Mesajı Okuyun
Old 13-07-2020, 22:17   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Gizli Bağış sayılır ve geri alınması yada bedelinin istenmesi TBK.nun m.295'deki şartların oluşumuna bağlıdır.Bir de aralarında geçerli yazılı belge varsa nam-ı müstear (iğreti ad) kurallarına göre geri alınabilir.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2002/8606

Karar Numarası: 2002/10771

Karar Tarihi: 17.10.2002

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ KARARI

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, davalı eşinin boşanma davası açtığını, evlilik birliği sırasında kendi parası ile satın aldığı iki daireyi davalının “aramızda fark mı var” sözü üzerine eşi adına tescil ettirdiğini, bu taşınmazların alımı sırasında, yurt dışındaki 30 senelik birikimini verdiğini, davalının ev hanımı olup taşınmaz alabilecek bir geliri de olmadığını ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde dava tarihindeki sürüm değerlerinin kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacının tapu iptal ve tescil isteği yerinde bulunmadığından reddine, taşınmaz bedeli 7.000.000.000 TL.nin dava gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı ev kadını olup, dava konusu taşınmazların edinilmesinde herhangi bir katkı payının olmadığı, dosyadaki delil ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı, kendi kazandığı para ve birikimleri ile dava konusu taşınmazları satın aldığını, evli olmaları sebebiyle tapu kayıtlarını, davalı eşi adına tescil ettirdiğini açıklamak suretiyle taşınmazların tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde bedelinin ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacı ile olan evliliklerinden 20 ve 29 yaşlarında iki evlatları olduğunu, ev kadını olarak onları bakıp büyüttüğünü, davacı eşinin bu sebeple dava konusu taşınmazları kendisine hibe ettiğini, hibeden rücu şartlarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir. Dava konusu taşınmazların iktisabında, davalı eşin hiçbir katkısının bulunmadığı belirtildiği halde, bu taşınmazların davalı adına tescil ettirilmiş olmasının hibe olarak kabulü gerekir. Davacının ileri sürüş iddiası gözetildiğinde, BK. 245. maddesinde açıklanan hibeden rücu koşullarının oluşmadığı da açık ve belirgindir. Mahkemece bu olgular karşısında davanın reddi gerekirken, aksi yazılı düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Bozma nedenidir.