Mesajı Okuyun
Old 18-08-2008, 01:07   #10
Av. R. Onur ÇINAR

 
Varsayılan

öncelikle sayın aladağ'a bu geniş kapsamlı ve hukuk bilimi adına geliştirilmesi çok önemli bu konuyu açmış olduğu için teşekkür ederim.

forum alanlarına yakışır bir şekilde kısa kısa düşüncelerimi paylaşmak isterim,(zira konu çok dallı budaklı bir ağaç gibi)
kişisel bilgi nedir dendiğinde ilk olarak kişilerin herkese açık olmayan şahıs varlığına ait bilgiler olarak, genel ve kısa bir tanımlama yapabiliriz.

bu, sözlük anlamına bakacak olursak, devlet tarafından vatandaşlarına bürokratik işlemlerinde ortaya çıkan zorlukları aşmak amacıyla verilen t.c. kimlik numaralarının kişisel bilgi olmadığı kanısındayım. çünkü, bu t.c. kimlik numaralarıyla vatandaşların sadece ve sadece kimlik bilgilerine ulaşılabilir. kimlik bilgileri ise herkesin sosyal alanda saklayamayacağı bilgileri içerir. ad, soyad, doğum tarihi, doğum yeri v.s... hep bu kimlik numarası yolu ile ulaşılabilen bilgilerdir.

her ne kadar vatandaşların bu şekilde birbirlerinin kimlik bilgilerine ulaşılabilmesi olağan olarak kabul edilse de mutlaka bunun da ayrıcaları olacaktır. söz gelimi fiziksel görünümü sayesinde para kazanan bir kişi ilerleyen yaşını diğer insanlardan saklamak isteyebilir. işte bu fikirden kaynak alarak internet ya da herhangi bir yolla kişilerin t.c. kimlik numaralarına sadece ad ve soyadı yoluyla ulaşmak mümkün değildir. ancak ana ya da baba adı yahut doğum yeri ek olarak biliniyorsa bu numaraya ulaşılabilir.

işte bu noktada, t.c. kimlik numarası her ne kadar basit kimlik bilgilerini barındıran bir numara olsa da bu basit bilgilerin kişisel bilgi olabileceği öngörülerek, bu numaranın bir kişisel bilgi olduğu sonucuna varılabilir.

bu aşamada türk ceza kanunu, 2.kitap(özel hükümler)altında, dokuzuncu bölümünde(ÖZEL HAYATA VE HAYATIN GİZLİ ALANINA KARŞI SUÇLAR) bu konuda düzenleme yapmıştır.

hukukumuzda ceza kanunları ve diğer kanunlar madde başlıkları ile birlikte ele alınarak yorumlanacağından bu başlık altında zikredilen suçların oluşup oluşmadığına karar vermek için önce özel hayata, hayatın giz alanına karşı işlenip işlenmediğinin tespit edilmesi gerekir.

hayatın giz alanından ne anlaşılması gerektiği ise genel bir ceza kanunu olan türk ceza kanununda tanımlanmamıştır. böyle bir tanım ise henüz özel bir ceza kanununda ya da türk ceza kanununun uygulanması hakkında çıkarılan kanun ya da yönetmeliklerde zikredilmemiştir.

taylan arkadaşımızın bahsettiği bir kanun tasarısı tck çıkmasından bu yana uzun yıllar geçmesine rağmen halen tamamlanıp yasalaşamamıştır.

bu noktada özel hayatın giz alanı deyiminden ne anlaşılacağı ceza hukukuna özgü yorum ilkeleri ile belirlenmelidir. artık daha fazla sözü uzatmamak adına özel hayatın giz alanı olarak, kişilerin diğer insanlarla aralarında olan ilişkilerine bağlı olarak insanların özel hayatına dahil ettiği katmanlardan ikincisi olarak tanımlamak mümkündür. birincisini, mahremiyet alanı; üçüncüsünü, sosyal alan olarak nitelendirmek mümkündür(sosyolojik açıdan bu katmanlar daha fazla ve daha farklı olarak nitelendirilebilir ancak ceza hukuku açısından bu konuyu bu kadar açmak yeterli olacağı kanısındayım).

