Mesajı Okuyun
Old 22-03-2003, 14:50   #37
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
İyi

Sevgili Meslektaşlarım; ve sevgili TİKİCİ;

Hakim ve savcılarla avukatlar arsındaki mesafeye dokunmayın diyorsunuz. Görüşlerinizin bir bölümüne katılıyorum. Ancak mesafenin ne olduğunu tanımlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Şöyle;
İki kişi arasında aynı zemin üzerindeki mesafeden mi söz ediyoruz. Yoksa bu kavram yukarı ile aşağı arasındaki mesafe olarak mı kullanılıyor?
Sacayakları arasında birbirine eşit olması gereken mesafeden söz eden sadece biz avukatlarız. Çünkü Sayın ÇELİK’in tanımında olduğu gibi aynı zemin üzerinde olduğumuzu ve aramızdaki mesafenin aynı olduğunu düşünmek ve buna inanmak psikolojik olarak rahatlamamızı sağlıyor. Hatta böyle olunca bu mesafenin korunması gerektiğini de düşünebiliyoruz.
Oysa yargılama sistemimizin en büyük “palavralarından” biri bu. Palavra tanımlamasının çok ağır kaçtığını düşünebilir bir çok meslektaşım ama gerçek durumu daha iyi ifade edecek bir kavram bulamadım.
Üçlü sacayaklarının aralarındaki mesafenin eşit olması, doğanın denge kuralının gereğidir. Ancak aynı denge kuralı boylarının da birbirine eşit olması gerektiğini söyler.
Sacayaklarının diğer iki unsuru olan Hakim ve savcılar arasında olmayan mesafeye bakınca dengenin en başından beri tepetaklak olduğunu görebiliyoruz. Aynı binayı, aynı kısıtlanmış yaşamı, çoğunlukla evlenerek aynı evi, aynı yatağı, aynı çocukları, aynı arkadaşlıkları, aynı çekişmeleri paylaşarak sonuçta “AYNILAŞAN” hakim ve savcılar arasında bir mesafenin olduğunu söylemek mümkün değilken, sacayağı üçlemesine takılıp kalmanın bir mantığı olmadığını düşünüyorum.
Eşi savcı olduğu için zaman içinde savcı mentalitesi ile olaylara bakan hakimlerin tutuklama kavramı üzerinde yarattığı erozyonun ölçülebilmesi bile mümkün değil.
Tutuklama dışındaki hiçbir önleme değer veremeyen hakimlerin ya çok genç olmaları yada eşlerinin savcı olması bu aynılaşmanın sonucudur.
Sacayaklarının boyları konusunda uzun cümleler kurmanın gereksizliğinin farkındayım. Ki yasalarımız bile çok yeni zamanda avukatlara delil araştırma ve toplam yetkisini sınırlı bir biçimde tanıyarak boylarımız arasındaki mesafe farkını birazcık kapatma yolunu seçmiş ancak bu farkı ortadan kaldırmayarak yasal koruma ve kabul sağlamıştır.
Bu nedenle sacayağı benzetmesinden kendimizi kurtarmak veya sacayağı benzetmesinin yaşama geçirilmesini sağlayacak değişiklikleri zorlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Hakim ve Savcıların sadece avukatlarla değil toplumla bile kopuk olan ilişkileri, yargılamada doğruyu bulmalarının, bulsalar bile doğru yorumlamaların önündeki en önemli engeldir.
23 yaşında avukat olmasına izin verdiğimiz gencin mesleki yanlışları kendi geleceğini ve müvekkilinin geleceğini etkilerken, 23 yaşında hakim olmasına izin verdiğimiz birinin yanlışları adalet kavramında eksilmeye yol açmaktadır.
İki üyesi ve savcısı 23 yaşında olan ve ilk görev yerlerinde ağır cezaya çıkan bu üçlü kombinezondan ortaya çıkan üretimin üzerine adalet etiketi yapıştırmak çoğunlukla mümkün olmamaktadır.
Asosyal ve insan ilişkilerinde sıkıntılı hakimler teminatı oldukları kişi güvenliği ve özgürlüğünü tehdit eden unsurlar haline gelebilmektedirler. Bunu genelleştirmiyorum ama durumun artık istisna olmaktan çıkmak üzere olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Malzememsi insan olan bir bilim dalının uygulayıcılarının insandan uzak yaşaması gerektiğini savunmak ve hele hele mümkünse aynı bakkala bile iki kez gitmeyin demek “kendisine ve ülkenin hukukçularına olan güvensizliğin açık kanıtıdır.”
Yaşamın kıyısında durup onun derinliğinden çıkıp gelen olayları yargılamaya çalışmak hiç kimseyi doğru sonuçlara götürmeyecektir.
Bu nedenle hukukçuların sadece birbirleri ile değil, tüm insanlarla ilişki içinde olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Selam ve Saygılarımla
Av.Fahri ALİMOĞLU