Mesajı Okuyun
Old 14-12-2013, 09:57   #34
üye16777

 
Varsayılan

İlk olarak konu başlığının aradığı cevaba gelirsek, ben avukatlığı hukuk fakültesine başlamadan sevmeye başlamıştım. Şu anda da tüm olumsuzluklara rağmen hala seviyorum. Tüm olumsuzlukları, trafiği, kalabalığı, çarpık kentleşmesine rağmen İstanbul'a tutkuyla bağlanmak gibi.

Yukarıda gördüğüm avukatlık ve sürünmek kelimelerini bir aradayken de oldukça yadırgıyorum. Avukatlar güçlü ve inatçı olmalı, avukatlık mücadele mesleğidir, hukukçuların en özgürüdür, belki de bu yüzden en hukukçuluğu layıkıyla, özgürce yapabilecek kişi avukattır.

Şuna da kesinlikle katılıyorum, bir genç avukatı bu meslekten en çok soğutan, meslek üstad(!)larının tavrı ve genç avukatlara bıraktığı avukatlık mirasıdır. Bundandır, üstadın kendine tavrından, ben merkezci duruşundan, duruşmada efendinin kürsüden değil kişiden olacağını görmeden efendim diye eğilmesinden, kalemdeki tavırdan, icra dairesindeki düzenden, meslek kurallarının hiç anılmamasından duyduğu mide bulantısından ben ne yapıyorum demesidir. Tüm bunlar bize bırakılan mirasdır. İşin komiği ise avukatlık mesleğine kalite katmak adına avukatların yaşlandırılmak istenmesidir(30 yaşına kadar avukat olamama gibi tartışmalardan bahsediyorum)!

Avukatlığı sevmeyen birinin ise avukatlığı hiç yapmamasını tercih ederim. Çünkü gerçekten sevmeyen kişilerin yaptığı avukatlığın en az kötü örnek meslek üstadları kadar mesleğe zararlı olduğunu düşünüyorum. Belki farklı bir iş deneyebilirler. (Bu sözlerim lütfen yanlış anlaşılmasın, tüm meslektaşlarımın emeğine sonuna kadar saygılıyım) Bundandır ki avukatlık sınavı gelsin istiyorum.

Tüm meslektaşlarıma, bu güzel meslek için savaşmaları, yılmamaları temennisiyle, verimli mesailer dilerim.

Son olarak, Molierac'ın "Görevimizi yapaken..." diye başlayan ünlü sözünün geri kalanını hiç uygulayamayanların bu sözü kitaplkarında, bürolarında, web sitelerinde hiç kullanmamaları en güzelidir diye düşünmekteyim.