Mesajı Okuyun
Old 18-09-2007, 15:24   #2
halit pamuk

 
Varsayılan

Merhaba,

kanaatimce dava idari yargıda açılmalıdır.İyuk.m.10 kapsamında öncelikle idareye başvurup maddi ve manevi tazminat bulunulmalı;idarenin cevabından veyahut 60 günlük sürede cevap vermemesi durumunda zımni redden itibaren başlayacak 60 günlük sürede dava açılmalıdır.


bu konuda 13. HD'sinin çok güzel bir kararı var:

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 1994/694
K. 1994/4914
T. 16.5.1994
• HAKİMİN GÖREVLERİ ( Maddi Olguları Belirlemek Hukuki Değerlendirmesini Yapmak Uygulanacak Yasa Maddelerini Bulmak ve Uygulamak )
• İDARE MAHKEMESİ KARARININ BAĞLAYICILIĞI ( Hakimin Bunu Uygulaması )
• GÖREVLİ MAHKEME ( İdari Kararlar Aleyhinde İdare Mahkemesinin Görevli Olması )
1402/m.2
657/m.141
1086/m.76
ÖZET : Bir davada ileri sürülen maddi olguları belirlemek, hukuki değerlendirmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak, hakimin doğrudan görevidir. İdare ajanının açıkta kaldığı sürelerde gelir temin etmek üzere başka bir işte çalışarak gelir temin etmesi halinde açıkta kalan süreye ilişkin tüm özlük haklarını iade etmekle yükümlü olup olmayacağına ilişkin hukuki sorunun taraflarla ilgili alınmış ve hukuken bağlayıcı idare mahkemesi kararı çerçevesinde değerlendirilerek çözülmesi gerekir. Bu hususları belirlemek görevi, taraflar arasındaki davaya bakan idare mahkemesinindir.
DAVA : Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı Ankara Büyük Şehir Belediye Tüzel Kişiliği; davalının, Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nde amir muavini görevinde iken 1402 sayılı Kanunun 2301 sayılı Kanun ile değişik 2. maddesi gereğince 4. Kolordu Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 2.7.1981 tarih ve 6096 sayılı yazıları üzerine 6.4.1981 tarihinde görevine son verildiğini, 5 nolu Ankara İdare Mahkemesi'nin kararı ile işlemin iptaline karar verilmesi üzerine, 12.8.1988 tarihinde yeniden görevine başlatıldığını, yine Ankara 5 Nolu İdare Mahkemesi'nin 1988/727 esas, 1989/1343 sayılı kararı ile açıkta kaldığı 6.4.1981 -12.8.1988 tarihleri arasındaki sürelere ait aylık ve özlük haklarının tanındığını, ancak bu mahkemece açıkta kaldığı sürelerde herhangi bir yerde gelir temin edilmiş ise bunun mahsubunun yapılması şeklinde bir hüküm kurulmadığını, o nedenle aylık ve özlük hakları davalıya 4.445.114 TL. tam olarak ödendiğini, daha sonra davalının açıkta kaldığı sürelerde çalışıp gelir temin ederek nedensiz zenginleştiğinin saptandığını öne sürerek, ödenen 4.445.114 TL.sından elde ettiği gelirin miktarı tesbit edilerek indirilmesi, kalan miktarın ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı; bu davada ileri sürülen olguları İdare Mahkemesinde davacının savunduğunu, mahkemece nazara alınmadığını ve açıkta geçen süreye ilişkin tüm özlük haklarıyla aylıkların verilmesine karar verildiğini savunmuş, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; açıkta kaldığı süreler zarfında çalışarak kazanç temin etmesine rağmen çalışmamış gibi özlük haklarını İdareden alan davalının nedensiz zenginleştiği kabul edilmiş, ancak çalışma süresi ve gelirin niteliği ve elde edilen kazanç miktarının kanıtlanamaması nedeni ile BK.nun 42. maddesine dayanılarak 3.000.000 TL.sının ödetilmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Bir davada ileri sürülen maddi olguları belirlemek, hukuki değerlendirmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir ( HUMK. m. 76 ). Davalının; davacı Ankara Büyük Şehir Belediyesi Gençlik Parkı Amir Yardımcısı kadrosunda memur olarak çalışmakta iken, 1402 sayılı Yasa uyarınca 6.4.1981 tarihinde görevine son verildiği, daha sonra bu kararın 4. Kolordu Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 2.7.1985 tarihli yazısı ile kaldırılıp davalının 12.8.1988 tarihinde belediyedeki görevine yeniden başlatıldığı, davalının Ankara 5 Nolu İdare Mahkemesi'ne başvurarak açıkta geçen süreye ilişkin aylık ve özlük haklarının verilmesini talep ettiği, bu mahkemece açıkta geçen süreye ilişkin tüm özlük hakları ile aylıklarının tanınmasına karar verildiği ve aylık ve özlük hakları toplamı 4.445.114 TL.sının 8.2.1991 tarihinde ödendiği sav, savunma, toplanan delil ve belgelerden anlaşılmış, kaldı ki bu yön taraflar arasında çekişme konusu da yapılmamıştır. İdare ajanının açıkta kaldığı sürelerde gelir temin etmek üzere başka bir işte çalışarak gelir elde etmesi halinde açıkta geçen süreye ilişkin tüm özlük haklarını iade etmekle yükümlü olup olmayacağına ilişkin hukuki sorunun, gelişen somut olayın özelliği taraflarla ilgili alınmış ve hukuken bağlayıcı idare mahkemesi kararı çerçevesinde değerlendirilerek çözülmesi gerekir. Hemen belirtelim ki, davalının açıkta kaldığı sürede ödenmeyen maaşlarının ve özlük haklarının İdare tarafından ödenmesi 657 sayılı Kanunun 141. maddesince zorunlu olup, yapılan ödeme hukuken bir tazminat niteliğindedir. Ne varki davalının açıkta kaldığı sürelerde başka bir işte çalışması durumunda bu tazminatın bir zenginleşme vasıtası olmaması gözden kaçırılmamalıdır. O nedenle, çalışarak elde edilen gelirin ödenmeyen maaş ve özlük haklarına ilişkin tazminattan indirilip indirilmeyeceği hakkaniyet ve nesafet ilkelerince ve her somut olayın kendine özgü durumu da değerlendirilerek karar verilmelidir.

