Mesajı Okuyun
Old 12-12-2018, 12:12   #6
Avukat Kamer Akgül

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Can DOĞANEL
Vekaletin kötüye kullanılması nedeniyle elden çıkan ayni hak ve bunun karşılığı bedel dava ediliyorsa değişen bir şey olmaz. Taşınmazın iyiniyetli 3. kişiye devredilmesi vs. sebeplerle tapu iptali istenmemişse davanın özü yine ayni haktır ve aynı kural geçerli olur.

Gerçek satış bedelini ödemesi derken kastettiğiniz nedir bilmeden bir şey diyemem. Daha düşük bedele sattığını söyleyip aslında daha yüksek bedele satma durumu varsa;
Bence yine vekalet yetkisi aşılarak vekalet ilişkisinde hiç öngörülmeyen bir haksız kazanım olduğundan yine zamanaşımı söz konusu olmamalı. Ancak hakimin aksi kanaatte olabileceği düşünülüyorsa ilaveten dolandırıcılık veya emniyeti suistimal suçlarına ilişkin ceza zamanaşımına dayanılabilir.

Merhaba Üstadım,

Öncelikle kıymetli görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

Benim dava konum şu şekilde: Almanya'da yaşayan 5 müvekkilimin annesi ve babası vefat ettikten sonra kalan miras sebebiyle bu 5 müvekkiilim, erkek kardeşlerine MİRAS İNTİKAL, SATIŞ, HESAP AÇMA, PARA ÇEKME dahil geniş yetkiler içeren vekaletnameler veriyorlar. Aslında 3 müvekkilim, paranoid şizofreniden muzdarip olmaları nedeniyle erkek kardeşlerine ilgili vekaletnameleri vermelerinden uzun yıllar önce Almanya'da mahkeme kararlarıyla kısıtlanmışlar. Kısıtlama kararlarında vekaletname veremeyeceklerine dair hüküm de var. Buna rağmen erkek kardeşleri bir şekilde kendilerine konsolosluğa ve Türkiye'deki notere götürerek adına vekaletname çıkarttırıyor.

Ben de alacak davası ve de tapu iptali ve tescil davası açmadan önce Tarsus Sulh Hukuk Mahkemesinde ilgili müvekkillere vasi tayin edilmesi talepli dava açtım ve Almanya'daki mahkeme kararlarını delil olarak gösterdim. Tarsus Sulh Hukuk Mahkemesi müvekkilleri Adana'daki hastaneye yönlendirerek aldığı raporla 2 müvekkili aynı gerekçelerle kısıtladı.

En nihayetinde 5 müvekkilimin erkek kardeşleri, onlardan almış olduğu ilgili vekaletnamelerle,

1. 2011 yılında Tarsus'taki bir portakal bahçesini 1.600.000 TL ye satıp müvekkillerin adlarına Ziraat Bankasında hesap açıp herkese hisseleri oranında (kişi başına 273.000 TL) yatırıyor. 1,5 yıl sonrasına kadar hesaplarındaki parayı çekmeyen 4 müvekkilin kişi başına işlemiş faiziyle 303.000 TL ye ulaşan tüm paralarını çekip aynı bankanın aynı şubesinde kendisinin adına (müvekkillerin erkek kardeşi) Euro hesabı açıp 526.000 Euro olarak yatırıyor. Hesabıan yatırmış olduğu bu parayı aynı gün ve 1 gün sonra satmış olduğu portakal bahçesinde ve diğer meyve bahçelerinde çalışan 2 işçi, halasının oğlu ve de başka bir tanıdığı yoluyla 500.000 Eurosunu Almanya'daki bir noterin hesabına havale ettirerek bu miktar parayla Berlin'de bir otelin hisselerini satın alıyor/otele ortak oluyor (Bizde gayrimenkul alış verişlerinde Tapu Sicil Müdürlüğünün verdiği hizmeti ALMANYA'DA NOTERLER YAPIYOR).

2. Müvekkillere vekaleten hareket eden aynı erkek kardeşleri 2013 yılında da Tarsus'taki 2 meyve bahçesini daha satıyor ve kişi başına 80.000 Euro düştüğünü müvekkillere söylüyor. Bir müvekkilin ısrarı üzerine onun hesabına 64.000 Euro havale ediyor fakat diğer 4 müvekkile tek kuruş/Cent vermiyor.

3. 2016 yılında Tarsus'taki bir meyve bahçesini 2.485.000 TL ye satıyor ve Halkbank'ta adına açtırdığı hesaba yatırıyor. 100.000 Euroya denk gelen kısmını çekip Euroya çeviriyor. Kalan kısmı aynı bankada KENSİNİN ADINA EURO HESABI AÇIP 663.636 Euro olarak yatırıyor. Bu hesaptan çekip 100.000 Euroya çevirip üzerinde Almanya'ya sokmaya çalışırken gümrük polislerince yakalanıp BU 100.000 Euroya gümrük polisince el konuluyor.

