Mesajı Okuyun
Old 22-10-2007, 09:42   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ilke
gayrimenkulu devretmediği sürece her zaman tapu iptali davası açabileceğime göre, tazminat da isteyebilir olmayılıyım diye düşünüyor insan. Fakat, hukukun her zaman bu kadar basit denklemler üzerinden hareket etmediğini gözönünde bulundurunca


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/14343

K. 2004/3876

T. 29.3.2004

DAVA : Davacılar H. Hüseyin Demir vd. vekili Avukat Hüseyin Yeten tarafından, davalı Pembe Macaroğlu aleyhine 20/5/1999 gününde verilen dilekçe ile muris muvazaası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29/11/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Davacılar, dava konusu olan taşınmazın miras bırakanları tarafından 6/4/1953 tarihinde tapu ile davalıya satıldığını ancak bu satışın danışıklı olduğunu, bu tapu kaydının iptali gerekmekte ise de davalının taşınmazı 24/4/1962 tarihinde üçüncü kişi konumundaki Sami Canlı'ya sattığını belirterek haksız eylem tarihinden itibaren faizle birlikte tazminine hükmedilmesini istemiştir. Davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece davacıların danışıklı işleme dayanmış olmaları nedeniyle zamanaşımının işlemeyeceği gerekçesiyle bu itiraz reddedilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuştur.

Zamanaşımı bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir def'i olması itibariyle varlığının kabul edilmesi durumunda işin esasına girilmeden davanın bu gerekçe ile reddi gerekmektedir. Bu bakımdan somut olay itibariyle zamanaşımının olup olmadığının incelenmesi gereklidir.

Davacıların iddiası 1953 yılında yapılan devir işleminin danışıklı olduğudur. Davacılar bu işleme karşı ancak miras bırakanlarının 1979'da ölümünden itibaren dava açabilme hakkına sahiptirler. Davacılar böyle bir davayı diğer bir anlatımla tapu iptal davasını devir alan Pembe Macaroğlu'na karşı açma olanağı bulunmakta iken dava dilekçesindeki iddia ve dosyadaki kayıtlar itibariyle taşınmazın 24/4/1962 yılında üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle üçüncü kişinin mülkiyet hakkını kabul etmiş durumdadırlar. Böylece ilk devir işleminin danışıklı olduğu iddia edilmişse de daha sonra devrin iyiniyete dayalı olması nedeniyle tapu iptali değil danışıklı işlemi yapana karşı istemlerin tazminata yani taşınmazın bedeline dönüştürmüşlerdir. Böyle bir dava somut olayın niteliği itibariyle haksız eylemden kaynaklanan nedensiz zenginleşmedir. Her ne kadar taşınmaz mülkiyetine ilişkin danışıklı işlemlerde zamanaşımı işlememekte ise de davacılar tarafından da kabul edilen bu mülkiyet hakkının üçüncü kişiye devredilme tarihinde istem alacağa dönüştüğünden bu olayda zamanaşımının varlığı kabul edilmelidir. Bu davada istem taşınmazın aynına değil bedeline yönelik olduğundan olayda zamanaşımı gerçekleşmiştir. Davacıda tüm bu nedenleri gözeterek davasını halen tapu maliki olana karşı değil danışıklı işlem yapan kişiye yöneltmiştir. Bu olgular itibariyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yazılı biçimde işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/3/2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.