Mesajı Okuyun
Old 11-09-2009, 11:44   #14
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın Burak Demirci,
İnternette yaptığım araştırma neticesinde söz konusu "kalbin delik" olmasının tıbbi literatürde "ventriküler septal defekt"(VSD) olarak isimlendirildiğini öğrendim (fakat birçok çeşidi varmış); akabinde Milli Savunma Bakanlığı web sayfasında yer alan aşağıdaki karara ulaştım. Özellikle hastalıkla ilgili tarafınıza bilgi vermek amacıyla ekliyorum. 8 ve 10 no lu mesajlarımda yazdığım gibi doktorun kişisel kusurundan kaynaklı olarak müvekkilinizin tedavi sürecinde bir zarar doğup doğmadığı açısından olayı değerlendirmeniz gerektiği; şayet bu şekilde bir zarar varsa illa ki kişinin ölmesinin beklenmesi gerekmeyeceği kanaatindeyim. Ayrıca bedensel bütünlüğün bozulması konusunda kişinin illa ki gözümüzle gördüğümüz bir yerinde bir sakatlık olması da gerekmez (diye düşünüyorum )

Alıntı:

Karar Dairesi:AYİM.2.D.
Karar Tarihi:10.12.2001
Karar No: E.1999/850
Karar No: K.2001/882

Davacılar vekili 13 Eylül 1999 tarihinde kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin yakını.......................’ nün askerlik hizmetini yapmakta iken 8.11.1998 tarihinde vefat ettiğini, ölüm nedeni olarak “ kalp yetmezliği” nin gösterildiğini, kalp hastalığı olan bir kimsenin askere alınırken yapılan sağlık muayenesinde bu rahatsızlığının terhis edilerek askere alınmaması, hiç olmazsa geri hizmetlerde istihdamı gerektiğini,
1 Kasım 1998 gecesi rahatsızlanarak doktora götürülen müteveffanın 2.11.1998 günü GATA’ ya sevkine karar verildiğini, ancak öldüğü 8 Kasım 1998 tarihine kadar yeterli araç ve gerece sahip tam teşekküllü bir hastaneye ulaştırılmayarak gecikildiğini, zamanında GATA’ ya ulaştırılsaydı ölüm olayının meydana gelmeyeceğini, müteveffanın ölümüne kalp krizinin neden olmadığını, krizin yeterli ve etkin müdahale yapılmamasından, gecikmeden dolayı ölümle sonuçlandığını, ölüm ile anne ve babanın desteklerini yitirdiğini, tüm davacıların acı ve elem duyduklarını, bu nedenlerle davacı baba ................. ve davacı..................... için ayrı ayrı 500.000.000.TL. maddi, 300.000.000. ar TL. manevi, kardeşler..............., ..................,................,.............. ., ...............,............... ve ............ için ayrı ayrı 150.000.000.ar TL. manevi tazminat istemi ile işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Adli ara verme süresi sonunda ve yasal süre içinde açıldığı anlaşılan davada, idarenin süreye ilişkin itirazına iştirak edilmemiştir.
Ölüm olayı nedeniyle adli soruşturma yapılmayıp idari soruşturma ile yetinildiği anlaşılmakla, bu konuda düzenlenen “İdari Tahkikat Raporunda: “ Er .................. 1 Kasım 1998 tarihinde gece rahatsızlanarak acilen 59 ncu Top.Er Eğt.Tug.K.lığı revirine kaldırılmıştır. Nöbetçi tabip tarafından hastaya-serkap öyküsü ile gelen hastada halen Ta normal, Trıcüsput Odak Sistatik Sufle gözlenmiştir. 2 Kasım 1998 tarihinde viziteye çıkması uygundur_ tanısı konmuştur. 2 Kasım 1998 tarihinde Erzincan 200 Yt.As.Hastanesine tedavi için gönderilen hasta, buradan Ankara Gülhane Askerî Tıp Akademisine sevk edilmiştir. 5 Kasım 1998 tarihinde As.Kurye uçağına binmek üzere olan hasta rahatsızlanarak tekrar Erzincan As.Hastanesine kaldırılmıştır. Kardiyoloji servisi yoğun bakım ,ünitesinde tedavi altına alınan hastaya kalp rahatsızlığı (Ventriküler Septal Defekt) tanısı konmuştur. 8 Kasım 1998 günü saat 10.40’ da hastanın solunumu ve nabzı durmuştur. 40 dakika süre ile suni teneffüs (reanimasyon) işlemi uygulanan hasta kurtarılamayarak saat 11.10’ da vefat etmiştir. Askerî savcılıkça eceli ile ölüm olduğundan dolayı soruşturma yapılmamıştır” denilmektedir.