İşte bu değerlendirmeyi yapmak; tüm özlük haklar ile aylıkların tanınmasına ilişkin ve İdare aleyhine açılmış taraflar arasında mevcut davaya bakan idare mahkemesi olacağında duraksamaya yer olmamalıdır. Bu bakımdan, bu davada ileri sürülen ve dayanılan olgular ancak idare mahkemesinin kararına karşı temyiz veya yargılamanın iadesi nedeni olabilir. O halde davanın hukuken dinlenme olanağı mevcut olmadığı kabul edilmeli ve reddine karar verilmelidir. Mahkemece, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir.

T.C.

DANIŞTAY

5. DAİRE

E. 1995/3829

K. 1996/1282

T. 26.3.1996

• GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA ( Ceza Kovuşturması Nedeniyle )

• BERAAT KARARI ( Ceza Kovuşturması Nedeniyle Görevden Uzaklaştırılan Memur )

• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Beraat Kararının Kesinleşmesinden Sonra 60 Gün İçinde İdareye Yapılan Başvurunun Sonuçsuz Kalması )

• KESİNTİLERİN ÖDENMESİ İSTEMİ ( Görevden Uzaklaştırılan Memurun Beraat Etmesi Nedeniyle )

2577/m.10

657/m.137,140,141,142,143,144


ÖZET : Ceza kovuşturması nedeniyle görevden uzaklaştırılan memurun maaşından yapılan kesintilerin ödenmesi için beraat kararının kesinleşmesinden itibaren 60 gün içinde idareye yapılan başvurunun sonuçsuz kalması üzerine ikinci 60 günlük sürede dava açılabilir. İsteğin Özeti: Sakarya İdare Mahkemesinin 30.11.1994 günlü, E:1993/704, K:1994/1436 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi M.Y.`nin Düşüncesi: 657 sayılı Kanunun "Görevden Uzaklaştırma" ile ilgili hükümlerinin incelenmesinden; ceza kovuşturması nedeniyle görevden uzaklaştırılan devlet memurlarının haklarındaki ceza yargılaması sonucu verilecek kararın kesinleşmesinden önce de görevlerine iade edilmesi konusunda idareye takdir yetkisi verilmişken, açıkta geçirdikleri sürece maaşlarından yapılan kesintilerin ödenmesi için haklarında verilecek beraat kararının kesinleşmesi zorunlu kılınmıştır. Bu hükümler göz önünde bulundurulduğunda, davacının hakkındaki beraat kararının kesinleşmesinden sonra idareye yaptığı başvuru üzerine açtığı davanın 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince süresinde olduğu anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile idare mahkemesi kararının esastan karar verilmek üzere bozulmasının uygun olacağı düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı S.A.`nın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Türk milleti adına hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü: Dava, tutuklanması nedeniyle açığa alınan ve 5 yıl 8 ay sonra görevine iade edilen davacının açıkta kaldığı süre içinde maaşından 1/3 oranında yapılan kesintiler ile bu sürelere ilişkin olarak yapılacak intibakından doğan alacaklar tutarı olan toplam 100.000.000.- liranın ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Sakarya İdare Mahkemesinin 30.11.1994 günlü, E:1993/704, K:1994/1436 sayılı kararıyla; 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu`nun 93. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 10. maddelerinde yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, idareden alacağı olan kimselerin beş yıl içinde idareye başvurarak alacaklarını istemeleri, bu istemlerinin reddi halinde de, 2577 sayılı Kanunda öngörülen 60 günlük süre içinde dava açmaları gerektiği sonucuna varıldığı; dava dosyasının incelenmesinden, ... Sağlık Müdürlüğünde sağlık memuru olarak görev yapmakta iken 1981 yılının Ocak ayında tutuklanması nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun 140. maddesi uyarınca açığa alınan davacının 21.8.1986 tarih ve 10587 sayılı valilik oluru ile görevine iade edildiği, davacının görevine başladıktan sonra davalı idareye başvurarak maaş farklarının ve bu sürede durdurulan terfilerinden