Mesajı Okuyun
Old 29-12-2011, 23:38   #13
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

'Devlet HER KADINI şiddetten korusun!

222 kadın örgütünün biraraya geldiği Şiddete Son Platformu, yazılı bir açıklama yaparak devleti sadece nikahlı değil, tüm kadınların şiddetten korunması için göreve çağırdı.
Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı'nın kapsamını düzenleyen maddeden "yakın ilişki içinde yaşayanlar" ifadesinin çıkartılmasınının ardından Kadın ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in "medeni durum gibi muhtemel ayrımcılık tehlikeleri giderilmeli" sözlerini unutarak, "yakın ilişki kavramının uygulamada sorun yaratacağını" söylemesini, kadın örgütleri tepki gösterdi.



22 kadın örgütünün bir araya geldiği Şiddete Son Platformu; Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı'nın kapsamını düzenleyen maddeden "yakın ilişki içinde yaşayanlar" ifadesinin çıkarıtılmasına ortak açıklama ile tepki gösterdi.

Bu arada Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da taslaktaki değişikliklere ve Bakan Şahin'in açıklamalarına karşı bugün akşam saatlerinde İstanbul Taksim tramvay durağında ve Ankara YKM önünde toplanarak protesto etti

Şiddete Son Platformu, taslaktaki değişiklikleri, aynı gün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'yla yaptıkları toplantıda değil, basından öğrendiklerinin altını çizerek "Bu durum, Bakanlık ile kadın örgütleri arasındaki ilişkinin şeffaf bir biçimde yürütülmediğinin somut bir göstergesidir" dedi.

PLATFORMUN AÇIKLAMASI
222 kadın örgütünü çatısı altında toplayan platform yaptığı açıklamada devletin sadece resmi nikahlı kadınları değil her kadını şiddetten koruması gerektiğine dikkati çekti.

Açıklamanın tam metni şöyle:

"Kadına karşı şiddet yasa taslağındaki 'yakın ilişki içinde yaşayanlar' kavramı Başbakanlık tarafından taslaktan çıkarılmıştır.

Oysa imam nikahlı ilişkilerden resmi nikah imkanı olmayan zorla erken evlendirilmiş kız çocuklara; aynı çatı altında nikahsız yaşayanlardan, birlikte oturmadıkları halde bir ilişki içinde olanlara kadar, Turkiye’de yaşayan milyonlarca kadın şiddet yaşamaktadır. Başbakanlığın “yakın ilişki içinde yaşayanlar” ifadesini yasa taslağından çıkarması, yukarıda sözü edilen kadınları iki, üç kat mağdur etme sonucunu doğuracaktır. Türkiye kadınları şiddetten korumadığı için AIHM tarafından mahkum edilen dünyadaki ilk devlet olmuştur. Buna rağmen Turkiye’de kadınların öldürülme oranı tüm dünyanın dehşetle izlediği bir hal almıştır.

Biz 1996 yılından beri mÜcadelesini verdigimiz bu yasa taslağının önerilerimizle biraz daha geliştirilmesini beklerken, Başbakanlık’tan eldeki taslağı bile daraltan bir mudahalenin gelmiş olması vahimdir.

Biz ev içi dahil her türlü siddeti yaşayan kadınları yıllardır destekleyen kadın örgütleri olarak, yılların deneyimine dayanarak, yasa taslağının bu haliyle şiddeti onlemede son derece yetersiz olacağını Bakanlığa defalarca yazılı ve sözlü olarak bildirdik. Bu konuda bir çok kez yüz yüze toplantı yaptık.

Taslakta, kadın örgütlerinin icinde olduğu etkin bir izleme ve denetleme mekanizmasının olmaması büyük bir eksikliktir. Bunun yerine tasarı, kadınların ve varsa çocuklarının Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı denetimli serbestlik bürolarında, suçlular ve hatta tekrar tekrar suç işleyenler ya da özel tehlikeli suç işleyenlerle aynı yerde bulunmaları sonucunu doguracak bir mekanizma kurmayı öngörmektedir. Bu da kadınları ve çocuklarını saldırganlarla karşıkarşıya getirecek ve yepyeni mağduriyetlere neden olacaktır. Aynı şekilde, Istanbul Sözleşmesi’nde kadına karşı şiddet vakalarında yargının hiçbir aşamasında “uzlaşma ve arabuluculuk” girişiminde bulunulmaması gerektiği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, taslakta aile içi şiddet vakalarına özgü özel dinamikler göz ardı edilerek ısrarla bu yasağa yer verilmemektedir.