Dava dosyasının tetkikinden;
Davacıların yakını müteveffa.........................’ nün Erzincan 3.Or.548 nci İs.İnş.Tb.2.B.de er olarak askerliğini yapmakta iken ilk kez 23.7.1998 tarihinde baygınlık şikayeti ile viziteye çıktığı, gerekli ilaçlarının verildiği,
İkinci kez 16.9.1998 tarihinde viziteye çıktığı “ N.F.M” tanısı konulduğu, daha sonra 28.10.1998 tarihinde viziteye çıktığı, acile olarak sevkedildiği, 59.Tug.Revirinde Tbp.Atğm.............................tarafından “ P.Ulcus aktivesyonu tanısı konan hastaya ilaçları verildi. 3 (üç) gün yatak istirahati uygundur” denildiği, 1.11.1998 tarihinde acil olarak sevkedildiği Tugay revirinde Hv.A.Uçuş Tbbi Ütğm. Metin ÖZTÜRK tarafından “ Serkap öyküsü ile gelen hastada T.A normal olup tricüspit odakta sistolik sufl gözlenmiştir. 2.11.1998 tarihinde viziteye çıkması uygundur” denildiği,
2.11.1998 günü Erzincan Askerî Hastanesince sevk edildiği, Askerî Hastanece de Ankara GATA Kardiyoloji ABD.na sevkine karar verildiği, Kurye uçağı ile Ankara’ ya sevk edilmekte iken fenalaşması üzerine Erzincan Askerî Hastanesinde bırakılan hastanın V.S.D.(Ventriküler Septal Defekt) tanısı ile izlendiği, tedavilere rağmen 8.11.1998 günü hastanede öldüğü anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi, davacıdaki hastalığın yorucu ve stresli ortamda, soğuk hava şartlarında, üşütmeye bağlı olarak oluşup oluşmayacağı, müteveffanın ölümünün geç teşhis ve yeterli tedavi yapılmamasından kaynaklanmış olup olmadığının tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, karar verilmiş, resen tayin olunan Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji ABD.da görevli Prof.Dr..................., Prof Dr....................., Doç.Dr......................’ dan müteşekkil kurul tarafından düzenlenen 1.11.2000 gün ve 462 sayılı Bilirkişi raporunda; “ Müteveffa Er .........................’ nün askerlik hizmeti süresince geçirdiği muayene ve müşahade belgeleri incelendi: Erzincan Asker Hastanesi’ nde yapılan Fizik Muayene ve Laboratuvar tetkiklerinin (Akciğer grafisi, EKG, kan sayımı ve biyokimyası, idrar tetkiki, ultrasonografi ile yapılan kardiyak inceleme) Ventriküler Septal Defekt (VSD) tanısını desteklediği ve beraberinde Kalp Yetmezliği; olası İnjektif Endokardit ve Böbrek Yetmezliği olabileceği anlaşılmıştır. Erzincan Asker Hastanesi’ nde tedavi bu tanılara yönelik olarak yapılmıştır, müteveffa Er................., 548.İs.İnş.Tb.2 Bölüğe ait Vizite Defterindeki kayda göre 2.11.1998 tarihinde VSD tanısı ile (2 gün istirahat) Kardiyoloji Polikliniğine sevk edilmiştir.
VSD doğuştan olan bir kalp hastalığıdır ve teşhisi için bazen ileri tetkike ihtiva duyulabilir. Bu hastalık yorucu, stresli ortamda ve soğuk hava şartlarında üşütmeye bağlı olarak meydana gelmez. Ancak bu şartlarda vücut direncinin azalmasına bağlı olarak meydana gelebilecek mikrobik bir hastalık VSD’ li bir hastada İnfektif Endokardite yol açabilir.