doğan alacaklarının ödenmesini istediği, 15.1.1987 gün ve 3945 sayılı yazı ile bu husustaki isteğinin ancak hakkında açılan ceza davasının sonuçlanması halinde yerine getirilebileceğinin bildirildiği, davacının 9.11.1990 ve 28.1.1993 günlü dilekçelerle başvurarak bu konudaki isteğini yenilediği, davalı idarenin bu başvurulara herhangi bir cevap vermediği, son olarak davacının 12.4.1993 tarihli dilekçe ile başvurarak açıkta bulunduğu sürelere ilişkin maaş farklarının ödenmesini istediği ve bu isteğinin 25.5.1993 gün vs 4584 sayılı işlemle reddi üzerine bakılan davayı 26.5.1993 tarihinde açtığının anlaşıldığı; bu durumda, davalı idarenin 21.8.1986 gün ve 10587 sayılı işlemi ile görevine iade edilen davacının bu tarihten itibaren beş yıl içinde mahrum kaldığı maaş farklarının tarafına ödenmesi için başvurduğu, davalı idarenin davacının bu isteğini 15.1.1987 gün ve 3945 sayılı işlemle reddettiği, davacının bu yazının kendisine tebliğinden itibaren en geç 60 gün içinde dava açması gerekirken bu süreden çok sonra 26.5.1993 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava süre yönünden reddedilmiştir.
Davacı, usul ve hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği idare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 3622 sayılı Kanunla değişik 10. maddesinde "1 - İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler.
2 - Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler..." hükmüne yer verilmiştir.
Olayda davacının tutuklanması nedeniyle görevinden uzaklaştırıldığı ve hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanmadan idarece 21.8.1986 tarihli olur ile görevine iade edildiği, davacının görevine iade edildikten sonra idareye başvurarak maaşından yapılan kesintilerin ödenmesini istediği, idarece 15.1.1987 gün ve 3945 sayılı yazı ile ödemenin ancak hakkındaki yargı kararı sonucunda yapılacağının belirtildiği, bu arada hakkındaki mahkumiyet kararının bozulduğu ve 4. Kolordu Komutanlığı Sıkıyönetim ( 1 ) Numaralı Askeri Mahkemesinin temyiz edilmeyerek kesinleşen 20.10.1992 günlü, E:1992/10, K:1992/11 sayılı kararıyla beraat ettiği, davacının bu karar üzerine 28.1.1993 tarihinde idareye yeniden başvurarak maaşından yapılan kesintilerin ödenmesini ve intibakının yapılmasını istediği, bu başvurusuna herhangi bir cevap verilmemesi üzerine ( 14.1.1993 günlü onay ile idarenin kendiliğinden intibakını yaptığı ), bakılan davayı 26.5.1993 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın temelinin "Görevden Uzaklaştırma"ya dayanması nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun anılan konuya ilişkin hükümleri üzerinde durmak gerekli görülmüştür:
657 sayılı Kanunu`nun 137. maddesinde, görevden uzaklaştırma, kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde görevi başında kalmasında sakınca görülecek devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbir olarak tanımlanmış, 140. maddesinde de, haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan devlet memurlarının da görevden uzaklaştırılabileceği belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 143. maddesinde ise görevinden uzaklaştırılan memurun göreve tekrar başlatılmasının zorunlu olduğu haller tek tek sayılmış ve bu arada ( b ) bendinde, yargılamanın men`ine veya beraatine karar verilenlerin hakkındaki kararların kesinleşmesi halinde idareye görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması konusunda yükümlülük getirilmiş olup, 144. maddede de, "140 ve 142 nci maddelerle 143 üncü maddenin a, b, c fıkralarında yazılı olanlar hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbiri, devlet memurunun soruşturmaya konu olan fiillerinin, hizmetlerini devama engel olmadığı hallerde her zaman kaldırılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle maddede öngörülen koşullarda, görevinden uzaklaştırılan memurların görevlerine döndürülüp döndürülmemesi hususunda idarelere takdir yetkisi tanınmıştı.
