Mesajı Okuyun
Old 27-02-2007, 16:59   #46
calikusu_kamuran

 
Acil

Elbetteki haklısınız, Syn. Snov. Benim asıl çözemediğim sorun farklı ki o da; "bir cümle içinde dil ne yapmaktadır?" sorunudur. Çünkü temel olarak bunu görmekteyim ve inanın şu an DİL FELSEFESİ çalışmaktayım. Tabi bu benim için bir zaruret oldu, çünkü, cümle veya önerme dediğimiz şey bir iş yapmaktadır. Biz buna YARGI diyelim ne dersek diyelim ama yapılan işi anlamak istiyorum. Kendimi anlatamadım ve bu yüzden karşı tarafla aynı şeyi konuşmak gibi bir imkanımız olmuyor. Asıl mesele olarak beynimi kurcalayan şudur: Cümle içindeki ögeler kendi aralarında ne yapmaktadırlar? Ve önemlisi bu cümlelerdeki ögelerin her birinin kendi başlarına olan ve birbirlerine karşı olan işlevleri nelerdir?
Örneğin; "Ahmet insandır. Ahmet yürüyor." gibi cümlelerde/önermelerde sanki DİLBİLGİSİNDEKİ ÇEKİM EKLERİNİN YAPMIŞ OLDUĞU İŞLEV VAR GİBİDİR. Şimdi eğer çekim eki kavramını yanlış anlıyor da olabilirim en azından öncelikle bunu ortak düşünce alanımıza almak istiyorum.
Geliyorum. Kelimesindeki yapılan işler şunlardır: Gelmek kavramı şimdiki zamanın içine dahil edilmektedir ve bu yeni halde birinci tekil kişi bünyesine dahil edilmektedir. Yani kısaca "gelmek" eyleminin hanesini şimdiki zaman ve birinci tekil kişi oluşturmaktadır. Tıpkı şunun gibi " Dünkü bir zaman içinde yapılan iş gibi"

Şimdi cümle bazında düşününce öncelikle cümlenin soru ile başladığını fark ettim:

Ahmet geliyor. Cümlesi/önermesi KLASİK MANTIK İÇİNDE şöyle değerlendiriliyor: AHMET konu, GELİYOR ise yüklem(konum).
Fakat burada o zaman klasik mantık için daima Özne tarafındaki unsur KONU olarak ele alınıyor yani SORUN olarak görülen taraf, daima ÖZNE tarafı oluyor. Oysa günlük dilde böyle bir sabit durum olmayıp KONU OLARAK yüklem tarafının da alındığı görülmektedir.

Şöyle ki:

AHMET NEREDEDİR? VEYA, AHMET NE YAPMAKTADIR?
KİM GÜLMEKTEDİR?

Şimdi cümle için daima SORU ÖNDE GELMEKTEDİR dedik, ve klasik mantık bu soruyu öncelikle öne sürmeden konuyu işlemektedir ve bu sorunun öncelikle beyan edilmemesi durumunda öznenin niçin konu, yüklemin ise niçin yüklem olduğunu tam olarak görememekteyiz.

Şimdi gelelim yukardaki sorulara;
Ahmet ne yapmaktadır? veya Ahmet nerededir?
Şimdi öncelikle burda Dilbilgisindeki çekim eklerinin eklendiği yapıya vermiş olduğu anlaman aynısının burada var olup olmadığını görmeye çalışalım ve bu benim için bir sorun ve inanın bu aşamaya gelinceye kadar da kafam patladı. Cümlenin sorusunu cevaplayalım:

Ahmet evdedir-Ahmet gülmektedir-Ahmet uyumaktadır-Ahmet konuşmaktadır. gibi tüm cümlelerde Sorun veya konu olarak aldığımız ögeyi daima bir HANE-HAL içine sokmaktayız ki bu durum çekim eklerinin yapmış olduğu işlevle aynıdır gibi görünüyor.

Şimdi tersinden konu olarak yüklem tarafını alalım:

Kim evdedir? Kim gelmektedir? Kim insandır?

Bu sorularda artık ilk önde gelen öge SORUN edilmektedir.

Ahmet evdedir. Ahmet gelmektedir. Ahmet insandır.