Dosyaya gelen bilirkişi raporundan, müvekkillerin kardeşlerinin satmış olduğu gayrimenkuller sebebiye 2016 yılında 2.485.000 TL ye satılan gayrimenkule satış tarihinde 3.576.681 TL kıymet takdir edilmişti. Yani bu arsa sebebiyle 1.091.681 TL zararla satmak dışında diğer 3 gayrimenkul gerçek değerleriyle satılmıştı.

YANİ İLGİLİ GAYRİMENKULLERİ SATIN ALAN 3. KİŞİLERİN KÖTÜNİYETİNE DAYANIP ONLARA KARŞI TAPU İPTALİ TESCİL VEYA ALACAK TALEPLİ BİR DAVA AÇMAYACAĞIZ.Zira ortada 3. kişilerin kötüniyetlerine dayanak bir malzememiz yok.

4. Müvekkillerin aynı erkek kardeşi, Tarsus'ta bulunan ve 8 daire ile 2 dükkandan oluşan ve 2/3 hissesi annelerine ait olan binanın, annelerinin hissesine denk gelen ilgili kısmını annelerinin ölümünden 44 gün önce muvazaalı şekilde adına satış işlemiyle deverettiriyor.

5. Müvekkillerin aynı erkek kardeşi, Tarsus'ta bulunan 70 dönümden oluşan bir meyve bahçesinin 1/2 hissesi annelerine ait meyve bahçesinin, annelerinin hissesine denk gelen ilgili kısmını annelerinin ölümünden 44 gün önce muvazaalı şekilde adına satış işlemiyle deverettiriyor.

Müvekkillerin vekaletname vermiş oldukları bu erkek kardeşleri Almanya'da arkadaşları tarafından dolandırılması üzerine kalp krizi geçirerek vefat ediyor.

Müvekkillerin, vefat eden bu erkek kardeşlerinin Alman eşine ve bu eşinden olan 3 çocuğuna ve de boşanmış olduğu Türk eşinden olan 2 çocuğuna karşı alacak davası ve tapu iptali ve tescil davası açtım. Her iki dava ayrı mahkemelerde görülüyor.

Alacak davası görüldüğü mahkeme 100.000 Euroluk teminat mektubu karşılığında, davalı yanların murisinin adına olan Halk Bankasındaki 663.636 Euro bulunan hesaba ihtiyati tedir koydu.

Davalı yanların vekilleri bu tedir kararına karşılık istinaf kanun yoluna başvurarak 'PARA ALACAKLARI HAKKINDA İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLEMEZ' şeklinde itirazda bulundular. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi de dosyayı yetersiz incelemeyle diyebileceğim bir kararla bu istinaf gerekçesini kabul etti ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını ve fakat KOŞULLARI VARSA İLGİLİ HESABA İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA KESİN OLARAK KARAR VERDİ.

Davalı yanların vekilleri (BİRİSİ BENİM GİBİ BERLİN'DE YAŞAYAN) UYAP ÜZERİNDEN BU KARARI GÖRÜNCE HEMEN TARSUS'A GEÇİP, hesaptaki tebiri kaldırıp veraset intikal işlemlerini yapıp parayı çekmeye çalışmışlardı.

Bu noktada şuna deyinmek isterim ki; ALACAK DAVASININ GÖRÜLDÜĞÜ İLGİLİ MAHKEMENİN İLGİLİ BAM KARARINI BANA TEBLİĞ ETTİRMEDEN, DAVALI YANLARIN TALEBİ ÜZERİNE İHTİYATİ TEDBİRİN KALDIRILDIĞI MÜZEKKERESİNİ YAZMASI TAM BİR HUKUK KATLİAMIYDI. Zira 6100 sayılı HMK. nın HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI BAŞLIKLI 27. maddesi kelimesi kelimesine şu şekildedir:

Hukuki dinlenilme hakkı
(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak;

a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,

b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,

içerir.


Uyap üzerinden Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararını görünce ben de hemen Tarsus'a geçtim. Davayı kısmi (20.000 TL üzerinden) dava olarak açmıştım. 663.636 Euroya denk gelen TL üzerinden harcı yatırıp İHTİYATİ HACİZ TALEP ETTİM. Fakat alacak davasının görüldüğü mahkeme gereksiz müzekkerelerle 1 hafta boyunca beni şehirden şehire koşturdu. En nihayetinde davalı yanların vekillerinin tüm parayı çekkmelerinden 1 hafta sonra ihtiyati haciz kararı verdi. Davalı yanların 2 vekillerinden birisi 464.000 Euroyu KENDİ ADINA OLAN HESABA, diğeri de 199.999 Euroyu KENDİ ADINA OLAN HESABA GEÇİRMİŞTİ. Bankalardan gelen cevaplardan Halk Bankasındaki 663.636 Euronun 28.000 Euro dışındaki (ölen kardeşlerinin çekmiş olduğu 100.000 Eurodan sonra payına düşen 1/6'den kalan payı) tüm paranın müvekkillere ait olduğu kesin/resmi delillerle ispatlandı.

