D____ doğumlu, ______ no'lu E____ V____ T____'un nüfus kaydında soy isim olarak geçen "T____" isminin iptali ile soyadının "V____" olarak bırakılmasına,

Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına dair davacı vekilinin yüzüne karşı kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren 15 gün Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen tefhim olundu. 05.12.2007