Mesajı Okuyun
Old 20-05-2004, 01:50   #17
Gemici

 
Varsayılan

Zina etmiyeceksin! (On emirden)

On emirdeki Zina yasağı sadece bundan 3000 sene önceki göçebe bir toplumun uyması gerektiği bir düzenleme değil. Konu devamlı olarak toplumların gündeminde. Bazen hukuki ve politik bir tartışma, bazende medya ve dedikodu konusu olarak.

Cinsel ilişkiler tarih boyunca, dinlerin üzerinde en fazla durduğu ve katı bir şekilde düzenlediği konuların başında geliyor. Dinlerin cinsel konularda getirdiği düzenlemeler, evli kişilerin eşlerinden başka kimselerle giriştikleri ilişkilerin yanında, akla gelebilecek diğer bütün cinsel ilişkileride (örneğin: yakın akrabalar arasındaki cinsel ilişki, tabiata aykırı olarak görülen kendi kendisini tatmin, hayvanlarla cinsel ilişki, homoseksüellik, anal- ve oralseks), içermekte. İslam Dini ile Hıristiyanlık Dini arasında bu noktada birçok benzerlikler var.

İslamın bu konuda en ağır ve en insanlık dışı uygulaması olan “taşlayarak öldürme” cezasını ve İslam dininin cinsiyetle ilgili diğer uygulamalarını aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Bu sebebten Hıristiyanlığın bu konudaki yaklaşımına kısaca değinmek istiyorum.

Ortaçağda Kadınlar:

İsanın kadınlar konusundaki düşünceleri bügünkü deyimi ile ilerici diyebileceğimiz bir yaklaşımdı. Buna bağlı olarak da Hırıstiyanlığın ilk zamanlarında kadınların Hıristiyanlıkta önemli bir rolleri vardı. Sonradan havarilerden Paulus un daha geleneksel olan, erkeğin üstünlüğüne dayalı, düşünce tarzı hakim oldu ve bu düşünce tarzı toplumun düşünce tarzına uygun olduğu için Katolik Kilisesi tarafından savunuldu. Kilisenin nüfuzlu öğretmenlerinden Tertullian a göre “kadın vücudu altından lağım geçen bir tapınak gibidir. Çünkü her kadın bir şeytan kapısı/girişi olan bir Havva dır.” Her kadının güzelliğini gizlemesi gerekir, bu güzellik Allahtan geldiği için gerçi bir suç değildir ama buna rağmen bu güzellikten korkulması gerekir. Erkekleri tehlikeye sokmamak için her kadın, yaşı kaç olursa olsun, peçe takmalıdır. Normal yaşamda kadın Meryem(kutsal ana) ana ile Havva(insanoğlunun cennetten atılmasına sebep olan ana) ana arasında bir yer alıyordu. Yerine ve zamanına göre bazen birisine bazen diğerine yakın bir yerde.

Kadınların ruhani(manastır=rahibelik) ve dünyevi (evlilik) diyebileceğimiz önemli iki yaşam biçimi vardı.

Manastırlar, zengin kadınların gittiği manastırlar ve fakir kadınların gittiği manastrılar olarak ikiye ayrılıyordu. Manasırlarda kadınlarin eğitim görebilme imkanları vardı. Varlıklı ailelerin kızları bazen sırf bu eğitimden faydalanmak için birkaç seneliğine manastra gidiyordu. Eski filozofların eserlerini okutan manastrılar zamanla kiliseye ters düşmeye başladılar. Buda manastırların kapatılmasına ve ileri düşünceli kadınların cadı olarak takiplerine yol açtı.

Evlilik: 9. asırdan itibaren Avrupada kanunlara dayanarak yapılan “dünyevi evlilik” özellikle kurulu üretim ilişkilerinin devamı için önemliydi. Kimin kiminle evleneceğine erkekler karar veriyordu. Erkekte evlilik öncesi ilişkiler evlilikte bir rol oynamıyordu. Buna karşılık kadının kızlığının bozulmamış olması gerekiyordu.

Dünyevi bu anlayışın karşısında kilisenin evlilik anlayışı vardı. Ruhaniler seksin sınırlandırılması ve fuhuşun önlenmesi şartı ile evliliği katlanılması gerekli bir bela olarak kabulleniyorlardı. Kiliseye göre bir kadınla bir erkeğin evlilik bağı ile bağlanmaları ömürlerinin sonuna kadardı, boşanma imkanı yoktu.

Kadınların nüfusu erkeklerinkinden fazla olduğu için her kadın evlenemiyordu. Evlenemiyenlerin textilde ve diğer ağır işlerde çalıştığı tahmin ediliyor.