Diğer taraftan, yine aynı kanunun değişik 141. maddesinde, "Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler. 143 üncü maddede sayılan durumların gerçekleşmesi halinde, bunların aylıklarının kesilmiş olan üçte biri kendisine ödenir ve görevden uzakta geçirdikleri süre, derecelerdeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst dereceye yükselmeleri halinde, bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir." hükmü yer almıştır.
Görüldüğü gibi yasa koyucu, 143. madde ile haklarında mahkemece cezai kovuşturma yapıldığı için görevinden uzaklaştırılan devlet memurları hakkında verilecek beraat kararının kesinleşmesi halinde görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılmasını zorunlu kılmış, ayrıca, 144. madde ile de görevden uzaklaştırma tedbirinin daha önce de kaldırılması konusunda idareye takdir yetkisi tanınmıştır. Bununla birlikte, 144. madde uyarınca göreve iade edilenlerin, görevden uzakta geçirdikleri süre için aylıklarından yapılan kesintilerin ödenmesi ve bu sürenin intibaklarından değerlendirilmesi ancak, 143. maddede sayılan durumların gerçekleşmesi ( olayda beraat kararının kesinleşmesi ) ile mümkündür. Diğer bir anlatımla, haklarında verilecek beraat kararı kesinleşmeden ilgililerin görevlerine iade edilmeleri konusunda idareye takdir yetkisi verildiği halde, bu takdir yetkisinden hareketle görevlerine iade edilenlerin aylıklarından yapılan kesintilerin ödenmesi için haklarındaki beraat kararının kesinleşmesi zorunlu kılınmıştır.
Bu durum karşısında, davacının açıkta geçirdiği sürede maaşından yapılan kesintilerin, hakkındaki yargı kararının kesinleşmesi üzerine 141. maddenin 2. fıkrası gereğince idarece kendiliğinden ödenmesi gerekmektedir. Nitekim davaların 1986 yılında görevine iade edildikten sonra yaptığı başvuru üzerine verilen, 15.1.1987 gün ve 3945 sayılı cevapta da idarece yargı kararının kesinleşmesinden sonra isteğinin yerine getirileceği bildirildiği gibi davacı hakkında verilen beraat kararının kesinleşmesi üzerine 14.1.1993 günlü olur ile de intibakının idarece re`sen yapıldığı, ancak fark ödemelerinin verilmediği anlaşılmaktadır. Olayda olduğu gibi işlem yapma konusunda yükümlülük getiren yasa kuralına karşı idarelerin hareketsiz kalmaları halinde, ilgililerin 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca idareye başvurarak işlem tesis ettirmeleri ve sonucuna göre süresi içinde de dava açmaları mümkündür.
Bu durumda, hakkındaki beraat kararının kesinleşmesi üzerine davacının 2577 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca 28.1.1993 tarihinde idareye başvurması ve bu başvurusuna 60 günlük cevap süresi içinde ve 29.3.1993 tarihine kadar bir cevap verilmemesi üzerine bu hususu isteğinin reddi sayarak 10. maddenin 2. fıkrasında belirtilen ikinci 60 gün içinde ve 26.5.1993 tarihinde, yani 58. günde açtığı davanın süresinde olması karşısında, davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, idare mahkemesince 657 sayılı Kanunun yukarıda anılan hükümleri göz ardı edilerek ve 1050 sayılı Kanunun 93. maddesi gereğince 5 yıllık talep hakkının başlangıcı olarak davacının görevine iade edildiği tarihin kabul edilerek davanın süre aşımından reddinde hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Sakarya İdare Mahkemesince verilen 30.11.1994 günlü, E:1993/704, K:1994/1436 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 26.3.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi.





Ayrıca ifade etmek gerekirse, idari yargıda husumet sorunuyla karşılaşmazsınız.Mahkeme kendiliğinden davayı doğru hasıma yönlendirir.



Saygılarımla