Anlamak ve anlatmak inanın zor. Şimdi daha KISA olarak şöyle belirteyim:
Belirli olan taraf daima HANEDİR. Belirsiz yani aydınlatılmak istenen taraf ise daima HANEYE DAHİL edilecek olandır. Yani İÇERİK daima belirsiz ama HANE ise daima belirlidir. Çekim eklerinin yardımı ile; "---yor" yapısını görelim. şimdi görünen o ki bu çekim ekinin yapısında ŞİMDİKİ ZAMAN HANESİ BELLİ ama bu zaman içindeki FİİL yani içerik belirsiz. Şimdi de "geliyor" diyelim. Az önce "gelmek" eylemi yani içerik belirsizdi şimdi ise içeriği gösteriyoruz. Tersi olsa yine durum değişmiyor. "Gel---" işte burada ise "gelmek" artık hangi zamanın-içeriğin HANESİDİR belirsizdir.

Kısaca varmak istediğim, tabi eğer DİLDE BÖYLE BİR VARLIK VAR İSE, geçerlidir bu iddialar, belirsiz olan yani aydınlatılması istenen daima İÇERİK oluyor, aydınlıkta olan ise daima HANE oluyor.

Sonuç olarak BİR CÜMLE/ÖNERME, çekim eklerinin eklendiği şeye vermiş olduğu anlamın aynısını bünyesinde barındırmaktadır. Kısaca YARGI/ÖNERME/CÜMLE, bir ŞEYİN bir HANEYE birleştirilmesi işidir. Tabi DİLDE BÖYLE BİR YAPI var ise geçerli bunlar. Zaten beynim de bunu araştırıyor ki ASIL ÖNEMLİ OLAN OLARAK BU YAPIYI KAVRAYINCA BİR ÇOK ANLAŞILMAZ KAVRAMLAR BU YAPI İÇİNE OTURMAKTADIR Kİ BU YAPI İSE ARTIK BİZİM HANEMİZ OLMAKTADIR içine çok kavramı sokabileceğimiz.


Şimdi gelelim sizin yazınızla ilgili HANELEME İŞLERİNE. Yani yazınız hangi KAVRAMA/HANEYE uymaktadır.

Şurayı gayet güzel bir şekilde ve en iyi akademisyenin bile beyan edemeyeceği bir tipte açıklamışsınız.
Alıntı:
Yazan SNOW
Eğer hukuktaki kavramlar olmasaydı neler olurdu? En basitinden 'YETKİSİZLİK İTİRAZINDA BULUNUYORUM' yerine, bir mahkemenin coğrafi sınırları içindeki davaya bakması asıldır. Bu sınırları dışındaki davalara bakamaz. Bunun istisnaları vardır. Bizim davamız sizin mahkemenizin kapsadığı sınırlar dışında kaldığından, bu davaya .............. mahkemede bakılmalı onun için bu davaya mahkemenizde bakılmasın dediğimiz mahkemeye gönderilsin.


İşte buradaki gayet net açıklamanızı HAK VE YAPISALLIK kavramları için de sizden rica ediyorum. Bu bir karşı taraf yargılaması felan değil beynimin çözmek istediği bir sorundur. Sizden saygı ve rica ile istiyorum bunu. Ve bir de ilave olarak Syn. Işıl Yılmaz ile üzerinde açıklık sağlayamadığımız DEĞER kavramı var. Aslında daha çok kavram var elbette. Ama bunlar benim CÜMLENİN YAPISI ile de ilgili meseleler. İnşallah olumsuz olarak algılamazsınız/değerlendirmezsiniz. Her kavram var olan bir gerçekten doğmuştur, öyleyse bana bu kavramların ifade ettiği gerçekleri resmederseniz inanın çok sevineceğim.

Alıntı:
Yazan SNOW
Şİmdi hukuki kavramlar dışında kendime göre derdimi açıklamaya çalıştım. Eğer böyle yapılırsa dilekçeler kitap şeklinde mahkemelere sunulur. Ayrıca anlaşılmaz bir hale gelir.


Benim derdim şu yukardaki durum değil ki, benim derdim sadece ve sadece BEYAN EDİLEN kavramlar için beynimde onları esas gerçekliğine oturtmaktır. Sadece anlamak istiyorum yani. Yoksa elbette ki bir ezberci zihniyet olarak ben de O KELİMELERİ yazar geçerim ama onlar bir KAVRAM OLARAK KAVRANMIŞ MIDIR Sizce........Salt bir kelime olmaktan öteye geçemeyen beyanlar olarak kalıveriyorlar...Ama öyle yapmak istemiyorum ben hepsi bu.

SAYGILARIM VE GÖZLERİNİZİ YORABİLECEĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM...eLBETTE Kİ BU KONU ÜZERİNDE HALİHAZIRDA OLARAK ÇALIŞMAKTAYIM....zaten tam bir aydınlığa kavuşmadığı için konu burada tıkandı.

SAYGI VE SEVGİLERİMLE.