Mesajı Okuyun
Old 07-11-2013, 17:33   #20
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan kemalt06
Yargıtay kararı ararken Hukuk Genel Kurulunun dönemeyeceğine dair kararını buldum. Ben yanılıyormuşum demekki ama uygulamada çoğu zaman verdiğimiz bir takım kararlardan dönüyoruz. Bu da bir gerçek. Sonradan rücu vs uğraşmayalım diye mecburen dönüyoruz. Aslında bu yolun açılması gerektiğini veya olaydan olaya farklı kararlar verilebilmesi gerektiğini düşünüyorum ben yüksek mahkemece.
Hatta yeri gelmişken başımdan geçen bir olayı anlatarak fikrinizide almak isterim.

Bir yerde ben ve 9-10 dosyadan yetki belgesi sahibi olmuş olan avukat ile haciz işlemi yapıyoruz. Burada yetki belgesi almış olduğu dosyalardan masraf adı altında para aldığınıda sonradan öğreniyorum. Sonuçta yetki belgesi sahibi ama. Yetki aldığı dosyalardan bir tanesinin avukatı güvenmediğinden olsa gerek hacizde masrafları yapması ve kontrol etmesi için kendi katibini mahalle gönderiyor. Dosyaların alacak miktarları trilyonları buluyor. Bu arada hacizlerimiz sabah 9-23:00 arasında gerçekleşiyor her gün. Yani canım çıktı resmen haciz esnasında. Hacizleri yaparken ben bu avukat katibi arkadaşla yediemin deposuna giderek bir tutanak tutuyorum. İştirak haczi koyma adına. Ancak 60-70 sayfa tutanakta avukatın adı ve imzası var diye sehven el alışkanlığıyla bundada avukatın adını ve imzasını açmışım. Söz verirkende ona söz vermiş gibi yapmışım. Tabi avukat beyin imzası yok (tutanakda taksicinin, yedieminin ve orda çalışan işçilerinde imzalarını açmışım ama hiç kimseden imza almamışım o gün, yanlızca İİK 99 a göre istihkak iddiası bildiren bir şahıs var onun imzası mevcut) Ertesi günü katip çocuk tutanaktan örnek alıp gideceği zaman biz bunu fark ettik. İmzalar düşüncesiyle avukata dosyayı gösterdim. Durumu anlattım. Sonuç olarak imzalamadı. Meğerse aynı gün yetki aldığı avukatla aralarında problem yaşamışlar. Bende örnek alınmış olabilir düşüncesiyle tutanağı iptal etmedim. Avukat beyin bu işlemler sehven avukat x in katibi .. tarafından yapılmıştır. Beyanlar bana ait değildir şeklinde beyanını geçtim. Alacaklı vekili imzadan imtina ettiğinden ve yapılan işlem avukat ... katibi ... ile yapıldığından bir gün sonra önceki gün yaptığım hacizleri geçersiz saydığıma dair bir karar yazdım. O an için en mantıklısı bu gibi geldi bana. Hemen ertesi günüde yetki belgesini iptal ediyorlar diğer avukatın sorun yaşadıkları için. Ve hacizlerin fekkini istiyorlar esas dairesinden, hacizlerinde fek edildiğine dair esas dairesinden bize talimat geliyor. Henüz idari soruşturma aşamasında muhtemelen cezai soruşturmada açılacaktır.

Sizin burdaki fikriniz nedir.
Ben çok araştırdım, benzer konuda mesela hakim gitmediği halde bazı keşiflerde savcının adını ve beyanını geçtiği için görevi ihmalden ceza almış. Veya benzer pek çok görevi ihmal olur şeklinde yargıtay kararına rastladım benzer konularda. Sanırım yine türk hukuk sitesinin şerh kısmındaydı.
Sizce durum görevi ihmal midir? Resmi belgede sahtecilik midir? Yoksa yasal unsurlar oluşmadığından (ilk başta haciz sakat kalmıştır, yine bir zarar oluşması söz konusu değil, kimseye menfaat oluşma durumu yok, kendi adıma bu işten bir çıkarım söz konusu değil, sehven yapıldığıda belli bana göre) beraat midir?
Yeri gelmişken bir yorum yapar mısınız?

Öncelikle geç yanıtladığım için özür dilerim. Olayınız epey karışık ve açıklanması gereken hususlar var. Yetki veren avukat, neden daha sonra yapılmış hacizlere itiraz etmektedir? Yetki verdiği avukatla yaşadığı kişisel problemin haciz uygulaması ile alakası nedir? Neden hacizlerin fekkini istiyor?

Yine,
Alıntı:
Yetki belgesi iptal edilen avukatta daha sonra icra memur muamelesini şikayet ederek bu tutanağın iptali için dava açıyor. Ve hakkımda soruşturma başlıyor.
diyorsunuz. Yetkilendirilen avukat bir anlamda azledildiğine göre, hangi sıfatla "memur muamelesini şikayet" ediyor. "Alacaklı vekili" sıfatı kalmamış ki?

Alıntı:
Alacaklı vekili imzadan imtina ettiğinden ve yapılan işlem avukat ... katibi ... ile yapıldığından bir gün sonra önceki gün yaptığım hacizleri geçersiz saydığıma dair bir karar yazdım. O an için en mantıklısı bu gibi geldi bana

Bence bu hatayı yapmamalıydınız? Malumunuz üzere, haciz esnasında alacaklının/vekilinin bulunma zorunluluğu bulunmamaktadır. Geçerli bir haciz yaptıktan sonra, kararınızdan dönmemeliydiniz. Sehven imza açmış olduğunuz ve imzalanmamış bölümler fazla sıkıntı yaratmazdı.

Alıntı:
Sayın avukatım yorumlarınızı siteden yeri geldikçe görüyorum ve beğendiğimide söylemeden geçemicem.
Teşekkür ediyorum. İcra müdürlerinin uygulamalarına ilişkin yaptığım yorumlarımın hepsini okursanız, ana fikir şudur: Mevzuatı uygularken, korkak olmayın. Alacaklı vekili beni şikayet etmez ama borçlu şikayet eder, düşüncesinden uzaklaşın. Ama eski alışkanlıklardan da kurtulun ve fazla cesur da davranmayın. Avukatların gerekçeli, içtihatlı dilekçelerini inceleyip, karar verin. Mevzuatı okuyun. Kaynak yoksa, THS'den yararlanın.

Dün başımdan geçen bir olayı da paylaşayım:

Boşanma davası sonuçlandı, boşanmaya karar verildi. Karar tebliğe çıkmadan, taraflar barışmışlar. Müvekkile mahkeme kalemine gidip davasından feragat etmek istemiş, yazı işleri müdüresi "avukatın var, avukatın gelsin "demiş. Müvekkileye itibar etmediğimiz için, kaleme girer girmez "müvekkileyi kim istedi" diye sordum. Y.İşleri Müdürü'nü gösterdiler. Buyrun aramızdaki diyalog aşağıdadır:

Ben: Neden müvekkileyi istediniz?

Müdüre: HMK'da hüküm var. Vekil varsa, o feragat eder, diye.

B: HMK'daki hükmü bulun, ben düşüp bayılmaya hazırım.(Diğer iki memure de gülüyorlar)
Müdüre Hanım, HMK'yı 5-6 dakika karıştırdı ve sanırım hükmü bulamadı.

Ben: Düz mantık kullanın, lütfen. Ben asilin beni yetkilendirdiği kadarıyla hareket edebilirken ve asil benden fazla yetkiye sahipken; neden davasından feragat edemesin?