Davalı yanların vekilleri, davaya cevap ve devam eden dilekçelerinde ısrarla, benim mahkemeyi yanıltmaya çalıştığımı, 663.636 Euronun bulunduğu hesaptaki paranın 2016 yılında satılan arsanın satış bedelinden kalan kısmı olduğu yönündeki iddiamın gerçek olmadığını, ilgili arsanın benim iddia ettiğim gibi 2.485.000 TL ye değil, tapu sicil müdürlüğünden gelen resmi senetten de görüleceği gibi 1.000.000 TL ye satıldığını ve müvekkillerini vefat eden murislerinin, BENİM MÜVEKKİLLERİMİN PAYINI İVEDİLİKLE ÖDEDİĞİNİ BEYAN ETTİLER.

İhtiyati haciz kararını icraya koydum. İlgili vekillere 3. kişilere olarak gönderilen 1. haciz ihbarnamelerine karşılık ilgili vekillerden birisi müvekkilleri sebebiyle hesaptan çektiği 464.000 Euronun 64.000 Eurosunun kendi ücret hakkı olduğunu, kalan 400.000 Eurodan 50.000 Euroyu müvekkillerine verdiğini kalan 350.000 Euronun ise dava bitene kadar kendisinde kalmasına müsaade edilmesini talep etti. İcra müdürlüğü bu haksız talebe karşılık NAKİT PARANIN İCRA DAİRESİNE ÖDENMEK ZORUNDA OLDUĞUNA karar verdi. Diğer vekil ise hesabındaki 199.000 Euronun 21.719 Eurosunun kendi ücret hakkı olduğunu kalan kısmı dava sonunda dosyaya yatıracağı şeklinde cevap verdi.

Bu arada bu 2 vekil 1. haciz ihbarnamelerinin ve de haciz müzekekrelerinin iptali için İcra Hukuk Mahkemesinde 8 tane dava açtılar ve 6 tanesini kaybettiler. Bu kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurdular ve bunun üzerine ben de katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurdum.

Ben İcra Dairesine talep açarak, icra dairesinin EURO HESABI AÇMASINI VE DE DAVALI YANLARIN VEKİLLERİ OLAN 3. KİŞİLERDEKİ PARALARIN EURO OLARAK TALEP EDİLMESİNİ TALEP ETTİM. İcra dairesi ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye müzekkere yazılarak Euro hesabı açılmasına yönelik talebim hakkında nasıl hareket edilmesi gerektiği konusunda ara karar talep etti.

İhtiyati haciz kararını veren mahkeme,icra dairesine vermiş olduğu cevapta/aldığı ara kararla;

'Müdürlüğünüzce Vakıfbank nezdinde aylık vadeli EURO hesabı açtırılarak, EURO cinsinden ilgililerden gelecek paraların bu hesaba aktarılması ve faiz işletilmesi, mahkememiz dosyası neticelenene kadar (ihtiyati haciz kesin hacze dönüşene kadar) bu paraların EURO hesabında nemalandırılması uygun görülmüştür.' şeklinde ara karar oluşturdu.

İcra Hukuk Mahkemelerindeki dosyalar sebebiyle istinaf incelemesini yapan Adana Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi ise 28.11.2018 tarihli ve DOSYA NO:2018/1..., KARAR NO:2018/1... sayılı kararıyla;

'Somut olayda; Tarsus 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/1.. E. ve 20.11.2017 tarihli yazısında EURO cinsinden ilgililerden gelecek paralardan bahsedildiği, alacağın EURO olarak tahsilinin emredilmediği, şikayete konu icra müdürlüğünce düzenlenen müzekkerelerde , alacağın EURO para birimi ile (EURO) hesap numarasına gönderilmesinin istendiği, ancak bu bedelin Türk Parası karşılığının gösterilmediği, Türk Parası hesap numarasının belirtilmediği anlaşılmaktadır. Kıyasen uygulanması gereken İİK.nun 58/3., 60/1. maddeleri gereğince bu noksanlık kamu düzeni ve devletin hükümranlık hakları ile ilgili olup, her safhada doğrudan doğruya göz önünde tutulmalıdır.
O halde, mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir.,..' gerekçesiyle davalı 3. kişi vekilin istinaf başvurusunu kabul etti.

Şu an ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye dilekçe yazarak, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki kararının dikkate alınarak, icra dairesine yeniden müzekkere yazılıp, davaya konu alacağın Euro olması sebebiyle ihtiyati hacze konu ve de 3. kişilerin ikrarlarıyla sabit olduğu üzere onlarda EURO OLARAK BULUNAN PARALARIN EURO OLARAK DOSYAYA ÖDEMELERİNİN İSTENİLMESİ yönünde ara karar oluşturulmasını talep ettim.

Konuyu tüm detaylarıyla açıklamak zorunda kalıp zahmet verdiğim için kusura bakmayınız ama konu ve de kıymetli görüşleriniz benzer davalarda çok yol gösterici olacağı için detaylandırmak zorunda kaldım.

Çok kıymetli emekleriniz için çok teşekkür ederim.

Saygılarımla

Av. Kamer Akgül