mahrem alan olan en içteki katmana insanın sadece ve sadece kendisi ya da en yakını olan insanın (bazıları için eşi, bazıları için anne-baba ya da çocuğu olabilir) yetkin olması esastır. ikinci katman olan giz alanına ilişkin ise sadece ve sadece kişinin açık olarak izin verdiği kişilerin yetkin olması ve üçüncü katman olan sosyal alan ise, kişinin yaşamına bağlı olarak önceden izinli ya da izinsiz kişilerin hakim olacağı bir alandır...

işte ceza hakimi özel hayatın giz alanın belirlenmesi konusunda habibe hanım'ın sözünü ettiği uluslar arası sözleşmeyi, doğrudan uygulanabilir olduğu için(any 90'a göre), göz önünde bulundurarak, yukarıda belirttiğim açıklamalar ışığında karar vermelidir.

somuta indirgeyecek olursak, uyap vatandaş portal'da yer alan bilgilerin, vatandaşların mahkemelerde görülen davalarının modern hukukun en önemli ilkelerinden biri olan ALENİYET İLKESİ gereği herkese açık olması gereği yüzünden, kaldı ki bu dava bilgilerine ulaşma yolu olan t.c. kimlik numarasını da elde etmenin çok basit olmadığından dolayı ne ceza hukukuna ne de özel hukuka aykırılığı kanımca söz konusu değildir.

bununla birlikte, görülmekte olan her davanın her kişiye açık olması da korumak istediğimiz yarara göre orantısız zararlar doğuracağının öngörülebildiği hallerde genel ilkelere uygun olarak kapalı olarak görülen davaların bu şekilde aleni olarak yayımlanması hukuka aykırı olacaktır.

belki bu konuda yeterli olarak gösterilen nedenlerden dolayı dava bilgilerinin yayımlanmaması yoluna gidilebilir.

ancak sonuçta taraflar arasında çözülemeyip mahkemelere yansıyan uyuşmazlıklar artık kamuya mal olmuştur ve kamunun da bu uyuşmazlığın nasıl çözüldüğünü bilmeye hakkı vardır.

son olarak, uyap'ın bir kanuna dayanmadığını göz önüne almamızı isteyerek cevaplamamızı istemişsiniz ona da cevap vermek isterim: önceden öngörülmesi imkansız olan uyuşmazlıklara katı kanunlar koyarak önüne geçilmesinin zorluğu anlaşılmış ve daha esnek kısa kanunlar yapılarak içtihat yoluyla benzer anlaşmazlıkların çözülmesi yoluna gidilmiştir,modern hukukun yerleşmiş olduğu ülkelerde. ülkemizde son yıllarda yapılan hukuk reformu da bu formda yapılan kanunlar barındırmaktadır. uyap'ın bir kanuna dayanmaması 'yok kanun-yapkanun' zihniyetinden uzaklaşmış, özgürlükçü ve hukukçularına güvenen bir yasa koyucunun davranışıdır. bu bir eksiklik değildir. ülkemizin hukukçuları artık özgürce düşünerek ve düşündüğünü açıklayarak medeni yollarla uyap'ın bu gibi eksikliklerini kanuna gerek kalmadan çözeceklerdir inşallah.

aynı görüşüm özel hayatın gizliliği alanında geçerli değildir. ne yazık ki özel hayat gibi önemli olan bi konuda böyle bi geçişin aniden değil daha yumuşak olmasından yanayım. yani bu konuda bi kanuna ihtiyaç vardır, ancak bu kanun katı değil esnek bi forma sahip olmalıdır...

saygılarımla,
rüstem onur çınar.