Mesajı Okuyun
Old 16-08-2021, 09:40   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Avukat Tuğba
Çok teşekkür ederim Üstadım. Yalnız aklım şu hususta karıştı. Vasiyet alacağı, ölüme bağlı tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa, mirasbırakanın ölümü ile doğar, vasiyet borçlusunun mirası kabul etmesi veya red hakkının düşmesi ile muaccel olur diye düşünüyorum. Bu halde vasiyetin iptali davasının açılması süreyi durdurur mu ? Zira TMK 600 "Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya rethakkının düşmesiyle muaccel olur. "şeklinde hüküm içeriyor.Saygılarımla

"Vasiyetin yerine getirilmesi" davasının açılabilmesi için vasiyetnamenin gerekli aşamalardan geçerek kesinleşmesi gerekir. Somut olayda vasiyetname açıldıktan sonra iptali yönünden dava açıldığına göre; bu vasiyetnamenin kesinleşmesi, ancak iptal davasının reddine dair kararın kesinleşmesi ile mümkün olabilir.

Dolayısıile; yerine getirme davası iptal davasının reddi hakkındaki kararın kesinleşme tarihinden itibaren açılabileceğinden , öncesinden zamanaşımının başlatılması bence düşünülemez.Böylece 10 yıllık zamanaşımı süresi vasiyetnamenin iptali davasının reddine dair kararın kesinleşme tarihinden başlar.Diye düşünüyorum.

3. HD., E. 2014/20723 K. 2015/17293 T. 05.11.2015
Esas No.: 2014/20723
Karar No.: 2015/17293
Karar tarihi: 05.11.2015


Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar, dava dilekçesinde; murisleri K1 tarafından düzenlenen 10/06/1980, 11/06/1980 ve 08/10/1982 tarihli vasiyetnamelerin tenfizini talep ve dava etmişlerdir.

Bir kısım davalılar, cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını savunmuşlar, diğer davalılar ise, davaya cevap vermemişlerdir.

Mahkemece, dosya kapsamına göre; MK'nun 602.maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacılar temyiz etmiştir.

Murisin vefat tarihi (1986) itibariyle yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanunun 580.maddesi (4721 sayılı TMK.nun 602.maddesi) gereğince “Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmü getirilmiştir. Bu maddenin uygulanması için vasiyet alacaklısının (davacıların) öğrenme tarihi önem taşımaktadır.

4722 sayılı Kanunun 1.maddesi hükmü de dikkate alındığında olaya 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerekir.
743 sayılı Medeni Kanunun 580.maddesi; kendisine belli bir şey vasiyet edilen kişinin açacağı istihkak davasının, kazandırmanın (teberrunun) kendisine bildirildiği günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını hükme bağlamıştır.

Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunup kesinleşmesinden sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekmektedir.(3.HD, 20.01.2014 tarih, 2013/16453 E, 2014/586 K)

Somut olayda; muris K1'nin noterde düzenlediği 10/06/1980, 11/06/1980 ve 08/10/1982 tarihli vasiyetnameler ile; mal varlığının bir kısmını davacılara vasiyet ettiği, murisin 1986 yılında vefat ettiği, vasiyetnamenin açılmasına dair her hangi bir dava kaydı bulunmadığı, dosyada davacıların ölüme bağlı kazandırmayı öğrendiği tarihe dair bir belge veya delil de bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Vasiyet alacaklısı, vasiyetnameden kaynaklanan hakkı, (alacak muaccel olmadan) vasiyetname açılıp okunmadan kullanamaz.
Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kayıt bulunmadığına göre, vasiyetname açılıp sonuçlanmadan vasiyetin yerine getirilmesi de istenemez. Öte yandan, vasiyetname açılmadığından, vasiyetnamenin öğrenme koşulu da gerçekleşmemiştir. Bu nedenle zamanaşımının başladığı düşünülemez.

Hal böyle olunca, mahkemece; dava açma şartı henüz gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.