Temmuz 1998’ den itibaren müteaddit defalar viziteye çıkan ve muayene edilen müteveffa er .........................’ nün ölümünün geç teşhis ve buna bağlı olarak geç ve yetersiz tedavi yapılmasından kaynaklandığı düşünülebilir”
denilmektedir.
Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna davalı idarece 19.12.2000 tarihinde ve süresinde “ raporun açıklama kısmı ile sonuç kısmı arasında herhangi bir paralellik bulunmadığı gibi sonuç (kanaat) kısmının yeterli ve objektif esaslara dayanmadığı, doğuştan gelen kalp rahatsızlığının tedavi edilebilirliğinde kesin olmadığı dikkate alındığında idarenin yasal sorumluluklarını sonuna kadar yerine getirdiği” belirtilerek itiraz edilmesi üzerine, idarenin bu itirazları belirtilerek aynı bilirkişi kurulundan alınan 26 Şubat 2001 tarihli Bilirkişi Ek raporunda:
“ Ventriküler septal defekt (VSD), hastaya sistemik muayene yapıldığı zaman genellikle teşhis veya şüphe edilebilen bir hastalıktır. Teşhis de şüphe var ise ileri tetkik için imkanları olan bir merkeze sevk edilmesi gerekir.
Baygınlık şikayetiyle gelen bir hastada normal şartlarda sistemik muayene yapılması gerekir. Müteveffa Er ......................’ nün ilk kez 23.7.1998’ de baygınlık şikayetiyle viziteye çıktığı dosyanın incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Hastaya VSD ve muhtemel İnfektif Endokardit tanısı geç konulmuştur. VSD ile muhteml infektif endokardit tanısı konulduktan sonra uygulanan tedavi (ilaç seçimi, doz ve zamanlama yönünden) yetersizdir”
denilmektedir.
Ek rapor taraflara tebliğ edilmiş, tebliği takiben davalı idare 11 Nisan 2001 tarihli dilekçesi ile “ Hacettepe Üniversitesi Kardiyoloji Anabilim Dalının 26.2.2001 gün ve 28/79 sayılı ek bilirkişi raporunun yeterli incelemeye dayandırılmadığı, tıbbi müşahadeye uygunluk arz etmediği, olayla ilgili idari tahkikat raporu, ayrıntılı kaza raporu, ölüm tutanağı ve hasta dosyası birlikte değerlendirildiğinde Er.....................’ nün 8.11.1998 tarihinde Erzincan Askerî Hastanesinde yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılmayarak hayatını kaybettiği, olayda kusurlu bulunan herhangi bir personel tespit edilmediği ve olayla ilgili adli soruşturma da yapılmamış olduğu dikkate alındığında ek bilirkişi raporunun kabulüne imkan görülmediği, Yüksek Mahkemece kabul edildiği takdirde Yüksek Sağlık Sınavı veya Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre değerlendirme yapılması gerektiği” belirtilerek itiraz edilmiş ise de gerek rapordaki, gerek ek rapordaki, açıklamalar karşısında idarenin bu son itirazına itibar imkanı görülmemiştir.
Kamu hizmeti yürüten idarenin halin icabına ve ihtiyaca göre hizmeti devamlı ve en iyi şekilde topluma arz etmesi hizmeti yürütürken kimsenin zarara uğramamasını sağlamak amacı ile gerekli önlemleri alması zorunludur. Bu zorunluluğun gereği gibi yerine getirilmemesi hizmetin iyi işlemediğinin kanıtıdır.