Toplumun en alt tabakasına dahil olan genel kadınlar belirli bir kıyafet taşımak zorunda idi. Avrupadaki birçok şehrin genel kadınlarına uygun gördüğü o şehre ait renkler talimatnamelerle belirtilmişti. Bu şekilde hangi tabakaya ait oldukları daha uzaktan belli olan genel kadınlar çoğunlukla saldırıya uğruyor ve cinsel ilişkiye zorlanıyorlardı. Bu durumlarda tecavüzcülere verilen cezalar üst bir tabakadan bir kadına tecavüz edildiğinde verilen cezalardan daha düşüktü.

Ortaçağda Seks:

Kiliseye göre en iyisi, insanı günaha sokan seks içgüdüsünü kontrol altına almak ve perhize girmek. Kilise seksi ayrıca tabiata uygun ve tabiata aykırı seks olarak ikiye ayırıyordu. Tabiata uygun olan üretime yönelik sekstir. Üretime yani çocuk yapmaya elverişli olmayan seks tabiata aykırıdır. Hamilelikte, kadının aybaşında ve dini günlerde seks yapmak yasaktı. Ayrıca seks esnasında eşlerin sadece çocuk yapmak için uğraşmaları ve zevk almayı düşünmemeleri gerekir. Bazı ruhanilere göre sakat doğan çocuklar tatil günlerinde yapılan seksin mahsulüdürler.

Zinanın Cezalandırılması:

Öngördükleri ağır cazalardan dolayı “”göze göz...” sert oldukları öne sürülen Hammurabi Kanunları evlilik ve doğurduğu sonuçlar bakımından, özellikle kadınlara verilen haklar bakımından, günümüzdeki birçok kanundan daha müsamahalı görünüyor.
Evliliğin geçerli olması için bir evlilik sözleşmesinin yapılmış olması gerekiyordu. Bir koca karısını zina yaparken yakalarsa, kadın ve zina ettiği erkek bağlanarak suya atılmak sureti ile ölüm cezası ile cezalandırılıyorlardı. Aldatılan koca isterse karısının hayatını bağışlıyabilirdi. Bakir bir kıza babasının evinde tecavüz eden erkek ölüm cezasına çarptırılıyordu.
Bir kadın kocasından ayrılmak istediğinde değişik imkanları vardı. Erkek uzun süre evden uzakata kaldığında, kadın başka bir erkek alabiliyordu, eğer bu suretle kendisinin ve cocuklarının nafakası sağlanabiliyorsa. Savaşta olan veya kralın emrinde olan ilk koca geri döndüğünde kadın ona geri dönmek yorunda idi. Eğer ilk koca evi başka bir sebebten terk etti ise kadın ona geri dünmek zorunda değildi. Kötü alışkanlıkları olan bir erkeği kadın terkedebiliyordu. Erkeğin kadından ayrılması veya onu boşaması daha basit ve yerine getirilmesi kolay şartlara bağlı idi.
Modern Hukuk:
Fransız İhtilalinin etkisindeki 1810 tarihli Code Penal, Fransada kendi kendisini tatmin, homoseksüel pratikler, hayvanlarla seks ve bazı durumlarda evlilik dışı seksi günümüze kadar cezalandırmazken, Almanya ve Avusturya bu konuda oldukça sert bir tutum takınmışlardır. 1794 tarihli Prusya kanunu ve 1803 tarihli Avusturya Ceza Kanunu orta çağa benzer bir cezalandırma sistemi uygulamışlardır. Evlilik dışı seks Almanyadada cezalandırılmıyordu. Code Penal e dayanarak birtakım değişiklikler yapılmış olsada, örneğin kadınlar arasındaki seksüel pratıklerin cezalandırılmaması, Almanya 1969 senesindeki ceza kanunu değişikliğine kadar seksüel suçlara ağır cezalar uygulamıştır. Özellikle Nazilerin 1935 yılındaki değişiklikle erkekler arasındaki Homoseksüel ilişkilere getirdiği ağır cezalar.

Kültürel karşılaştırmada seksüel cezalar :

Özellikle seksüel suçlarda, işlenen suçtan başka birisi zarar görmüşmüdür, yoksa suç herhangi bir kimseye zarar vermeden işlenen bir suçmudur diye bakmak gerekir.