Tüm dünyada kadına karşı şiddet konusunda çalışan kadın örgütlerinin 1970’lerden beri edindiği deneyimlere göre, kadına karşı şiddet vakalarında kadına destek, ancak bunu yaşayan kadının her adımda arzusu ve birlikte alınacak kararlarla sürdürülecek olursa etkili olmaktadır. Bunun tersi, kadının ve çocuklarının yaşamını ciddi oranda tehlikeye atmaktadır. Psikiyatrist, psikolog, avukat gibi özel calişan bazı mesleklere ve kadın danışma merkezleri gibi tüm kadın örgütlerine bildirim yükümlülüğünün getirilmesi son derece tehlikelidir. Bu konu, kadınları tüm yasal hakları ve prosedürler konusunda bilgilendirilme niteliğiyle sınırlı olmalıdır.

Şiddete Son Platformu’nu oluşturan kadın örgütleri olarak 27 Aralık 2011 günü Bakanlıkta yaptığımız toplantıda, tasarıdan Başbakanlık tarafından “yakın ilişki içinde yaşayanlar” ifadesinin çıkartıldığı bilgisi bize aktarılmadı. Biz bunu maalesef toplantı sonrasında basından öğrendik. Bu durum, Bakanlık ile kadın örgütleri arasındaki ilişkinin şeffaf bir biçimde yürütülmediğinin somut bir göstergesidir. Ayni şekilde, kadın örgütleri olarak kadına yönelik şiddet konusunda medyaya sansür niteligi taşıyan hiçbir düzenlemenin bu yasada yer almamasi gerektigini defalarca dile getirmis oldugumuz halde, Başbakanlığa verilen taslağın bu şekilde değiştirildiğini yine 27 Aralık günkü toplantıdan sonra basından öğrendik.

Bizler Başbakanlığı, Bakanlar Kurulu’nu ve kadından sorumlu olması gereken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı, kadınları şiddetten korumak üzere kadın örgütlerinin on yıllara dayanan deneyimlerini ciddiye almaya ve işlevsel, etkin ve amacına uygun bir yasa çıkarmaya, kısacası GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ! Kadın örgütleri olarak hazırladığımız taslaktaki her bir önerimizin yaşamsal önemde olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve taslağımızın mevcut haliyle, bir an önce yasalaşmasını ısrarla talep ediyoruz."

BAKAN ŞAHİN : YAKIN İLİŞKİ SOYUT KAVRAM

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ise gazetecilere "yakın ilişki kavramının uygulamada birçok hakime göre soyut bir kavram olduğunu, uygulamada sorun yaratabileceğini" söyledi.

Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi'nin gerçekleştirdiği "

Kimi ve Neyi Koruyor? Hâkim, Savcı, Avukat Anlatıları" adlı çalışmanın bulgularının paylaşıldığı toplantıda kadını değil aileyi koruyan uygulamalar eleştirilmiş ve yeni kanunun farklı yorumlanmayacak şekilde yazılması gerektiği vurgusu yapılmıştı.

Bakan Şahin de bu toplantıda, bir gün önceki söylediklerinin aksine, "medeni durum, karşılıklı ilişki içinde olup olmama, cinsiyet kimliği, sağlık durumu gibi muhtemel ayrımcılık tehlikeleri giderilmeli" demişti.

Şahin toplantıdaki konuşmasında ise şu ifadelere yer verdi:

"Hukukçular ve sivil toplumla görüştüğümüz zaman yakın ilişki kavramının uygulamada birçok hakime göre soyut bir kavram olduğunu, çok fazla uygulama sonuçları çıkabileceğini görürüz. Amaç kadın ve aile bireylerinin şiddetten korunmasıdır. Kadını koruyan bir başlık var. Bütün konsepte baktığınız zaman kadını şiddetten korumayı önleyecek, koruyamadığız zaman alınacak tedbirleri, destekleme mekanizmalarını içeriyor. Kadın, yasal alt yapıda çok ciddi manada korunuyor.

"Bakın başlığa bakın; 'Kadın ve aile bireylerini şiddetten korumak.' İş bitmiştir. Başlığa bakın başlığın alt yapısına bakın. Şu şunu dedi, bu bunu dedi, bizim mışlarla, mişlerle işimiz olmaz. Biz burada kadının yaşam hakkını korumaya, bunun için de en doğruyu bulmaya çalışı

http://www.kazete.com.tr/devlet-her-...usun_19752.htm