Tıbbi bilirkişiler tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere; ilk kez 23.7.1998 tarihinde baygınlık şikayeti ile viziteye çıkan müteveffaya VSD ve mühtemel infektif Endokardit tanısının geç konulması ve buna bağlı olarak geç ve yetersiz tedavi uygulandığından davacının hastalığını teşhis ve tedavi eden tıbbi birimlerde hizmetin iyi işlemediği dolayısı ile idarenin hizmet kusuru içinde bulunduğu anlaşılmakla, ölüm olayı nedeniyle zarara uğrayan davacıların zararlarının davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Mahkememizin yerleşik içtihatlarına göre; T.C.Emekli Sandığı iştirakçisi olmayan bir kimsenin vazife malülü olması halinde varislerine Emekli Sandığınca bağlanan aylıklar ve ödenen tütün ikramiyeleri olay nedeniyle sağlanan yarar kabul edildiğinden bu husus araştırılmış, T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce kendilerine aylık bağlanmadığı tespit edilen davacı anne ve babanın ölüm olayı nedeniyle maruz kaldıkları maddi zararlarının tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, re’ sen seçilen bilirkişi tarafından düzenlenerek Mahkememize tevdi edilen 11.10.2001 tarihli bilirkişi raporunda davacı anne......................’ nün 2.059.610.636.TL., davacı baba..........................’ nün 2.543.208.961.TL. maddi tazminat hakedişleri bulunduğu bildirilmiştir.
Taraflara tebliğ edilen bu rapora itiraz edilmemiş, ilmi verilere, mahkememizin yerleşik içtihatlarına uygun bulunan bilirkişi raporu Kurulumuzca da kabul edilerek rapor doğrultusunda ve istemlerine bağlı kalınarak uygulama yapılmıştır.
Davacıların, oğlu ve kardeşlerinin ölümü nedeniyle olay anında duydukları ve ömürboyu duyacakları acı ve ızdırabı kısmende olsa karşılayabilmek amacı ile olayın vukua geliş şekli ve tarihi, müteveffanın askerlik statüsü ve davacıların sosyal durumları, paranın alım gücü gözönünde bulundurularak davacılara uygun miktarda manevi tazminat verilmesi kabul edilmiş, ancak istemlerine bağlı kalınmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
1. Bilirkişi raporu uyarınca istemlerine bağlı kalınarak davacı anne ................... ve davacı baba.........................’ ye ayrı ayrı 500.000.000.TL.(BEŞERYÜZMİLYON TL.) MADDİ TAZMİNAT VERİLMESİNE,
2. Davacı anne ve babaya takdiren ve istemlerine bağlı kalınarak ayrı ayrı 300.000.000.TL.(ÜÇERYÜZMİLYON TL.) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE,
3. Davacı kardeşler ................, ................., ..............., ................, ve...............’ ye takdiren ve istemlerine bağlı kalınarak ayrı ayrı 150.000.000.TL.(YÜZELLİŞER MİLYON TL.) MANEVİ TAZMİNAT VERİLMESİNE,
4. İstem olmadığından, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına faiz yürütülmesine yer OLMADIĞINA,
5. Davacılar tarafından peşin yatırılarak sarfedilen 25.250.000.TL.(YİRMİBEŞMİLYON-İKİYÜZELLİBİN TL.) posta pulu giderinin davalı idareden alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
6. Davacılar tarafından peşin yatırılarak sarf edilen toplam 95.000.000.TL. (DOKSAN-BEŞMİLYON TL.) bilirkişi ücretinin DAVALI İDAREDEN alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
7. Davacılar tarafından peşin yatırılan 10.900.000.TL.(ONMİLYONDOKUZYÜZBİN TL.) harcın İSTEK halinde DAVACILARA İADESİNE,
8. Hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına göre davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri gereğince nisbi olarak hesabedilen 119.350.000.TL.(YÜZ-ONDOKUZMİLYONÜÇYÜZELLİBİN TL.) vekalet ücretinin davalı idareden alınarak DAVACILARA VERİLMESİNE,
KARŞIOY YAZISI
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin bu güne kadar ki yerleşik içtihatları yedi yaşından küçük kardeşlere manevi tazminat verilmemesi yönündedir. Bu cümleden olarak davacı kardeş ............. 20.3.1992, davacı diğer kardeş 18.7.1993 doğumlu ve yedi yaşından küçük olup, ölüm tarihinde kardeş ölümünü idrak ve bundan üzüntü duyacak yaşta olmadıklarından bu iki kardeşin manevi tazminat istemlerinin reddi gerektiği görüşü ile çoğunluğun aksi yönde olunan görüş ve kararına katılmıyorum. 10.12.2001


Saygılarımla...