Birisine zarar veren suçlar/kurbanlı suçlar:
Hemen hemen bütün ülkeler cebir, kandırma, yaralama, zor durumdan faydalanma yolu ile veya umuma açık yerlede işlenen seksüel eylemleri cezalandırıyor. Bu gibi durumlarda zarar görüp şikayet eden bir kişi vardır. Ve bu kişilerin yoplum tarafından korunması gerekir. Vatandaşlarını seksüel suçlardan korumak için devletler failleri cezalandırır. Önemli olan bu cezaları belirleyen kanunların zamana, toplumun yapısına ve çağın adalet anlayışına uydurulması.
Burada dikkat edilmesi gereken zarar görenleri gerçekten korumak(cinsel tacize uğramış bir kadını saygısızca ve bilgisizce sorgulamak, untmak istediği şeyleri yeniden hatırlatmak, bazen en büyük işkencedir)

Kurbansız suçlar:
Bir çok ülkede suç olarak kovuşturulan eylemlerde bir kurbandan, zarar gören birisinden bahsetmek imkansızdır. Gerçekleştirilen eylem iki tarafın rızası ve isteği ile gerçekleştirilmiştir. Bu suçlarda yapılan eylemle kimseye bir zarar verilmemektedir.
Veren memnun alan memnun. Taraflardan birisinin diğerini şikayet etmesi, suç duyurusunda bulunması söz konusu değil. Üçüncü bir kimseyede bir zarar verilmiyor. İki kişi bir eylem gerçekleştirdi ve kimsenin bundan haberdar olmasını istemiyorlar, olay buna rağmen ortaya çıktı diyelim. Nasıl? Dedektif, gizli kamera, gizlice gözetleme vesaire...Buna rağmen bu tür eylemlerin çoğu ortaya çıkarılamaz. Ortaya çıkarılıp cezalandırılanlar şanssız. Bazende taraflardan birisi veya diğeri şantajcıların eline düşer.

Kendi kendisini tatminin ve evlilik içi seksin dışında her türlü seksüel pratiğin yasak olduğu eyaletlerde, çoğu amerikalı suçlu durumunda, kanunlar gerçekten uygulansa hapishanelerde boş yer kalmaz. Cezalı kadar gardiyan. Amerikada, başka ülkelerde suç olmayan, seksüel pratiklerin cezalandırılması Amerikada bu tür suöları azalttı diye bir iddiada bulunabilirmiyiz bilmiyorum. Bilinen tek şey bu suretle şantajın, rüşvetin, sahtekarlığın önünün açılması.suçların bu tür

Bu tür kanunlar bazen; “kurbansız suç olmaz”, “zina çoğu zaman istenmiyen gebeliklere sebep olur”, “cinsel hastalıklar çoğalır” , vesaire. gibi gerekçelerle savunuluyor.

Seksüel bir çok pratiğin bu arada evlilik dışı seksin suç olmadığı ülkelerin durumunun Amerikadan kötü olduğunu iddia eden kimse tanımıyorum.

Seçilmis birkaç ülkede hukuki durum:
Amerikada her eyaletin kendi özel kanunları var ve bu kanunlar çoğu zaman birbiri ile çelişiyor. Bir eyalette suç olmayan bir eylem diğer eyalette ölüm cezası ile koğuşturuluyor.

Iskandinavya Ülkeleri:
Danimarka, Norveç ve İsveç kanunlarını belirli bir süreden beri koordine ettikleri için birbirine benzer bir uygulamaları var. Irza geçme burada en ağır seksüel suç.
Zina ve hayvanlarla cinsi ilişki sadece Norveçte cezalandırılıyor. Bu yüzden birisinin ceazalandırılması çok ender rastlanan bir durum.

Japonya:
Japonya 19. Yüzyılda batıya açılıncaya kadar, fazla sert olmayan bir uygulaması vardı. Örneğin homoseksüellik normal karşılanıyordu. Batıya açılması ile Japonya sert bir tutum içine girdi. Avrupadaki sert cezalandırmanın izleri bugünkü Japonjada halen var. Homoseksüellik, Zina, hayvanlarla seks konusunda herhangi bir kanun yok.
Not: Bu satırları aldığım kaynak aktuel olmadığı için, son birkaç seneye ait bilgilerin bazıları aktuel olmıyabilir, özellikle Amerikada.

Son olarak: 1969 yılında Bundestag daki(Federal Meclis) Alman Ceza Kanunundaki değişiklik müzakerelerinden iki alıntı.
Konu Zina: CDU Milletvekili Hans Würmeling: “ Zinanın suç olmasını kaldıran herkes, 58 senesinden den 66 senesine kadar 1365 kişiye zinadan dolayı verilen cezaları yanlış olarak nitelendiriyor.” Adliye Bakanı Horst Ehmke(SPD) nin cevabı: “Sorulması gereken soru, Zinayı cezalandıran hükmün, aile kurumunun işlerliğine katkısı olup olmadığıdır.

Soruyu birde biz kendi kendimize soralım.

saygılarımla